01 Aralık 2012

Selvi Boylu

O da ne! Bahar mı geldi yoksa? Aralık ayında erik çiçek açmış aldanmış; siz siz olun aldanmayın.
 
 Birkaç güne hava soğuyacakmış. Yağışlar yetişti, toprak tava geldi. Biz de buğdayımızı ektik şükür.

 Biraz geç oldu ama güç olmasın.

 Kasım ayının başında kovanlara koyduğum bal kutularını aldım. Kimileri balını yemiş, kimileri kutuda bırakmış.




 Dalakları kopardım.

 Gördüğünüz ballı petekleri de kovandan almadım ha! Aksine eksik olan çerçeveleri 9’a tamamladım. Bu petekleri de kovanlara koydum. Ben kovanlarda daraltma yapmıyorum. Öyle geniş geniş kışlıyorlar.

 Yağmurların ardından doğa bir uyandı ki sormayın. Sonbahar olduğuna kimse inanmaz. Papatyalar gelincikler bile çıkmış.

 En gözüme çarpan ısırganlar. Öyle neşeli sürdüler ki ;şöyle diyorum üstlerinden biraz kırpsakta annem bize bir ısırgan pişirse.

 Yaprağını elledim elimi ısırmadı. Demek ki daha körpe.

 Bu mantarları yeni görüyorum, çok büyükler.

 Şirinlerin evi gibi. Yenir mi acaba?  Diye düşünürken…

 Birkaç gün sonra mantardan eser yok. Çok hazin!


 İnsanların hayatına benziyor bir varsın bir yok!

Bahçede birkaç tane yabani hardal var( yada kanola) Çok güzel çiçeklenmişlerdi. Bir baktım çiçek miçek hiçbirşey kalmamış.


Tırtıllar kaşla göz arası bitkileri yemişler. Tırtılları sarsmadan usulca kopardım ve uzak bir yere diğer otların içine attım.Öldürmeye kıyamam. Ne de olsa onlarında düzen içinde bir yeri var.

Susak kabakları sonbaharda atak yapıp bolca kabak yaptılar. 3-4 yıl önce Murat hoca bana tohumlarını göndermişti sağolsun. Ancak kabaklar tam olgunlaşamadan yapraklarını don vurdu. Bende koparıp kenara koydum.

Yalnız kabaklar o kadar büyük ki; bundan maşrapa falan olmaz herhalde:)  “Ben de özendim, bende de susak olsun” diye çok isterseniz  tohum gönderirim. Aklınızda olsun.

 Bu buğday çimi. Buğdayları saksıya yeni ektim. Henüz tadına bakmadım. Ama yeyince söyleyeceğim.


Tarladaki biberleri bozunca acı biberleri de söküp saksıya aldım bir müddet daha canlı kalsınlar diye. Hatta bir kısmını da yine saksıya ekip ablamlara verdim.Ben normalde acı yiyemem ancak böyle kahvaltıda domateslerin üstüne zeytinyağ onun üstünede azıcık acı biber doğrayınca güzel oluyor. Biraz iştahınız geliyor. Acı biber bir yandan bizim canımızı yakarken, diğer yandan vücutta endorfin salgılanmasına neden oluyor, bu da bize mutluluk veriyormuş. Siz de mutlu olmak istemez misiniz? Formülü çok açık “acı biber”. Yedim, mutluyum, tavsiye ediyorum:) Eğer ki midenizde bir problem yoksa!

Alçıdan bahçe süslerini bilirsiniz. Yada hayvan heykelleri diyelim. Alçıdan, betondan yada bir tür plastik malzemeden yapıyorlar. (İnternetten araştırmıştım nereden alabilirim diye) Annem birilerinin bahçesinde görmüş çoktandır bir kuzu  istiyordu. Eniştelerimden biri Kütahya’lı. Annelerini  ziyaretten dönerken, Kütahya’nın çıkışında, alçıdan bahçe süslerine rastlamışlar. Eniştem sağ olsun, gelirken arabaya atmış bir kuzu bir leylek:)

 Bizim yavrularda bahçedeki kuzuyu bir sevmişler ki sorma gitsin.Ne kadar masumlar aynı bebek gibi.


 Onları seyretmeye hiç doyamam.  Bana dertlerimi unutturuyorlar.

29 kasım tarihli görüntüler. Arılar uçuş yaptı, birkaç tanesini polen taşırken gördüm. Girişleri kendi kafalarına göre iyice propolislemişler.




Bunlarda kovanın giriş kısmındaki boyaları kemirmiş. Yağlı boyanın üstüne su bazlı boya zaten iğreti oluyor. Eğer ki yeni kovanım olacak olursa onları en başında su bazlı boyayla boyarım.


 Ön taraftaki kovanların metal sehpası var ama arka bahçedekilerin yok. Onlara da sehpa yapılması lazım.


Limoni selvileri ektiğimde hepsi aynı boydu. 10 tane ektim. Kimi gelişti benim boyuma geldi; kimisi küçük kaldı. Bir türkü vardı nasıldı “O yar selvi boyluda ben kısa kaldım; vay benim halime, bana yar olur sandım”…

Bahçedeki güller. Onlarda yağmurdan nasiplendi. Üzerleri tomurcuk dolu ama ne fayda. Haşlanmaları yakındır.

Bu benim en sevdiğim minik gül. Kokusu yok ama sarı pembe beyaz, renkten renge giriyor. Bazı insanlar hiçbir durumda renk vermez ya; oysa sıkılınca yada utanınca bende bu gül gibi renkten renge giriyorum! Sonra insanlarda “ aaa bak nasılda utandı” diyorlar. Utanmak ve yüzü kızarmak gerçekten utanılması gereken bir durum mu? Yoksa bir meziyet mi? Karar veremedim.

Benim ufaklık tavuklardan bahsetmeden olmaz. İstedikleri kadar hazır yem, buğday ve her gün düzenli olarak bir kova dolusu taze ot yiyorlar. Maşallah büyüdüler. Daha doğdukları dün gibi ama horozlar birbiriyle ufaktan dövüş tutmaya başladı bile. Vay başımıza gelenler! Oğlan sahibi olmak zor. Oysa kızlar hanım hanım oturuyor. Geçen gün aklıma geldi onlara banyo yapmaları için toprak koymamıştım. Halbuki tavukların üzerine toz atması onlar için temel ihtiyaç,yoksa kendilerini iyi hissetmiyorlar. Ayrıca koyduğun toprak kuru değil tavlı olacak. Kuruduysa az biraz su dökeceksin biraz sonra tam eşelenmeye hazır hale gelecek (Belki tavuk yetiştiriciliğinde böyle bir şeyin yeri vardır. Ben bir yerlerden okumadım kendi gözlemim olarak söylüyorum) Hemen bir leğen, içine toprak doldurdum, anında doluştular.

 Bilin bakalım bu leğende kaç tavuk var? Bilmece gibi oldu:)Tam 11 tane.

Bir tanesine yer kalmadı. Gariban o da yere yattı. Hepsi çok güzel. Allahın birer lütfu.

Hava birkaç gündür çok güzel, sıcacık. Arıları açarım diyordum ama kuvvetli lodostan açamadım. Sonrasında yağmura döndü.  Yağmur buğdaylara çok iyi geldi. Bu yıl bizim etrafımızda  buğday ekiminin az olduğu dikkatimi çekiyor. Demek ki seneye buralarda ayçiçek daha çok olacak. Yaşasınnn! Arılarım adına ağzım sulandı doğrusu:) Biraz geç olsa da Hicri yılınızı da kutluyor; tüm inananların hayırlı bir yıl geçirmesini diliyorum. Dünyanın hali o kadar karışık ki Allah yardımcımız olsun. Selamlar.

8 yorum:

MURAT AKIN - ARICI dedi ki...

Demet Hanım:

Sonbaharda çiçek açan ağaçlar ertesi yıl kururlar, ama bu yıl havalar ılık gittiğinden olmayabilir.
----------------------------------
Kovanlarınızın içini daraltınız, üstünü daha kalın örtünüz.
Kış aylarında sorun az olsa da baharda gelişme sorunu yaşarsınız.
----------------------------------
Kovan uçma deliği yüsekliği 7 - 8 mm olması yeterli,
Büyük olursa fare kesin girer.
----------------------------------
Bende gönderecek şeyleri tam bulmuşum

d.m.t dedi ki...

Estağfirullah o ne demek! Benim egzantrik şeylere ilgim olduğunu biliyorsunuz. Acı biberlerde susak kabaklarıda çok güzel. Tekrar teşekkür ederim.

Kovanları daraltma işini beceremiyorum ancak üzerlerini örtebilirim.

Fare girebilir mi; girer; kovanların etrafında devamlı kediler var ama!

Bakalım çiçek açan eriği takip edelim. Bahara ne olacak!

Selamlar.

Unknown dedi ki...

demet hanım;acı biberin mutluluk verdiğini sizden öğrenmiş oldum,ben çok severim vede mutluyum ondanmıdır dersiniz?

TUYSAL dedi ki...


"Öldürmeye kıyamam. Ne de olsa onlarında düzen içinde bir yeri var." Ne güzel insanca bir düşünce, ilke olarak evet ama bazen pratikte kendimizden başkasını düşünmeyiz. Öldürmediğiniz için tebrik edrim.
Kediler ve tavuklara maşallah, keyifleri yerinde.
Selanlar.

d.m.t dedi ki...

Evet, neden olmasın Salih bey. Dikkat ediyorum gerçekten yüzünüzde hep bir gülümseme var; Allah bozmasın. Biberden dolayı mı hayata güzel bakıyorsunuz; yoksa hayata güzel baktığınızdan mı mutlusunuz? Hiç fark etmez! Acı bibere devam:) Selamlar.

Kanola tarlamız olsa ve de tırtıllar istila etmiş olsa? Aynı insani hali göstermeyip her an “Zalim” olabiliriz.

Çok korkutucu bir durum. Ancak; hesap verirken “malıma telafi edilemeyecek ağır zararlar veriyordu, ondan öldürdüm” deyip nefsi müdafadan belki az bir ceza alırız, belki de hiç almayız.

Ama yeterli sebep olmadan bir pireyi bile öldürmemeliyiz. Aynı fikirdeyiz değil mi efendim:)

Sağolasınız herkesin keyfi yerinde; inşallah sizinde yerindedir. Selamlar.

Unknown dedi ki...

Bence de daraltın, üstten baktınmı kaç çerçevede arı varsa fazlasını al 2-3 akşamda koyu şerbetle ve kovan deliği biraz üstte kalmış ,arı kovan temizliğini yaparken zorlanıyordur

d.m.t dedi ki...

Bilmiyorum ki hava müsaade edecek mi?
Fırtına yağmur devam ediyor.

O kovanları ben yapmıştım da yıllar önce:)Gelişi güzel tahtalardan. Ancak o malzemeyi bulabilmiştim. Kovanın 2 girişi vardı, sağlı sollu. Amacım bir kovanda 2 zayıf arıyı kışlatmak; birisinin anasını kullanınca da 2 arıyı rahatça birleştirmekti.Nitekim bu şekilde bu kovanları kullandım.

Şimdi elimde kovan kalmayınca yine onların içine arı koymak durumunda kalıyorum. Yoksa dediğiniz gibi kovanlar pekte ergonomik olmamış:)
Selamlar Abdullah bey.

d.m.t dedi ki...

Eyvallah!
İyi ki sizlerde varsınız.
Selamlar.