29 Nisan 2009

Telgrafın telleri!

Havalar serin gidiyor! Benim işime gelir:)
Yoksa bu hızla arılara yetişmem mümkün değil!!!

Kasnakları çerçeveye nasıl sabitleyeceğime karar veremedim; denemeler yapıyorum.

Şöyle çivileri çerçevenin arkasından ve önünden büktüm. Kasnağı tutuyor. İstenildiğinde de penseyle bükülüp kasnak çıkartılabilir. Hatta yerine başka kasnak konabilir.
Uygulamanın nasıl yapıldığını bilmediğim için size sormak istedim. Kasnakları tellemi sabitliyoruz yoksa?

Telleri gererken parmaklarım kesildiği için bu sefer parmakları korumaya alayım dedim. Yara bandı bulamadım ama koli bandıyla parmaklarımın eklem yerlerini sardım.

Birinci ve ikinci kısım yerleri elimle geriyorum.

Son kısım yeri minik penseyle geriyorum.
Bağlamayı nasıl yapacağıma da karar veremedim. Bir yöntem duymuştum ama tam dinlemedim sanırım!

Anladığım kadarıyla telin bağlama noktasının yanına bir delik daha açıyoruz ve teli buradan geçirip öyle büktürüyoruz. Aslında bu yöntemde tel oldukça gergin duruyor. Ancak ileride ikinci noktadan çerçeveyi çatlatır mı diye düşündüm ve eski yönteme geri döndüm.

Eski yöntem: Çerçevenin etrafında iki tur döndür ve bağla!
15 kadar çerçeveyi gerdim. Canım sıkıldı. Birazda petek takayım.

Geçen seneden iki tane peteğim kalmış! Kağıdı açtım; bir tanesinin üzerinde güve tırtılı dolaşıyor.. Hayret bir şey!!!

Petek diyorduk; evet bir yerde petek 12 liraydı. Markası Temel Petek! 10 tane kalmış zaten:) Sanırım geçen seneden. O yüzden fiyatı düşük. Yenisi birkaç gün sonra gelecekmiş! Soğuk döküm! İnce ve esnek olanlar soğuk dökümdü değil mi!!! Deneyeyim dedim aldım:)

Neyse başka bir yerden de kilosu 15 liraya yeni sezon Muğla Petek aldım(sıcak döküm)
Petek fiyatları almış başını gidiyor. Başka yerlerde de böyle mi acaba merak ediyorum?

Muğla petekten başladım çerçeveye takmaya. Takmak dediysek üst taraflarını tutturuyorum sadece:)
Önce peteği biraz parmaklarımla çıtaya bastırıyorum;

Sonra mahmuzun sapını gezdirerek ezdiriyorum.

Evet birazda Temel Petek ten takayım dedim. Ama;

Bir: Çerçeveye takınca Temel Peteğin boyu; Muğla Petekten daha kısa kaldı. Üst tarafa yapıştırma yapmasam ancak olur!

İki: Temel Peteğin; petek gözleri (altıgenler) ; Muğla Peteğin petek gözlerinden daha büyük.


Üstteki Temel Petek; alttaki Muğla Petek!

Ben daha önce Temel Petek almadım sanırım. Temel Peteğin petek gözleri hep böyle büyük müdür? Kullananlar varsa bilgi isterim.
Bir aralar forumda bir muhabbet olmuştu. Arılar iki tip göz yaparmış. Bir: işçi gözü; iki: erkek gözü!(ana gözünü saymıyoruz)

Bende şunu savunuyordum: Arılar işçi ve erkek gözü dışında birde bal gözü yapıyorlar.
İşte; sanki Temel Peteğin gözleri bal gözü yapımına daha uygun gibi geldi! Bu arada erkek gözü yapımınada uygun olmasın sakın?

Şimdi sırada peteklerin tellere yapıştırılması var. Vakit bulunca onuda yaparız İnşallah:)

Günün özeti: Bant sarmama rağmen; teller serçe parmağımı 3 yerden kesmiş! 15 çerçevede böyle olduysa bu işin sonunda bütün parmaklar kesilecek:)

27 Nisan 2009

Tık tıkı tık!

Kışın yapılmış olması gereken çerçeve işlerini şimdi yapıyorum. Gerçi çerçeve vardı da biz mi çakmadık? Çerçeveleri ancak alabildim:)

Evet 60 tane çerçevem var çakılacak! Ve deliklere takmak için; hediye olarak gönderilen kuş gözü parçacıkları var.Şimdi takmasak ayıp olur.
Kuş gözlerini sonradan takmak zor olacağı için; yan parçaları çakmadan önce delik açıp, sonra kuş gözlerini takmayı düşündüm. Parçaların delinecek yerlerini eşit olarak işaretledim.

Delme işlemini çerçeve deleceğinle yapıyorum( babamın bana hediyesi!) Çok ta güzel iş görüyor. Daha sonra boncukları tek tek takıyorum. Birkaç parçayı bu şekilde taktım. Sonra dedim ki neden hem delik delip hem de metal boncukları aynı anda takmayım?

Pensetime boncuğu aldım!

Bu arada pensetimin bir ucunun mıknatıslı olduğunu öğrenmiş oldum. Boncukları şıp diye yakalıyor:)

Penset yardımıyla boncuğu deleceğin ucuna taktım. Takmasınada...
Çerçeve delindi ama boncuk çıtaya geçmedi. Baktım ki delmeyi yapan çivide biraz boşluk var.

Bende birkaç boncuğu çivinin dibine geçirdim. Boşluk ortadan kalktı!

Böylece aynı anda hem çerçeve deliniyor hem de boncuk çıtaya oldukça güzel geçiyor. Birkaç saatte bu işi bitirdim. Oldukça zevkliydi!

Bütün boncuklar takıldı!

Sırada çerçevelerin çakılması var. Çerçeve çakma kalıbım olmadığı için düşündüm ve düşündüm. İki tuğla buldum. Tuğlalara yan parçaları geçiriyorum ve üst tarafı çakıyorum.

Tuğlalar ağır olduğu için çıtalar oynamadan rahatça çakılıyor. Çok kolay oldu benim için.

Tık tıkı tık! Ne var çerçeve çakmaya:) Daha o kadar çerçeve olsa hepsini rahatça çakardım. Bir çerçevede 12 çivi kullanıyorum.

Bütün çerçeveleri çaktım!

Telleri geçirdim bir uçlarını bağladım. Ancak henüz germedim. Benim için en zoru telleri germek! Nefret ediyorum; çünkü parmaklarım kesiliyor. Neyse kesilsede bişeyler yapacağız artık!

Çok komik birşey oldu. Aldığım demonte çerçeveler çuvalın içinde duruyordu. Dibine hiç bakmamıştım. Çuvalı dökünce bir baktım çerçevelerin yanında 10 tanede çember varmış.Yeni görüyorum:) Benim için gerçekten süpriz oldu!

Takılınca galiba böyle birşey olacak. İçine bir parça petek konmasına gerek varmı acaba? Neyse İnşallah onuda hallederiz:)

Geçen gün; gül çeliklerimi sularken birşey gördüm. Daha yakından bakarsak...

Nergis(yada aynısafa)nın üzerinde sarı bir örümcek; benim arıyı kafasından yakalamış. Sanırım bizimki çiçekten polen alıyordu! Ne yapalım olur böyle vakalar.

Vaka demişken geçen gün hayatımda ilk defa arı kuşu gördüm.
Benim arılıktaydılar. Havada çok güzel uçuyor ve asılı kalabiliyorlar. Renkleri süper! Göğüslerinden ziyade; üst kısımları daha renkli. Sayıları 7 tane kadardı.

Hava birkaç gündür kapalı ve soğuk! Belliki bu hayvanlarda göç ediyorlar. Hiç birşey yapmadım sadece onları seyrettim. Yakaladıkları arıları; ağızlarında rahatlıkla görebiliyorum. Üzerimde uçuyorlar ve benden korkmuyorlar.

Dediğim gibi hiç problem yapmadım çünkü karınları doyunca gideceklerini biliyordum. Nihayet karınları doydu. Tellere oturdular ve sonra gözden kaybolup gittiler.

Ne denebilir: Afiyet olsun...


22 Nisan 2009

Ayçiçekleri ekildi!

Selamlar;
Mevsim itibari ile bizlerde yoğun bir koşuşturma içindeyiz. Buğdayların gübresi; yaban otu ilacı derken ayçiçek yerlerinin hazırlanması ve ekilmesi; bu süre zarfında abime asistanlık yapmak:) Fidan alımı; ekimi falan derken…Birde bu arada kovanlarımın olmayan katlarını yapma çalışması! Kafamızı kaşıyacak zaman yok:)

Şu anda çok güzel yağmur yağıyor! Umarım bizim gibi; diğer çiftçilerde ayçiçeklerini toprağa ekebilmişlerdir.

Abim daire testereyi kullanmama yasak getirdi. “Parmaklarını kesersin! Beraber çalıştırırız; sakın tek başına çalıştırma” dedi.
Emir büyük yerden olunca; istersen çalıştır:)

Bende dekupaj testeremle koyuldum işe. 2 cm lik kavak tahtalarından kendime 5 tane kat yaptım. Biraz Kırkyama işi gibi oldu ama; önemli değil!

Evet ballıkları dışarı yaptırabilirdim ancak istemedim.
Müsait vakitte doğru düzgün tahta alıp; katlarımı kendim yapmak isterim. O zamana kadar elimizde ne varsa onu kullanacağız!

Her zaman dediğim gibi çıkma malzemeyle iş ancak bu kadar olur! Ama önemli olan içine çerçeveyi koyunca problemsiz girip çıkması ; kuluçkalığın üstüne tam oturması; birde kapağın kapanabilmesi ! Bu problemler oluşmadığına göre bundan iyisi can sağlığı!

Bu arada yaptığım ballıkların önüne matkapla delik açtım! Bal zamanı gelince bu delikleri açıp arıların buradan girip çıkmasını ve hava almasını sağlayacağım. Bir yerde bu uygulamayı görmüştüm; nerede gördüğümü unuttum:)

Bu kovanların alt bölümünüde ballıktan yaptığımı görebilirsiniz. Ballıkların altını kapatıp kovan problemine geçici çözüm bulmuşum:)


Ballıkları yapmamla birlikte kovanların ikisi hariç hepsine kat verdim.

En son anasını alıp birleştirme yaptığım kovanım tam anlamıyla çoşmuş. Kovanını değiştirdim ve kat verdim.

Kovanın içinde kalanları silktim. İçeri girmeye çalışıyorlar; bildik manzara:)

Evet burada benim yaptığım ballıkların iç kısmını görüyorsunuz. Üste kapalı yavrulu iki çerçeve çekiyorum ; aşağıya kabarmış iki çerçeve veriyorum. Çuvalla da z şeklinde kapıyorum. Çuvallı halde gözükmüyor çünkü fotoğraflamayı unutmuşum:) Temel petek neden vermiyorsun denebilir. Henüz çerçevelere petek takamadımda ondan!!!

Bu arada eşek arıları da boş durmamış.Kovanların üzerine koyduğum kiremitlerin altına yuvasını kurmuş hemde iki koloni. Biri sağda biri solda! Bizede böylesi yaraşır!

Yumurtalar atılmış!

Bu da kovanların altındaki bir tuğla! Dikkatli bakınca onunda içinde yuva yaptığını görüyoruz! Fazla uzağa gitmeye ne gerek; ekmek elden su gölden!

Yavruların üzerinde beklemede! Ancak...
“Ev üstüne ev kurulmaz” demişler. Bu eşek arıları tez vakitte oradan gidecek!

İstemeden anasını öldürdüğüm kovan da 9-10 tane ana memesi vardı. Burada güzel ve büyük bir ana gözü görülmekte!

Oğula gideceğini düşünmesem de tavsiyeler üzerine 3 memeli çerçeve; üç ayrı yere kondu. Analar yumurtlamaya başlayınca fazlalık anaları yedeğe ayırmak ve böldüğüm kovanı yeniden bir araya toplamak için böyle yan yana bir uygulama yaptım! Şu an burada 3 ayrı koloni var !
Analar yollarını şaşırmasın diye renkli bantla girişlere işaretleme yaptım.

Bu marul resimleri de nereden çıktı!

Bizim kimsenin marulunda gözümüz yok; bir parça toprak bulan herkes kendi marulunu yetiştirebilir! İşte benim ektiğim marullarım; hem de tohumları Sinop tan geldi:)

Elmalar çiçek açmış!

Martımıza ne olduğunu merak edenler olabilir? Tel alınıp 2 metrekare bahçe çevrildi. Kafesten çıkarıldı. Akşamları hanımelinin dalları arasında uyuyor.
Balıklar artık kokmaya başladığı için vermekten vazgeçtik. Onun yerine tavuk ciğeriyle besleniyor!
Aslında tavuk ciğerinden çok; tavuk kalbini seviyor. Ama ne yazık ki kalp ve ciğerler ayrı ayrı satılmıyor.

Su kuşu olduğu düşünülerek yıkanması için bahçesinde bir leğen tahsis edildi.

Günde bilmem kaç kere yıkanıyor:)

Karnı acıkınca karga gibi gak gak bağırıyor. Kanadı maalesef iyileşmedi. Ama neşesi yerinde:)

Bu arada martımızı ömür boyu teller arkasında kapalı olarak bakamayız. Yakında; kendisini serbest bırakacağımız güvenli; doğal bir ortam arayışına gireceğiz!