31 Ekim 2009

Kış galiba geliyor!

Yazılarım neden özellikle soğuk ve yağışlı havalara rastlıyor diye düşünüyorum? Dışarıya çıkamadığım için olsa gerek:)

Öncelikle hepinize selamlar;
Sanal alemde tuzdu; şekerdi diye rüzgarlar eserken; bizim burada da kuvvetli poyraz esiyor!!!
Hani Edirne’nin soğuğu da bir başka olur!
Bugün dışarıda dolaşırken resmen dondum; burnum havuç gibi oldu!Kış galiba geliyor!

Arıların son hazırlıklarını henüz tamam etmedim!
İki kovanımın üstünde çuval var. Diğer kovanlarımın üzerinde ise kontroplak!
Onlara da kontroplak koymak istiyorum(mdf değil)
Çünkü mdf propolisten dolayı her kovanı açışta parça parça kopuyor!!!

Sanayide daha önce kontroplak sormuştum; marangozlarda bulamadım.
Büyük bir tahta satıcısı var; ancak orada bulunur dediler.

Sorduk; ebatı (yanlış hatırlamıyorsam) 1.70-2.20! Fiyatı 35 lira. Ama kesim yapmıyorlar. Bu şekilde arabaya sığmaz ki! Birkaç marangoza sorduk "keser misin?" Onlarda o sırada uğraşmak istemedi. Neyse dedim başka sefere kalsın!

Geçen gün yine sanayiye gittik; kafayı taktım kontroplağı almam lazım!!! Önce marangozu bulduk 5 liraya kesim yapacak!
Kesim bu kadar tutar mı? Ne yaparsın denize düşen yılana sarılır!

Sonra kontroplağı aldık. Marangoza ölçüyü verdim ; tam 16 tane kovan üst örtüsü çıktı. Hatta parçalarla 17 diyebiliriz! Kalınlığı 4 milim.

Benim sadece iki tane örtü tahtasına ihtiyacım vardı! Oldu sana 16 tane :)
Toplamda da 40 liraya mal oldu! Arılar güle güle kullansın!

Havanın ılındığı bir gün kontroplakları kovanlara servis ederim nasipse!

Yerler ıslak; buğdayları henüz ekemedik çünkü toprağın kurumaya fırsatı olmadan yağış geliyor!
Bu tarlada görmüş olduğunuz yeşil şeyler ; hasat sırasında yere düşen ayçiçek taneleri! Yağmur ve güzel havayı görünce adamakıllı sürdüler.

Yakından bakarsak; işte ayçiçeği!

Yerler suya doymuş gözüküyor!

Bahtıkara ananın yaşayıp yaşamadığını merak edenler varmış!

Bir arkadaşta “Bahtıkara ölünce bir cenaze töreni düzenlersin” demişti!!!

Dışarıdan hayvan sevgimin nasıl gözüktüğünü bilmiyorum; ancak; bu öneri hiç komik değil!
Çocukluğumdan beri hayvanları çok severim. Bir tavuk kesilsin; bir kuş bir kedi ölsün kendimi yerden yere atardım!

Sonrasında mecburen büyüdük, ama ben her bir hayvanı kaybedişimde; hala sümüklerim aka aka ağlıyordum. Taaaki… birkaç sene önceye kadar!

İnsanın kendi ailesinin başına benzer şeyler gelince; ve bu duruma çok çok ağlayınca; sanırım gözyaşlarım kurudu! Artık ölen hayvanlara fazlaca ağlayamıyorum!
Ha!Çok üzülüyorum o ayrı !!!

Evet Bahtıkara ana yaklaşık 28 saat yaşadı ve aniden öldü!Ölüm sebebi açlık değil;ailesinden ayrı kalmasıydı!!!

Bugün 31 ekim !
İki gün önce ise ;Cumhuriyet bayramıydı!
29 Ekim’in benim için ayrı bir önemi var! Çünkü Annemle Babamın evlilik yıldönümü!
Allah kimseyi anne babasından ayırmasın;onlara hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin!

21 Ekim 2009

Vermeden Mabud!

Bugün öğlen; birleştirme ne olmuş? diye; kovanın başına bakmaya gittim!
Aslında ne olduğunu biliyorum da; eğer hala üst kattaysa bahtıkara anayı kovandan almaya çalışacağım. Öbür anada sağ mı; sağlıklımı diye kontrol edeceğim.

Sonradan öğrendiğime göre ; böyle bir durumda iki ananın birden öldürülme ihtimali varmış!
Bazı şeyleri de testi kırılmadan önce öğrensek!
Bilgisi olanlar “bu bilgileri” bizlerle neden daha önce paylaşmaz! anlamıyorum.

Nerede kalmıştık; kapağı açtım; zaten olay bitmiş! Ölüler taşınıyor; tam bir sessizlik! (Bu hayvanlar neden böyle yapar; neden böyle yaptılar? Beni kahrediyorlar!)

Bu durumda bahtıkara ananın katta olmadığını görüyorum. Ölüleri hızlı hızlı karıştırıyorum aralarında yok!
Kovan önünde hala can çekişen arılar var; onların arasına bakıyorum yok! Zaten sarıcalarda gördüklerini götürüyor.
Tam o sırada kovanın önünde; yerde; tanıdık bir yüz!!!

Benim canım bahtıkara ana fırıl fırıl dolaşıyor. Üstü başı berbat olmuş kanatları çentilmiş. Ama öldürülmemiş!!! (Nerden tanıyorsun demeyin tanıyorum işte!)

Anneye verilen değere bakar mısın? Onu öldürmemişler! Sadece azıcık hırpalayıp kapı dışarı etmişler.
Elime aldım. Kağıt parçasını külah yapıp içine koydum.
Katı kaldırdım; çerçeveleri silkeledim. Gazeteyi aldım. Aşağıdakiler neredeyse salkım pozisyonunda. Böyle bir durumda anayı arayamam! Aradan birkaç gün geçsin; arı bir sakinlesin; güzel bir hava olursa yumurta araması yaparız! (Yumurtanın varlığı ananın varlığınla eşdeğer ya o anlamda)

Ufaklığı aldım eve getirdim!

Soğukta bırakmaya kıyamam!

Anaların memeden çıktıkları gibi ilk gözüme çarpan ve hoşuma giden yerleri kırmızı ayakları!
Allah özenerek yaratmış! Ama olmadı işte; dişi yavrulayamadı!Ne yaparsın;
"Vermeden Mabud; neylesin Mahmut?

Bir filenin içine koydum, birazcıkta bal verdim. Yalayıp duruyor garibim. Bir ara kaçmış; baktım pencerenin önünde! Aklınca uçacakta yuvasına gidecek!!!

Yuvamı kaldı sanki!
Şimdi ben ona; o bana bakıyor!
...
...
...
Son yazımıza Halil Bey’de bir yorum yazmış;arı birleştirmeyle ilgili! Ben kendi adıma; daha önce duymadım; yada dikkat etmedim; bilmiyorum!
Kenarda kalmasın; buraya yazayım belki başkalarına da faydası olur!

“Basit ama uzun süreli teknikler varken neden hemen olsun bitsin diye endişe var.
İptal edilecek kolonideki anayı bulup...
Güçlendirilecek anayı da kafese alıp...
2-3 çerçeveyi al; ver bir akşam...
Ertesi akşam ana kafeste iken 2-3 çerçeve daha...
Arıların üzerine sıvı şerbet püskürtüverin verirken...
En sonunda son çerçeveleri alıp, eski anayı yanlışlıkla yere düşürüp üzerine basıverin.
Kalan arıyı da yeni kovanın önüne silkeleyiverin.
Kafesteki anayı da az bir kekle çıkarmalarını sağlayın...
Boşalan kovanı kaldırın yerinden olsun bitsin.
Arıcılıkta aceleye gerek yok ki...”

Burada dikkatimi çeken “koku kullanılmaması”; sizinde dikkatinizi çekerim! Gerçi benimkiler kokuyla bile neler yaptılar; kokusuz neler yaparlardı bilemiyorum.
Babamın bir sözü: “Her şey tecrübeyle sabit” der!
Denemek ve sonucu görmek lazım!
Ama; bana şu an için birleştirme demeyin! Belki daha sonra!


19 Ekim 2009

Fiyasko!

Kovanların özellikle yazın; ağaç altında olması çok iyi oluyor. Günün bir vakti üzerlerine mutlaka gölge geliyor! Kışında ağaçlar rüzgarı keser bildiğimiz kadarıyla!

Ama geçen gün kuvvetli bir rüzgar olduğunu söylemiştim ya! Evet bir ağaç dalı da benim kovanların üstüne inmiş.

Ya daha büyük bir ağaç; üstelik arılar kış salkımındayken kovanın tepesine inseydi? Salkımın kopması büyük sorunlara sebep olurdu!!!Buna da şükür!

Birleştirmek üzere kokuladığım koloniyi 2 gün sonra ancak birleştirebildim.
Bir ballık; araya 2 kat gazete; birkaç yerinden delikte açtım. Ardından yağmur soğuk ; yağmur yağmur!

Birleştirme konusunda tecrübem yok ; çünkü daha önce hiç yapmadım. Ama sorun olacağını illaki hissediyorum. Hatta gazeteye açtığım delikler büyük mü oldu acaba? Arılar vaktinden önce üst kata çıkar mı? diye de sonradan pişmanlık duydum.
Dün baktığımda kovan önüne oldukça arı atmışlardı. Neden dün derseniz hava bir ara ısınmıştı da ondan!

Bugün hava ılık sayılır. Katın örtüsünü açtım ve içine baktım. Görmeyi beklediğim tablo “arıların deldiğim yerleri kemirmiş olmaları” ydı! Ancak durum farklı!
Ben çerçeveleri sol tarafa yaslayıp delikleri de sol tarafa açmıştım. Geri kalan sağ tarafı da çuvalla daraltmıştım. Oysa alt kattakiler kocaman bir delik açmış hem de kovanın “sağ” köşesine.Çuvalın altından ilerleyip kattaki arıların çoğunu halletmişler. Erkekleri öncelikle öldürmüşler. Ölüleri tek tek delikten aşağıya götürüyor ve dışarı atıyorlar!

Ancak çerçevelerin tamamını henüz ele geçirememişler. Çerçeveleri çıkarıp şöyle bir baktım da; birleştirmeden önce göremediğim bahtıkaranın(dölsüz yumurtlayan) anası yavrulu gözlerin üzerinde dolaşıyor!
O bölüme ulaşmış olsalar bu anayı kesin öldürürlerdi! Ne yapacağımı bilemedim bu yüzden gazeteyi almadım.
Düşündüm ki çerçeveleri alıp arıları alt kata silkelesem daha beter bir savaş olur mu? Üstelik dölsüz yumurtlayan anada alt kata inecek ki buda ayrı bir soruna neden olabilir!
Dölsüz anayı al; kendin öldür! diyeceksiniz. Ama ben bunu yapamam ki?
Kısaca birleştirme sonucum tam bir fiyasko; arıların pisi pisine ölmesi ise telafi edilemez bir suç!
...
...
...
Nemden dolayı mantarlar çıkmış. Belki yenebilir?

Hım; yemek demişken ; Mehmet bey’den görüp özendiğim karnıbahar turşusunu bu akşam kurdum. Ancak bir kafa karnıbahar az gelince; bende mor lahanayla destek yaptım; birazda kereviz sapı koydum! Bakalım sonuç olumlu olacak mı?
Arıda kaybeden; turşuda kazanır belkide!!!

13 Ekim 2009

Evdeki hesap!

Geçen gün arkadaş arıları sordu: “İyidir; ikinci baharı yaşıyorlar” dedim.
“Sen öyle zannet, hava soğuyacakmış” dedi.
Bugünlerde hava durumunu pek takip etmiyordum açıkçası! Baktım ki bugünden için soğuk havanın geldiğini gösteriyor.

Nitekim öyle oldu! Sabahtan beri acayip bir fırtına; yağmur!!! Ağaçlar yere kapanıp duruyor; çiçekler hurdahaş oldu.
Şiddetli rüzgar ve şiddetli yağmurdan hep çok korkarım! Ölüm korkusundan olsa gerek!!!

Şu an itibari ile akşam oldu; hava hissedilir derece soğudu; rüzgar hızını keser gibi. Fırtına neler yapmış yarın daha net görebiliriz.

Evet sözde soğuk havanın geldiğini duyunca arılarıma bir bakayım demiştim. Hatta bunu dün gerçekleştirmiştim. Arılar aç kalır mı üşürler mi diye hep tedirgin olurum:)

Önce körüğü yakmak lazım dimi? Bakın körüğüm ne güzel yanıyor!!! Dumanını görmüyor musunuz? Ne yazık ki bende göremiyorum. Körük yakmaktan nefret ediyorum:)

Kovanlarda illaki yumurta aramak gibi bir amacım yok. Arılar çerçeveleri güzel bağlamış, kışa hazırlanmışlar. Şimdi çerçeveleri yerinden ayırmak hem onların düzenini bozacak hem de Allah korusun anayı falan ezeriz hiç gerek yok!!!

Kovanlarımın durumu bu şekil! Daraltma uygulamıyorum. Acaba bir kere daha besler miyim diye düşünüyordum? Yoksa inşallah yapacağım tek şey besleme kutularını kovanların üzerinden almak ve köpük ve gazeteyle izolasyonu tamamlamak! Birde boşluğa ballı bir petek daha koydum; tamamdır!

Bu kovanın kapağı ve tahtası yok! Gübre naylonu ve çuvalıyla işi götürüyor:)

Besleme kutusu üstünde;

Çuvalı kaldırınca durumlar böyle. Bu kovanın hikayesine gelecek olursak;
Baharda sıradan arı satmıştım ya!(Yanyana kovanlar anlamında)İşte o kovanlar kalkınca yerine boş bir kovan koydum ki; o kovan bu kovan! Kalan arılar bu kovana hizmet etti ve bende bir iki yavrulu çerçeve verdim. Kendi analarını ürettiler veee inşallah kışı güzel atlatacaklar:)

Çuval çerçevelere yapışmasın diye yükseltiler yapmışlar!

Yine besleme kutusu ve çuval arasında güve!

Diğer kovanlarımızda görünüm böyle!

Hindibalar açtı; arılar en son polen taşıyordu.

Arıların üzerinde bir iki varroa gördüm ki; Kışın uygulamak üzere ilacım yok! Alırmıyım almazmıyım bilmiyorum!

Besleme kutusundan propolis dışarı taşıyor:)



Hehehe! Bu da balta girmemiş bir ormana benziyor:)

Çerçevenin bir kulağı kırılmıştı; bende başka bir parçayı üstüne çakmıştım! Bahara çerçeve boşalınca kovandan çıkarır atarız!

Geçen ayva çiçek açmış yazmı geliyor? dedik ya! Ayva çiçek açmadı ama armut açtı!

Bu bir Ankara armutu! Yada ben öyle biliyorum:)
Henüz olgunlaşmadı! Zaten bu armut sert olur ve uzun süre dayanır!

Ekim ayının ortası ve çiçek açan armut! Dün ki görüntü bu! Bu gün fırtınadan sonra durumlar nedir hiç bilmiyorum?

Yıldızdan polen almaya çalışan ufaklık;

O kadar nefis bir yıldızki! Çapı bir karış!!!

Bu da başka bir yıldız!
Çiçeğe ilgi duymayanlar çiçek resimlerinden hoşlanmayabilir!Ama çiçek severler için; örneğin benim için "hergördüğüm çiçeğe" sahip olmak istemek !!! Kaçınılmaz bir son!Şimdi kış geliyor (hatta geldi) ve arıları kışlatmayı düşündüğüm kadar; çiçeklerimi nasıl kışlatacağım bunun için de bir plan yapmam lazım:)
Bu arada bahtıkara kolonimi birleştirmek üzere dün kokuladım; yanındaki koloniyide!!!
Ama evdeki hesap çarşıya uymadı; bugün hava hiç imkan tanımadı; yarın olurmu bilmiyorum!
Hayvanlar kokudan fenalaşmasın da?

06 Ekim 2009

Ayva çiçek açmış!

Arılara cuma akşamı güzel bir besleme yapmıştım.

Suyu ısıtıp şekeri eritmiş; içine de bal ilave etmiştim ki; tattığım da süper bir şey olmuştu! Gerçi ben bunu hep yapıyorum yeni bir şey değil!!!
Bazı bölgeler yağmur bekleye dursun; cumartesi gecesi çok güzel sağanak yağdı! Aslında yağmur gecenin ikisinde olunca Pazar gününe çoktan geçmiştik!!!

İşte; Pazar günü baktığımda arılarda rahatsızlık veren bir hareketlilik vardı. Çok telaş edecek boyutta olmasa bile;(arıların normal görüntülerine alışkın olunca) tedirgin davranışlarını şıp diye anlayabiliyorsunuz! Davranışın adı: yağma!!!
Hemen girişleri sağdan soldan karton parçalarıyla daralttım. Neden böyle bir şey olduğunu ise sonradan anladım. Hava kapalı ve otlar geceden ıslak olunca arılar birbirlerine girme eğilimi göstermişler! Tabii bu konuda benim bal kokulu şerbetinde etkisi olmuş!!!

Neyse; erken müdahale; dün ve bugün havanın açık olması yağma davranışını minumuma indirdi. Verilmiş sadakamız varmış. Müdahale edilmese ilerleyen günlerde sonuç daha kötü olabilirdi!!!

Erkekler kovanlardan dışarı atılmaya başlamış. Kovan önlerinde; yerde duran tahtalar bu konuda bana fikir veriyor. Ancak sabah erken bakmanız lazım yoksa sarıcalar yere düşeni çoktan götürmüş oluyor.

Zavallı erkekler. Sıcak sıcak kovanda kışlasalar ne olurdu sanki! Hayatın baharında ölüm!
Üzülmemek mümkün değil!

Sarıca arı yere düşmüş( yada atılmış) bir erkeğin etrafında dolaşıp saldırıyor. İşin kötüsü erkek arı canlı.
Hemen ufaklığı elime aldım ve ısıttım. ooo sıcağı görünce antenleri temizlemeye başladı. Kanatları bir iki çırptı ve doğru çıktığı kovanın kapısına! Bereket versin bekçiler “hadi bu seferlik içeri girmene izin veriyoruz” dediler de bende mutlu oldum:)

Gerçi bizimkiler de iki tane sarıcayı haklamışlar bile!

Geceleri kırağı düşmeye başladı sanırım; gece açık olmasına karşın; bu sabah otların görüntüsü; beyazlamış bir halleri var.

Arabanın üzerinden sular süzülüyor!

Ve sabahleyin batıya bakınca; havada bulutta olmayınca "Ay" ı gördüm. Henüz kaybolmamıştı:)

Güz çiğdemleri açtı! Bütün yıl bu manzara için bekliyorsunuz ama beklediğinize değiyor doğrusu !!!

Bakıyorum da cennetten bir parça olsa gerek!!!

Çiçek açmış erik görüntüleri en son İstanbul’dan gelmişti değil mi?
Bende bu görüntüleri bu Pazar günü çektim. Görüyor musun; şimdi pişti olduk!!!

Ağaçta gördüğüm kadarıyla 5-6 tane bahar var!!!
Ama şunu söylemeliyim ki; benim “ekim ayında” çiçek açan erik ağacımın üzerinde “sarı erikleri” hala duruyor .Canınız çekmesin ama kayısı kıvamında süper; hımmmm!
Bir tek ben değil tabii ki! Eşek arısı da tüneli kazmış eriği hortumluyor:)

Eriğin bu zamanda çiçek açma sebebine gelirsek; dünya sonu olduğunu sanmıyorum!
Yaz çok kurak gitti; ağaçlar sıcaktan neredeyse kurudu!
Bunun üstüne hava aniden soğuyup birde güzel yağmur yağınca; ağaçlar kış geldi geçti de; bahar olmuş sanıyor:) hehehe! Bakalım çiçekler çağla tutacak mı?