23 Ağustos 2009

Umutcan!

Arıları ramazan boyunca askıya aldım! Maskenin içinde susuzluktan dilim damağım kurudu! Arıları beslemeye devam ; kontrole hayır!!!

Bahtıkara kolonim bu kuralların dışında çünkü onun durumu özel!
İlk olarak kolonimin adını değiştirmekle işe başlıyorum; bugünden itibaren adını “Umutcan” koyuyorum! “Umut” umut demek işte; “can” ise genelde zenginlerin çocuklarının adına eklediği bir son ek! Burakcan, Emrecan gibi:)

Umutcan diyorum çünkü: Koloni yoğun olarak erkek yumurtlamaya devam ediyordu. Ama arada tek tük işçi gözleri de vardı (sanıyorum!) Son kontroller de bir ana memesine rastlamıştım, henüz kapanmamıştı ! Ama size söylememiştim!



Bugün baktığımızda ana memelerinin bir değil iki olduğu ve anaların çıkmış olduğunu gördüm!

Hep söylerler ya; mevcut ana ve genç ana aynı çerçevede geziniyordu diye! İşte bende yumurtlayan anayı ve genç anayı aynı çerçevede gördüm!

Çok heyecanlandım doğrusu! Koloninin 4. ana denemesi!
Ana, analar döllenip gelir mi? Gelir İnşallah!

Yakın zamanda şöyle bir şey söylediğimi hatırlıyorum “ Ben hiç arıkuşu görmedim”
Bu seneye kadar gerçekten görmemiştim arıkuşu! Şimdi ise yoğun olarak gelip arılarımı yiyorlar! O yüzden Umutcan’ın yeni anası umarım döllenip gelebilir:)

İlginç olan ise bu yıl Sarıceketli saldırısı hemen hemen hiç yok! Ama bir tane eşek arısı gördüm ki çok iri bir şeydi! Arıları yakalayıp yakalayıp götürüyor!
Bir patlattım öldüremedim! Sonrada gelmedi bende bekleyemedim!

Birde elmacık kemiğimden sokuldum ki; sanırım ağladım! Ya sinirden; ya acıdan:)
Arıların 3 metre kadar önünde maskesiz duruyordum ondan oldu:) Sen başkasına ne özenirsin; senin arıların karniyol mu?

Sarıceketliyi yakalamış bir kılbacak örümcek!

Bunlar ise kır nanesi(yabani)! Arılar çiçeklerine kesinlikle gelmiyor:)

Umutcanın son hali bu! Şimdi ne zaman yavru takviyesi yapmalıyım bilmiyorum? Hemen mi yoksa yeni ana çiftleşip yumurtlamaya başlayınca mı?

20 Ağustos 2009

Şeker mi baldan; bal mı şekerden?

Bu akşam bir şeyler almak için markete gitmiştik! Ramazan geldi ya; biraz alışveriş yapalım dedik (Bu arada; Allah olmayanlara da nasip etsin İnşallah!)

Neyse ambalajının üzerinde; içinden ballar süzülen bir petek ve çok şirin bir arı resmi olan bir ürün var!!! Ne olabilir sizce!

Bal?

Ballı bisküvi,kraker?

Yada Arı yemi?

Evet aslında bu bir arı yemi! Çünkü markete gelmemdeki amaç arılarıma mama almak!

5 kiloluk bir şeker bu! % 100 şeker sloganlı! Pancar şekeri!

Neredende biliyorlar bu şekeri benim arılarıma vereceğimi?
Bu açıdan bakınca şekerin ambalajı gözüme çok hoş gözüküyor:) Tam benlik! Kilosu 2.19’a geliyor. Marketteki en ucuz şeker! Alıyorum.

Ancak düşünüyorum da: Arıyla ilgisi olmayan; ve mevcut ballara şüpheyle bakan bir müşteriyseniz tozşeker paketinin üzerinde petek ve arı olması bana şekerden yapılma balları hatırlatıyor!!!

Firmanın bu konuda kötü bir niyeti yok! Bal gibi şeker demek istiyor sanırım:)
Siz ne düşünürsünüz bilmem ama;
Bana göre bu şirin arı; şeker ambalajına güzel bir görünüm kazandırsa da “bal” için negatif bir çağrışım yapıyor!

17 Ağustos 2009

Orman ve denizin tadını çıkaranlar!

“İzleyici yorumları" bizim için çok önemli biliyorsunuz. Yorum sizin görüşlerinize ters bile gelse;
küfür, hakaret vb. içermemek kaydıyla bütün yorumlar yayınlanmalıdır ve cevaplanmalıdır!”
Ancak yorumları denetimsiz yayına sokmuyoruz! Bu yüzden gecikmeler oluyor!

Son Urfa yazımla ilgili “kıymetli yorumlarınızı” yayınlamakta geciktiğim için çok çok özür dilerim. Abim cuma akşamı ani bir kararla beni denize götürdü! “Emir demiri keser misali” Bilgisayarımızdan ayrı kalınca yorumları da takip edemedim.Yazı çok uzun olduğu için yorumlarınızı buraya aldım.

“Demet Hanım,
Paylaşımınız için teşekkürler.
Aslında, "biraz daha ayrıntı, lütfen" diyerek bitirecektim sözü.

Ayrıntı sözcüğünü yazdıktan sonra dönüp baktım ki; şalvarlı ağanın başörtülü fotoğrafını çekerken tanımadığım hemşehrilerim den birinin Urfa'ya kazandırdığı bir hayrat çeşmesini görüntülemişsiniz. Keşke çoluk çocuğunu bulup gösterebilseydim.

Hava ne kadar sıcaksa...
Çeşme başı da epey kalabalık.

Bahtıkara'dan n'aber? Hala bahtıkara mı?
Yeni öğrendiğime göre; (son) eşleştiği kendi ailesindense olabiliyormuş böyle bir durum. Yani (ilk) yumurtalar, döllü olduğu halde erkek yavru verebiliyormuş. (Düzgün ve sağlıklı yumurtlamaya başlamış olduğu düşüncesiyle, parantez içindeki "son" ve "ilk" sözcüklerini ekledim.)
Hayırlısı neyse o olsun.”
15 Ağustos, 2009 mcsumer

Cahit bey; ben o fotoğrafı sizin için çektim zaten! Amasya’lı olduğunuzu düşünerek!
Şaka şaka:)
Bahtıkarayı son bir kez kontrol edeyim ondan sonra bu “ilk ve son olayını” değerlendirelim:)


“D.M.T Bacım merhabalar 1976 da Ş.Urfaya gittim o muhteşem resmeylediğin yerleri rahmetli eniştemle gezmiştim bana o günleri hatırlattın senin gezdiğin yerleri sanki bende gezmiş oldum teşekkür eder, sağol, var ol ,sağlıklı ve neşeli ol esen kalasın”
15 Ağustos, 2009 Mustafa Hilmi

Hilmi bey; imkanınız olsa bir kere daha gidin! Son 10 yılda çevre olarak çok değişmiş Urfa! Belediye çalışıyor yani:)
Gerçi tarihi eser olarak fazla değişmemiştir! Olsa olsa daha da eskimiştirler:)

“Sayın d.m.t,
Urfa ve çevresiyle ilgili yazı ve görselleri paylaştığınız için teşekkürler. Bu aylarda oralardaki sıcağın şiddetini biliyorum, çünkü 3-4 sene Mardin'de görev yaptım.
Harran harabeleriyle ilgili yazı, fotoğraf ve yorumlarınız beni de harap etti”
15 Ağustos, 2009 TUYSAL

Sayın Uysal; tarihi eserler konusunda sizin bir suçunuz yok ki; kendinizi harap etmeyin:)

“Paylaşımıza teşekkürler demet hanım
gezmiş gibi oldum”
15 Ağustos, 2009 Mehmet Gündoğdu

Ben teşekkür ederim; Mehmet bey!

“Bacım çok teşekkür ederim şu anda 16 /8 2009 saat 01 22! 20 dakikada anca okuyup resimlere bakabildim sayende Urfa ya da gittim Allah razı olsun”
16 Ağustos, 2009 Kadıoğlu

Bir şey değil:) Asım abi!

“Artık demek ki arıcılık ülkemizin her yerinde yapılabilir diye ahkam kesmeyeceğiz. Ş.Urfa hariç her yerinde yapılabilir...

Eğer oralarda bir yerlerde arı olsaydı haberimiz olurdu değil mi?”
16 Ağustos, 2009 HB

Halil bey; Urfa merkezde arı olabileceğine ihtimal vermiyorum! Çevrede biraz fıstık ağacından başka bir şey olmadığını söyledim!

Bahsettiğiniz arıyı görmedim:) Ancak; enişteme hediye olarak gelen Urfa balın dan yedim!Tadı da güzeldi:) Balı bizzat arıların sahibi getirmiş! Bir yayladaymış arılar!
O halde yayla veya dağ köylerinde zorda olsa arıcılık yapılabilir! diye düşünüyorum:)

“Demet hanım göstermiş olduğunuz incelik ve zahmet için teşekkür ederim,değişik kişilerin görüş açısından izlemek ve dinlemek gerçekten çok güzel,arada nüans farkı oluyor,verdiğiniz ayrıntılı bilgiler için şükranlarımı sunarım,iyi çalışmalar kolay gelsin”
16 Ağustos, 2009 İlhami Uyar

Sağ olasınız; İlhami bey:)

“Tarih konusunda şansızmışsınız, yada size "tarihi anlatammı abla" diye soran afacanlara denk gelmemişsiniz”
17 Ağustos, 2009 Adsız

Sayın adsız; afacanlara denk gelmediğimi kim söyledi? Balıklı gölde az biraz sıkıştırdılar kurtulduk! Ama Harran’da oldukça yoğun afacan atağına maruz kaldık! Zaman zaman benim şalterler atma noktasına geldi:)

Tamam anlatsınlar bir şey değil! Ama söylenen tarihler birbirini tutmuyor; otomatiğe bağlamışlar anlatıp duruyorlar:)
Rehber kartınız var mı diyoruz? Elbette yok, olmadığını zaten biliyoruz:)

“Tamam canım; anlatma! Al şu parayı git diyoruz; o gidiyor başka bir çocuk geliyor! Çok komikti yahu!

Sıcak ,Harran ve afacanlar! Ben bunu anlatmayacaktım aslında! Özellikle anlatmadım. Ama madem sordunuz, bende söylemiş oldum:)

Geciktirdiğim yorumlar bu kadar!
Bundan sonrası Edirne il sınırları içinde olan "erikli sahiline" giden yol! Erikli bize 1.5-2 saatlik mesafede!

Keşana yakın ormanlık alanlar var ki tam anlamıyla süper! Buralarda kesin arıcılık yapılıyordur!(keşan edirnenin ilçesi)


Ayçiçekler ormanların hemen yanıbaşında! Çiçekleri geçmiş ama henüz kurumamışlar! Oysa bizim ayçiçeklerimiz biçilme noktasına gelmiş!

Anadolu mutlaka güzeldir ama bizim buralarıda gerçekten güzel!

Sağ tarafta mısırlar, sol tarafta ayçiçekler yemede yanında yat!


Tarım yapılabilir verimli ovalar! Biz geçerken sulama tabancaları çalışıyordu!

Bu yolun devamı Edirne'ye gidiyor!

Bunlar keçi sürüsü! Ağaç ve çalı varsa keçi olmadan olmaz:)

Dönümlerce ayçiçek!

Bu erikli sahili!

Hafta sonu hava bulutlu ve rüzgarlıydı! Ama daha iyi; güneş yakmıyor en azından:)

Su soğuk olduğu için özellikle sabahları çok sakin!

Daha önceki yıllarda da şahit olduğum manzara!
Köpekler geliyor; göğüslerine kadar suya giriyor bekliyor bekliyor sonra gidiyorlar:)
Burasının egeye kıyısı var, suyu çok tuzlu! Sanırım bu tuzlu su köpeklerin vücudunda bir tür dezenfekte işlemi yapıyor, belkide pirelerini döküyordur ne bileyim?
Çünkü köpekler çok bilinçli bir şekilde suya girip bekliyor:) Çok tatlılar:)
Çoğu sahipsiz bu köpeklerin! Yazlıkçıların bazıları onlara sahip çıkıp besliyor!

Onlarda kendilerine iyilik yapanı nasıl biliyorlar ama:)

Arıların sıvı beslemesini biraz aksattık, formik asit sonuçlarıda ne oldu merak ediyorum!
Ramazan geldiğine göre tatiller bitti! Bundan sonra arılarla daha yakından ilgileniriz!!!
Bu arada ramazanı ayılıp bayılmadan geçirip; hayırlısıyla hepbirlikte bayrama ulaşırız inşallah!!!

14 Ağustos 2009

Urfa,balık,harran,şıllık!

16 Temmuz’da yaptığımız Urfa gezisinden bahsetmeye söz vermiştik ! Vakit bulup yazamadım! Kısaca anlatmaya çalıştım umarım okuduğunuza pişman olmazsınız :)

İstanbul’dan akşam uçağıyla kalkıyoruz. “feel like a star” sloganlı uçağımızla “normal” bir yolculuk yapıyoruz ve işte Urfa’dayız!!!
Havaalanı şehir merkezine baya bir uzak. Git git bitmiyor! Karanlık olduğu için etraf gözükmüyor.
Sonrasında şehir merkezi ve gece gece kebap yiyerek karnımızı doyuruyoruz!(sağlıklı beslenmek buna denir!)

Ertesi gün arabadan gördüğümüz manzara: İlk dikkatimi çeken evlerin çatısı yok! Hemen hepsinde güneş enerjisi takılı!

Burada böyleymiş; salçalar sebzeler terasta kurutulurmuş. Kar, kışta olmadığı için çatı yapmıyorlarmış (Çatısız ev olur mu hiç? Bence olmaz! Salçasız yemek; çatısız ev olmaz gibi bir slogan bile uydurabilirim:)

Şehrin dış kısımlarında daha fakir evler; şehrin merkezine doğru ise yüksek katlı ve çok sayıda ev var! Anlıyoruz ki şehrin nüfusu fazla! Trafik oldukça yoğun ve korno sesi rahatsızlık veriyor!
Urfa da küçük çocuk çok fazla!

Kadınların çoğunluğu zor şartlarda yaşadığı, bakımsız olduğu, ve çok çocuk dünyaya getirdiği için bebek ölümleri ve kadın hastalıkları da yaygınmış!!!

Balıklı gölün de bulunduğu yere geliyoruz. Burada her şey yan yana! Çarşılar, dükkanlar camiler,kutsal mekanlar!

Sağ tarafta balıklı göl, üst tarafta Urfa kalesi!

10 yıl önce bu kadar da yeşil değilmiş buraları! Sonra gayretlerle bir şeyler yapmaya çalışmışlar! Yoksa Urfa da birkaç fıstık ağacından başka yeşil bir şey gözükmüyor!!!

Balıklı göl! Uzunluğu 150 metre, genişlik 30 metre derinliği de 3-5 !

Yan tarafta görülen Rızvaniye camii!

Amcam çok dikkatli şekilde bana bakmış! Bu kız benim fotoğrafımı çekiyor diye:)

Hz. İbrahim’in ateşe atıldığı zaman bir mucize olup ateşin suya; odunların balığa dönüştüğü anlatılıyor! İçindeki balıklar sazan ; ama kimse yakalayıp yemiyor. İstanbul’da güvercinlere yem satanlar var ya! İşte burada da balıklara yem satılıyor. 50 kuruş verip bir kapak yemi balıklara döküyorsunuz. Bir ara insanlar balıklara önüne geleni atıyormuş; sonra balıklar dengesiz beslenmekten nalları dikmişler. Bunun üstüne sadece palet balık yemi satılmasına izin vermişler:)


Balıklar öyle bir şartlanmış ki; siz havuzun kenarında yürürken aynen eskortluk yapıyorlar! Siz yürüdükçe onlarda yanınızda yüzüyor:)

Az ileride Hz. ibrahim’in doğduğu mağara (dergah) var! Bitişiğinde mevlidi Halil camii! Karşısında yeni dergah camii!


Camilere girmek istiyoruz ama yanımızdaki ablamız bunun hoş karşılanmayacağını söylüyor! Çoğunluk Şafii mezhebi olduğu için erkekler kadınlarla muhatap olmak istemiyorlarmış!(abdestleri bozulacağı için) O yüzden kadınlar camilerin içinde değil de hep mescitlerde namaz kılmak durumunda!!!İlginç!
Oysa bizim burada camilerin üst katları yada arka kısımları kadınlara ayrılmıştır!


Dergaha giriyoruz(Hz ibrahimin doğduğu mağara)kadın erkek diye iki bölmeye ayrılmış.

Bir mağara burası!

Namaz kılmak için yerler var!
Mağaranın camla kapatılmış olan ileri kısmı!

Gerek mağaranın içindeki yoğun nem; gerek aşırı kalabalıktan çok rahatsız oldum ve iki rekat kılıp kendimi dışarıya zor attım. Hava almam lazım!
Az ilerliyoruz, bir havuz etrafı çay bahçesi isterseniz yemekte yersiniz!

Havuzun içinde para karşılığı kayıkla turlayabiliyorsunuz! 9 çocuk bir kayıkta!

Demlikle çay istiyorsunuz (Seylan çayı geliyor; karadeniz çayı bulmak pek mümkün değil!)
4-5 bardak içiyorsunuz kesmiyor!
Başka bir yere oturup orada da içiyorsunuz!

Çok ters bir zamanda Urfa gezisi yapıyorum:) Hava çok sıcak ancak havuzun etrafı dinlenmek için iyi bir ortam; çoğu kere gelip burada çay içiyoruz. Bardaktaki balık desenleri hoşuma gitti:)

Havuzlar birbirine bu yollarla bağlı sanırım!

Her yerde balık var;

Birkaç tanede güvercin!

Balıklı gölün etrafındaki dükkanlar! Bu şekilde dizayn edilmiş!


Bir baharatçı! Kaç çeşit acı biber var:) Yiyebilene tabiiki!!!

Yine bu noktaya yakın olarak çarşılar var! Bakırcılar kumaşçılar, kuyumcular,bıçakçılar falan filan! Çarşılar çok kalabalık! Nedendir bilinmez çoğu noktada fotoğraf çekmekten utanıyorum! Sanki biri çıkıp “ hop!!! Niye fotoğrafımızı çekiyorsun?” diyecek diye. Belli mi olur birisinin hanımını kızını falan yanlışlıkla kadraja alırız da sonra başımıza iş açılır:)

Bir akşam yemeğini polis evinde yiyoruz! Terastan bütün Urfa gözüküyor.

Arabayla biraz yol yapıp Eyüp Peygamberin makamına gidiyoruz!

Eyüp peygamber hastalanıp vücudu yaralarla kaplandığı zaman hanımı onu bu mağaraya getirmiş.


Hastalığı ilerlemiş, ilerlemiş ! Ama o sabretmiş!
Sonrasında yerden şifalı bir su çıkıyor ve Eyüp Peygamber bu sudan içip; yıkanınca Allah’ın izniyle iyileşiyor.
Bu mağara çok daha küçük. Kadınlar 10 dakika; erkekler 10 dakika ayrı ayrı giriyorlar. Kadınlar o kadar izdiham yapıyor ki; ezilicem diye korkuyorum. Girdiğime de bin pişman oluyorum ama nafile geri çıkamıyorum:)

Hemen orada bulunan camii! Kadın mescidi yine aynı; caminin altında küçük bir yerde!

Şifalı olduğu söylenen kuyu bu! Suyu pompalarla çeşmelere bağlanmış!

Urfa da geleneksel kadınlar bu renk eflatun başörtü takıyor!

Ama; erkeklerde aynı eflatun başörtüden takıyor! Kadınların ki süslü erkeklerin ki sade! Eflatun rengin ne anlam ifade ettiğini cidden bilmiyorum. Birkaç erkeğin başörtülü resmini çekmek istesem de son anda vazgeçtim:) Bir bu görüntüdeki şalvarlı ağam var resim olarak!!!

Oradan dönüşte kavşakta gördüğüm biber heykeli:)

Başka bir gün Harran dayız! Harran arabayla 1-1.5 saat çekiyor! Kalıntılar bizi karşılıyor!

Eski devirlerde tarihi eser bilinci olmadığı için insanlar taşları söküp kendilerine ev falan filan yapmak için kullanmışlar.

Şimdi durum değişmiş midir? Bilmiyorum!

Hayat el Harrani türbesindeyiz!



Türbenin yanında yine bir camii var!

Ziyaretçilerde yoğun sayılır!
Harran halkının çoğunluğunun Arap kökenli vatandaşlarımız olduğunu duyuyoruz!

Kubbeli Harran evleri!



Bir tanesi turistik amaçla açık!



Rastladığımız eski bir alet; tırmığa benziyor!

Bu kubbelerin her biri aslında bir oda! Odalardan birbirine geçiliyor.

İçerisi yazın serin; kışında sıcak olurmuş. Bizim Trakya da köylerde bu şekilde örülmüş ekmek fırınları vardır . Bana onu hatırlatıyor:) Tavandan sarkan şey; nazardan korunmak amaçlı üzerlik tohumu!

Eğer ki içinde ateş yakacak olursanız bu bacalar dumanı içeriye dağıtmadan dışarıya emiyormuş. Burada ateş yakılmış ki taşlar kararmış!

Harran önemli bir bilim merkeziymiş eskiden! İlk üniversitenin kurulduğu yer olduğu söyleniyor! Her yerde kazılmayı bekleyen kalıntılar var. Bu İslam dönemindeki en eski caminin kalıntısı.


Arkadaki uzun yapı ise caminin minaresiymiş! 30 metre civarında ayakta! Üst kısmı yıkılmış!


Etrafta tarihi eserler konusunda düzgün bilgi verecek ne bir yetkili , ne bir yazı var! Bence Urfa’nın bu konudaki en önemli eksiği!!!

En azından tabelalar olabilir değil mi? Şükür okumamız var!!! Okuyarak bilgileniriz hiç olmadı.

İnsanlar gittikleri yerlerde illaki fotoğraf çektirirler ya! Ben oradaydım diye!
Bence hiçbir önemi yok; önemli olan insanların aklında kalanlar sadece!!!

Zorla benimde fotoğrafımı çekiyorlar; sonradan bakıyorum bu soluk benizli kim diye? Benmişim!!! Sıcaktan ve yürümekten iyice rengim solmuş:)

Yerlerde üzerlik tohumlarını görüyorum ve topluyorum eve getirip ekeceğim:)

Yine Harran'da tarihi bir kale mi diyim ne diyim! Tabela varda ben mi göremiyorum acaba?

Her yerde tarih var!

Harran; Urfa merkeze nazaran daha yeşillik. Çünkü sulama kanalları var! Ama yinede altına arabanızı çekip dinlenebileceğiniz bir tek ağaç yok!
Yoldaki asfalttan tek kelimeyle alev fışkırıyor!

Bunun harici Urfa’nın bildiğimiz şehirlerden hiçbir farkı yok. Her türlü giyim, mobilya, teknoloji mağazaları hizmetinizde! Ne ararsanız var yani! Ama biz işin o kısmıyla ilgilenmiyoruz!!!

Gece saat 10.30 civarı balıklıgöl! Çok daha sakin; balıklar uyumamış bizden yem bekliyorlar!

Urfa da gezecek yer çok; ama birkaç saatlik mesafede!

Bu sıcakta ev sahiplerimizi daha fazla zahmete sokmak istemiyoruz.


Bir dahaki sefere gelince oraları da dolaşma sözü alıyoruz. Ama daha serin bir havada!!!

Çantamıza birkaç bakır kap; biraz Seylan çayı, özel sipariş “pilavlara koymak için” küçük yeşil mercimeğimizi ve şifalı sularımızı alıp:) geri dönüşe geçiyoruz!

Yediklerimiz içtiklerimiz bizim olsun! Size sadece şıllık ‘ın fotoğrafını gösteriyorum. Bir tür krep; yada bizim akıtmaya benziyor (ama mayalı değil) İçine dövülmüş ceviz sarıyorlar. Üstüne sıcak şerbet!

Oluyor size çok hafif bir tatlı! Şıllık adı da buradan geliyor sanırım:) Urfa da garson size yemeğin üstüne “şıllık ister misiniz efendim?” derse şaşırmayın sakın!