02 Eylül 2015

Dünya malı

Bismillah. Selamlar cümlenize.  Nasılsınız; inşallah iyisiniz; hasta olan yada bir derdi sıkıntısı olan yoktur içinizde. Ben kayboldum ya, yada kendimi kaybettim kusura bakmayın.

Ramazandan önce yeğenime kız istedik; bir buçuk saat uzakta bir ilçeden. Sonra sözdü, nişan hazırlığıydı derken nişanı yaptık . Nişandan bir gün sonra da abime kız istemeye istanbula gittik annem eniştem ablalarım.. Gittik ama hoş karşılanmadık. Kızın annesi terslik çıkardı; zaten çıkaracağını biliyorduk.   İlerleyen günlerde işin dozunu dahada kaçırdı.

Abime dedik ki;" bu şekilde bu işten hayır gelmez"  bırak bu kızı başkasını buluruz sana. "Seviyorum" dedi başka birşey demedi. Kızda annesinin davranışlarına dayanamıyarak ablasının yanına denizliye gitti.  Abim "ben onu orada enişte yanında bırakmam" dedi. 2 gün içinde yıldırım nikahıyla denizli de evlendi .

Bir ablamla eniştem gitti nikahına. Bizde gidebilirdik ama gitmedik çünkü bu şekilde olmasını onaylamadık bu evliliğin. Sonuçta bir tane abimizin mürüvvetini göremedik. Benim görmem birşey değil annemin bir oğluydu ve o da göremedi.
Abim sözümüzü dinlemedi.  Küsmüyüz hayır kırıldık sadece.  Nikahtan üç gün sonra anneme el öptürmeye getirdi gelini. Ne yapacan evlat. O senden geçsede sen ondan geçemiyorsun işte.

Allah bilir ya bu güne kadar kimseye dayanmadım hep kendi ayaklarım üstünde durdum hamdolsun. Ama hasta annemle bir başıma kalmak yinede koyuyor bana. Bugüne kadar hiç yalnız kalmadım çünkü. Özellikle geceleri korkuyorum bir çıtırtı olduğunda . Allahtan başka sığınacak yok ne yaparsın. Kabirde de bir başına kalmayacak mısın?
....................................................
....................................................
....................................................

Kul kendinden üstün gördüklerine  baktımı hep mutsuz oluyor ama kendinden aşağıda olanlara baktımı kendi insanlığından, kendi şikayetlerinden utanası, utandıkça yerin dibine geçesi geliyor. Akşam yeğenim telefon açmış diyetisyen hastanede. Bir arkadaşının 15 yaşındaki yeğenine kan lazımmış.

Çocukçağız orta kulağında kanser olmuş, beynine kadar ilerlemiş kanser. görme merkezini etkilemiş. gözleri kör olmuş, söyleyemiyorlarmış kendine, iyileşecek sanıyormuş. Kemoterapiye giriyormuş o da kanamaya sebep oluyormuş ve kan lazım oluyormuş. Yeni bir telefon almışlar sürekli telefon kulağında onunla meşgulmüş. Yeğenim yanına gittikçe elini tutuyormuş sadece. Başka ne gelir elden, Rabbim merhamet eder, mutlak eder... Ya Erhamerrahimin

Ablamda onun üstüne dedi ki; bir arkadaş vardı eniştenin arkadaşı.  Haber aldık 14 yaşındaki oğlu barsak kanserinden vefat etmiş. Gittik annesi hem ağlıyor hem gülüyor. "Bir anne evladı öldü diye sevinirmi?  Ben seviniyorum, 3 yıldır o kadar ameliyat o kadar acılar çektiki; dertleri bitti diye seviniyorum"
Ne yürek acıları,  ne dertler var. Oğlan öleceğini biliyormuş beni köye gömün diye vasiyet etmiş, götürüp köylerine defnetmişler. Bir anne baba için ne büyük acı. Rabbim kimseyi evladıyla imtihan etmesin.

Yüzümüz yerde, senden umarsızca birşeyler istemeye nasıl cüret ederiz?
Hamdolsun verdiğin nimetlere, hamdolsun bu günümüze, hamdolsun bizi sağlıkla yaşatıp doyurup kolladığın için.
Bize,bizden öncekilere yüklediğin yükleri yükleme , bize taşıyamayacağımız yükleride yükleme, bizi bağışla , bizim senden başka dayanağımız yok Ya Rabbim.

Sana da resulün sallallahu aleyhi vesellem efendimize de bütün peygamberlerine de iman ettik. Hatalarımız çok, yoldan çıktığımızda çok, ama bilirsin ki iman ettik ve dönmek istediğimiz tek yol hep senin yolun.
..............................................
..............................................
..............................................

Baykuşumuzun bu yıl ki yuvası. İçinde tam 5 tane yavrusu vardı.

Beni görünce kafalarını sakladılar popoları bana dönük.

Anne dik dik bana bakıyor.

Büyüdülerde uçtular. Kurban olurum sizi yaradana. Kardeş be nasıl dayanmışlar birbirine! Kardeş böyle olmalı omuz omuza.. Kanlım olsun kardeşim olsun boşuna dememişler
.
Evimizin önü ayçiçek tarlasıydı bu yıl. Gün batarken.

Hatmi çiçeğinde gördüğüm bir arı.

Kocaman kadife tüylü birşey.

Bu kadar yıldır köydeyim hala görmediğim türler var. Allahın mülkü geniş.

Buyur işte ,bu kelebeği de ilk kez gördüm. Fotoğraf makinem iyi resim çekmiyor ancak bu kadar olmuş. Cep telefonum zaten hiç çekmiyor. İstiyorum iyi bir telefon almak ama. İnsan kendi parasını kendi kazanmayınca:) nasip alırım be.

Gömlek değiştiren ağustos böceği.

Yorulmuş kılıftan çıkınca. Dinleniyor. Ne mucize ne mucize.

Ağustos böceği nasıl öter bilirmisiniz? cıı cıı cıı cıı. Nasıl tiz bir ses. kulakları yırtarcasına. Çekirge sesiyle karıştırma. Ağustos böceğinin sesi farklıdır. Bizzat ağaçların üstünde gözümle görüp kulağımla dinlemişliğim var:)

Bahçede duvarın dibinde bir su şişesi unutmuşum. içine bir kertenkele düşmüş. Günlerce güneşin altında kalmış kertenkele. Ve hayvan yumurtalarını atmış.  Kertenkeleyi saldım az daha kalsa ölecekmiş rengi bez gibi olmuş hayvanın.

Yumurtaları bir kaba koydum kenara aldım ama 2 ay oldu tek hareket yok. sanırım yumurtalar güneşte pişmiş.

Sen sen ol ağzı açık bir kabı asla meydanda bırakma. Kabın ağzını ya ört yada tepeteklak çevir. Çünkü nasıl nasıl bir mahlukat gelip hep içine düşüyor. Ben bunu biliyorum ama gözden kaçıyor  işte. Benim hatam.

Penceremde ayçiçek manzarası.

Geçen gün biçildi ayçiçekler. En iyi tarla bizim tarlaymış bütün köyde. Ona rağmen buğday verimi de ayçiçek verimi de çok düşük kalmış bu sene kuraktan.

Bunun adı Necip, 10 gün bizde misafir oldu. Ne kanaryasıydı unuttum adını ya. Alışmıştık necibin sesine. İnsan ne kolay alışıyor, yokluğa alışmak daha zor. Şimdi istanbul da.

Valilikten köyümüze piyango çıkmış. şanslı köy seçilmişiz. Yeni lağam hattı geçiriyorlar tam iki aydır kazılıyor yollarımız.

Ama ne kazmak. Paletli yolun içine girip o şekilde kazdı. Bizim evin önleri 7 metreye vardı derinlik. Bahçe duvarlarımız çatladı. Hep zarar değil mi bu? Bana bunu yapmaya kimin ne hakkı var ya.

Edirnede böyle bir lağam hattı görmedim Başka bir yerdede görmedim. Sanırsın doğalgaz falan.

15 gün araba mahsur kaldı içeride çıkamadık. Annemi doktora götüremedik. Ayçiçek tarlasından başka tarlalara geçerek minibüslere ulaştık zar zor.

Su borumuz kaç kere patlatıldı iki gün susuz kaldık. İl özel idareye gidip dilekçe verdim. Onlarca yere telefon açtım köy hizmetleri yol hizmetleri vb. herkes birbirine atıyor topu.

Minibüse hala evin önünden binemiyoruz. yollar toz toprak . Kazı devam ediyor. yağmur yağınca bütün yolun çökeceği ve bize geçit vermeyeceği söyleniyor kışın. Nedir başımıza bu gelenler yarabbim. Ancak seneye yeni asfalt yapılır deniyor. Tövbe estağfirullah.

Bu böcekte nereden çıktı? Makinede ne varsa attım bloğa işte.

Ne güzel bir böcek be!!! parıl parıl. Benim meşgalemde böyle şeyler biliyorsunuz yoksa kafayı çoktan bozmuştum. Belkide çoktan bozdum da benim haberim yok:)
Allaha emanet olun cümleniz. Arılar iyi, balını almadım daha. Birkaç gün içinde ilham gelebilir. Gelirse alıcam:)

Abim arada gelip gidiyor hanımıyla. Küslük yok terslik yok aramızda. Herkesin evi ayrı barkı ayrı. Rabbim cümleye evlerinde kendi eşleriyle evlatlarıyla gani gani mutluluk versin. Amin.

Allaha emanet olun. Eften püften şeylere üzülmeyin. Dünya malı dünyada kalır:) Sağlıcakla.

12 Mayıs 2015

Labada

" deh! Haydi koyun koşmaya başla"

 " Nafile! Bu koyunun bir yere gideceği yok. En iyisi en yüksek yere binmek; tepesine"  :)
Annem görünce o kadar sinir oluyor ki  koyunun üstüne binmelerine heh. Şu kedilerde bir alem.

 Selamlar cümlenize. Bahçede çok miktarda labada ( rumex) oldu bu yıl. Bende ömrümde ilk kez labadadan sarma yapmaya karar verdim. Bu yaban otunu daha önce tatmış, kekremsi ( acımsı) olduğunu görünce pişirmemiştim.  Annem " ananen bize bulgurla sarardı" deyince bende gaza gelip yapmaya karar verdim.

 Labadaların üste yakın körpe yaprakları toplandı.

 Kalın damarları alındı.

 Az biraz kaynak suda haşlandı. Çok tutmayın paramparça oluyor pişince. Asma yaprağı gibi değil.

 Ben bulgura alışkın değilim. Onun yerine zeytinyağında soğan kavruldu içine kuş üzümü, nane, fıstık,atıldı ve pirinç kabartıldı. İçine limon sıkıldı. Boş yaprak sarar gibi.

 Haşlanan labadalar sarıldı.


Yanmasın diye altına biraz yaprak serilen tencerede çok az suyla pişirildi.

 Üstüne tekrar limon sıkıldı. Pazı çok nazik birşeymiş yahu zar gibi.  Pirinci pişsin diye beklerken yapraklar biraz fazla pişti ve pirinçler azıcık dışarı çıktı. İlk öğrencilik olacak o kadar :) Tadı yine hafif acımsı. Ama limon basıyor.
Hımmm. güzel olmuştu elime sağlık. Baharda yemeli böyle yaban otlarını Allahu Teala mutlak içine bir şifa koymuştur.

 8 kovanım boşalınca bende boya badanaya giriştim. sağlam kovanlar boyayla düzeliyor.

 Hani kadınların bir sabah uyandıkları haline bakın, bir de güzelce makyaj yaptıkları hale . İkisi arasında dağlar kadar fark var değil mi? Evet boyanan kovanlarda da öyle. Tabi bu makyaj sadece görsele etkili. Altında kim varsa yine o!

 Bu kış çok yağış oldu dedik ya; şişen kovanlara kurt musallat olmuş. Keserle kabaran yerleri kazıdıkça altından ağaç kurtları çıkıyor.

 Bunun altını komple haşat etmişler bende koflayan yeri kopardım attım. Ama tamir olabilirse toplamaya çalışırım. Sonuçta benim kovanlarım gezginci değil, durduğu yerde duruyor.

 Düşünüyorum da sizin kovanlar pırıl pırıl, benim kovanlarım eski! Sizin arılar villada dublekste yaşıyor benimkiler eski müstakil evde. Ama Allahtan ne var biliyormusunuz mahlukat paradan puldan villadan köşkten anlamaz. sağlığı yerindeyse, tumbiği toksa "dünya yansa hasırı tütmez" Benim hayvanlarımda öyle hamdolsun.

Eldeki imkanlardan mutsuz olmak üzülmek, ama onun var benim yok demek ancak insanlara mahsus:) Aslında üzülmemek lazım. Günün birinde boynuzsuz koyun boynuzludan hakkını alacak. Madem kaderimi ben yazmadım, bana bu kaderi yazan hakkımı elbet verir.

Aklı olan bu dünyada fazla rahat olmaz, fazlada yayılmaz olduğu yere. Her an gel beri diyebilirler; diyecekler zaten:)

Kovanlarda hala kısa boylu çerçeve kalmış demek bir iki tane. Kısa çerçevelere ulaşmak içinde merdiven inşa etmişler.
 Kurban olurum ben sizi yaratana. Merdiven yapmayı da bilirlermiş. Büyük merdiven ve küçük merdivenler. Rabbim nasılda akıl vermiş her yarattığına.

Bizde de aklın fazlası var ama nerede kullanacağımızı bilmiyoruz. Allah hidayet versin cümlemize.

27 Nisan 2015

Ya Nasip!

Arılarım bir yıl önce oğul verdiğinde, babamın hastalanıp sonrada vefat ettiği sürece rastlamıştı. Hatta defin edileceği gün 3 oğul yakalamıştım. Bende o gün kendime söz vermiştim; nasip olursa bu oğulları satıp parasını babamın hayrı için sarf edeceğim diye.

Geçen hafta yani 20 nisan pazartesi; daha önce planlandığı üzere 8 kovanımı sattım. Arılar geçen yıl kovanlara alındığı günden beri ne bahar beslemesi ne  sonbahar beslemesi yapılmadı. sadece bu yıl 1,5 kilo kek verdim o kadar. hatta kovanları kontrol bile etmedim. Allah utandırmadı yine. Yavrulu çerçeve üzerinden fiyat aldık. 3 tanesi 6 çerçevede, 3 tanesi 5 çerçeve. 2 tanesi 4 çerçevede yavru vardı. Beraber kendi kovanlarına aktardık.

Çerçeve usulü arı satın alanlar yavrusuz çerçeve dışındaki çerçeveye para vermiyor. Yavruluları alır, diğer çerçeveleri bırakır giderler. Ama polenli ve nektarlı çerçeveleri de ben kovanlara geri koydurttum. Çünkü bu arıların emeğiydi ki onlara el koymak benim onuruma dokunur. elleriyle binbir zahmet topladıkları rengarenk polenlerine el koymak, nektarlarına el koymak. Mübarek recep ayında bu haksızlığı o hayvanlara yapamam. Ben onlara ( arılara!!!) hediye ettim  Allah sadaka kabul etsin.

 Arılar aktarıldı, hemen götürmeyeceği için kek verdi arılara. Bir müddet bende kalacaklar. 6 kovan sıfır. iki tanesi eski. Dış cephe boyasıyla boyanmışlar.

 Önlerini de getirdiği mermer parçasıyla daralttı.

 Siz her gün yeni kovan görüyorsunuz da ; ben yeni kovan almayalı 6-7 yıl olmuştur.

 Kendileri yaptırtmışlar. Polen kutuları büyük, polen ızgaraları da geniş elbette.

 Polen çekmecesi için ayrıca tahta yuva yapılmış.

 Gerek var mı yok mu;  böyle bir şeye anlamadım. belkide polenler nemden etkilenmesin falan diye mi yapıldı bu kapalı bölme ?

 Hemen ertesi gün verilen kekleri kırtıklamışlar. Demek ki yeni sahiplerinin kekini beğenmediler attılar heh:) Kimse benim gibi tatlı kek vermez tabii:) Bak beğenmemişler işte!

 Kovanlarda başka ilgimi çeken kapakların içinde oturma kırtığı yok. Sanırım işçilikten kaçılmış:)

 Üste besleme kabı falan konurda boşluk oluşsun diye kovana çepeçevre çıta dönülmüş( üstten iki üç parmak kadar aşağıya) Kapak buraya dayanıyor daha fazla aşağıya inmiyor. Ama yağmur yağınca burada neme sebep olmaz mı bu çıtalar? Ayrıca örtü tahtası olarak kontraplak kullanılmış, kontraplağada çıta dönülmüş. Ama kapak kontraplaklara oturmadığı için kontraplaklar atmış. Hemde daha hiç kullanılmadığı halde.

Çıta dönmeye gerek yok kontraplağa diye düşünüyorum.Yeter ki kapak kontraplağa tam otursun. Benim 4 kovanım da kapaklar içten kırtıklı ve benim çok hoşuma gidiyor. O kadar neme rağmen kontraplaklarım hiç atmadı. Dışarıdan arı falanda giremiyor kapak içine. Bence en güzel kapak içten kırtıklı olan. Ha ben üstten besleme kabı falan kullanmam dersen düz kapakta kontraplağa oturur. oda ayrı bir konu.

Hımm. bir tanesi de varroa tabanlıydı kovanın altı tamamen ızgara. Resmini görmüştüm de kendisini ilk kez gördüm. Bence arı kendini çıplak hisseder bu kovanda. Doğal değil.

Bu da eskice bir kovan. Bunun tabanı da bir başka. Polen çekmecesi değil bu dimi? Herhalde polen çekmecesi çıkarılınca yerine takılmış. Baya geniş bir alan var. hep küf olmuş. Ben böyle bir kovanda görmemiştim.

Evet sonuç olarak kızlarımız bir hafta bizde emanet kaldılar; iki gün öncede arabaya beraber yükledik. Yeni yerlerine gönderdik gittiler.

"Kaç lira aldın" diye sorma! Söylersem belkide "çok ucuza satmışsın" dersiniz, benimde moralim bozulur günaha girerim. Mutsuz olurum, insanlara olan güvenim sarsılır. İyisi mi sormayın siz.
Mutsuz olmaya üzülmeye daha fazla tahammülüm yok Allah biliyor.

Bir de alsam binde alsam ben daha önce o paraya dokunmayacağımı söylemiştim. Hepsi babamın hayrına harcanacak. birkaç gün içinde o işle ilgileneceğim.

Kızlar gitti. İnsan üzülüyor be gidenin ardından. Sanki ailemden birilerini kaybetmişim gibi .Yerleri hep boş kaldı ya!!! Bahçede vızıltıları kesildi...

Bir günde biz gideceğiz... bizim ardımız da boş kalacak!
Acaba yerimizin boş kaldığına üzülen olacak mı dersiniz? Ardımızdan ağlayan?
Ardından ağlayan, bir fatiha okuyan olması bile nasip meselesi be! Ya nasip!