09 Temmuz 2013

Mutlu bir an

Doğaya sipariş usulü haber yaptıramıyoruz, planlayamıyoruz. Önümüze ne sunulursa onu çiğ pişmiş yemek zorundayız. Yada şöyle söyleyeyim:  “Gün bize ne getirirse onu yaşamak!” Bizde günün ardından olanları yazdığımıza göre.... Kendimi ,iyice şaşırdım. Yazımı çok önce hazırladığım halde yayınlamak nasip olmadı. Bu seferde annemin sağlığı bozuldu geçen gün 18 saat acildeydim. Üstüne yeğenim ameliyat odu. İstanbul’a gittim. Yeni geldim.
 
Evimizin önündeki tarla olduğu gibi çiçeklenmiş.

Onun yazısını da sonra yazarız inşallah.

Sağ kolumu vitrini iterken incittim. O yüzden arılara bir süre bakamadım. Boş yerlere dalak yapmışlar.

Oğul veren kovandaki ana yumurtlamaya başlamıştı.

Geçen sefer İstanbul’a gittiğimde bana bir doğum günü kutlaması yapmıştı yeğenlerim. Pastada pek güzeldi canım.
...........................................
...........................................
...........................................
Çatımızda baykuş yuvası var. Özellikle kapatmıyorum. Hoşuma gidiyor. Bu yılda iki yavrumuz oldu. Yavrulardan biri büyük biri küçük oluyor ! İkisi de aynı anda uçmak isteyince zayıf olan mutlak yere çakılıyor.
Kedilerden önce bulduğum için şanslı. O kadar güzel ki! İnsanın bağrına basası geliyor. Merdiven dayayıp yuvaya geri bırakıyorum.

Birkaç gün sonra sabah perdeyi açınca camda oturuyor. Bana iyice alıştı.


Bebek tüyleri hala başında.


Pençeleri çok güçlü olacak annesi gibi. Farelere aman vermeyecek inşallah.
Birkaç gün sonra baktım bacadan çıtırtı geliyor. Sanki bir böcek düşmüş içine. O kadar hafif bir ses.

Kapağı açtım baktım benim ufaklık bu seferde bacaya düşmüş.

Hay Allahım! Yine doğruca yuvaya bırakıyorum.

Son yazımda renkli bir kuşun resmini yayınlamıştım. Sayın Murat Demirel yorum yazmış. Kuşun Gökkuzgunu olduğunu söylemiş. Sağolsun.

Üç hafta önce bahçedeki otları keserken orağı elime salladım. Eldiven giymiş olduğum halde oldukça derin bir kesik oluştu. Bilenler bilir nazlı biri değilim. Elime kücücük diken batınca yarım saat zırlamam.  Ama bu sefer hastanelik oldum. Doktor dikiş atacaktı. “İstersen canını yakmayalım kesik çok düzgün olmuş. Güzelce bandajlarsak yapışır” deyince. Dikişten kurtuldum.

Ben kestim mi öyle düzgün keserim işte! Bizde yamuk olmaz:)Tetanoz iğnemi yeni yaptırdığım için yapılmasına gerek olmadı. Pansuman falan haftalardır düzelmeye çalışıyor. Ne yapalım kemiği kesmediğimize şükür.
......................................
......................................
......................................
Yine geçen ay cumartesi sabahı. Annem dedi “ Demet. Kalk! Halının üstünde bir solucan var!” Kalktım uyku sersemi. Evet büyükçe kırmızı bir toprak solucanı. Tamamda halının üstünde ne işi ola ki? Gözlerimi birkaç kez kırptıktan sonra ( arabanın sileceklerini çalıştırması gibi:) bir daha baktım! Amanın… solucanın gözleri var!!! Biraz daha dikkatli bakınca üzerinde belli belirsiz pullar olduğu da gözüküyor. Gözleri ve pulları olan bir solucan! Ömrümde gördüğüm en küçük yılanla karşı karşıyayım.

Kavanoza aldım. Kavanozun dibinde de çok az su varmış. Hemen suyu gördüğü gibi lıkır lıkır içmez mi. Allah sizi inandırsın yanmış hayvan. Gövdesi o kadar şeffaf ki suyu yutuşunu( peristaltik hareketi) görebiliyorum.

Belgesellerde ölçerler ya bende boyunu ölçeceğim. Çok küçük ama neme lazım ağzını açıyor elimi dişlemesin? Bir elim zaten kesik birde yılan sokmasıyla uğraşmayım. Elime eldiven giydim. Abimde fotoğrafımızı çekti. Kıpır kıpır. Düzeltmeye çalışıyorum. Çok çekersem kopar diye de korkuyorum.

Bu da babası gibi uzun boylu olacak kerata. Öyle anlaşılıyor.

Hani? Yılanı avucunda tutacak erkek var mı?

Bakın ben tutuyorum:)

(Bu arada yakından fotoğraf çekerken flaş kullanmıyorum sizde kullanmayın!!!Resimler soluk çıkıyor ama hayvanların gözleri zarar görmesin) Sonrasında bahçede kenar bir yere bıraktım ufaklığı.
......................................
......................................
......................................
Kolay bir hayatım olmadı, kolay bir zamanımı hatırlamıyorum. Çok zorlandığım canımdan bezdiğim zamanlar bile olmuyor değil. Ama isyan etmiyorum. Arada sırada öyle güzel şeylerle karşılaştırıyor ki Allah! Bir an bile mutlu olsan yetiyor insana. Reklamda ne diyordu " mutlu bir an". Aynen öyle.

Çalışma masamda bir baykuş var. Elinde bir yazı. Çoktan koymuştum oraya.

Diyor ki:
"Korkun seni mahkum eder. Umudun seni özgür bırakır" 

Dünyevi hiçbir şeyden, hiçbir durumdan korkmuyorum. Dünyada bir şeylerin düzeleceğine, iyi olacağına dair umudum var. Elbette Allah dilediği zaman!!!

Ramazanınızı kutluyor çalışıp ta oruç tutanların Allah yardımcısı olsun diyorum. Çok zorlanınca şunu düşünün: “ Bizim gibi evde oturup ta oruç tutanlardan  100 kat- 1000 kat daha fazla bonusu cebe indireceksiniz inşallah! Hadi yine ballısınız:)"
Cümleten selamlar.