11 Ekim 2010

Durumlar Süper!!!

Yaz gelince şöyle yapacağım böyle yapacağım diyorum kendi kendime ! Projeler çoook!
Ağzını burnunu toplamadan bakıyorsun kış gelmiş!Yapabildiklerim düşündüklerimin onda biri! Ben ne anladım bu işten? Bahar olmadan yaz; sonbahar olmadan kış geliyor.

Birkaç gündür nasıl bir soğuk ki gözüm korktu doğrusu! Elbette çok daha soğuk günleri gördük; ömrümüz olursa görürüz de inşallah! Ancak bu mevsimde bu kadar ani soğuma;henüz tişört giyerken mont giymek; neredeyse şal;şapka takma durumuna gelmek .

Evet soğuğa yine hazırlıksız yakalandım ; hiçbir zaman hazır olacağımı da sanmıyorum:) Arılara: Daraltma yapılmadı stok besleme yapılmadı, izolasyon yapılmadı.

Neler yapıldı; yada yapılmaya çalışıldı: Bayramla birlikte teşvik…yeterli olup olmağı konusunda emin olamadığım varroa mücadelesi…hatır hatur kabarmış peteklerimi yemeğe başlayan güveleri dondurmak…

Katları alırken açık ballı gözleri ayrı süzdüm ne olur ne olmaz. Ekşir falan diye! Tabii nerede; bal sulu değil ki bildiğin reçine gibi koyu! Ama ben yinede dedim bu bizim arıların hakkıdır. 10 kilo balı onlara sulandırıp teşvik olarak verdim. Üzerine toz şekerle teşviğe devam. Bu arada kovanların stok durumu ne falan diye bakmışlığım yok. Yağmadan korktuğum için açamadığımı söylemişimdir.Neyse kovan başı bir kilo şeker ancak vermişimdir. Zaten adı üstünde teşvik. Stok için olsa dişinin kovuğuna gitmeyeceği bir gerçek. Bir çerçeve bal bile kaç kilo geliyor?

Sarıca arılar bu yıl çok fazla değil ama yinede var!

Besleme yaparken bir kovanın üzerinde ısrarla kışlamaya çalışan bir gurup arıyla karşılaşıyorum. Hiç ellediğim yok!

“Arının üzerinde varroa görünce değil de; kanatsız yavru; birde onun üzerinde varroa görürsen durumlar çok süperdir” demiş arıcı atalarımız!

Bazı kovanlarda durumlar çok süperdi doğrusu! Hele hızlı giden kovanlarda durum daha da süper! 3 tur amitraz uyguladım. Karabiber gibi varroa dökülüyor. Bazı kovanlarda varroa yoğun değil. Ama o kovanlarda vakitle ballar ve katlar alınmadığı için arı bloke kalmış ve yavru faaliyeti düşmüş nüfus dikkat çeker derece azalmış. Ama buna karşılık yavru olmayınca varroa çok fazla üreyememiş. Dökülen varroa tek tük! Hay Allahım! Baharda mücadele yapmadık mı? Yaptık yada yapmaya çalışmışımdır! Ama balda kalıntı olmasın diye elimizi varroadan çekince işler böyle oluyor!Şimdi perizinin zamanımı bilmiyorum en son denemiş ama pek başarılı olmamıştım. Burada (amitraz dışı) alternatif başkaca ilaçlar bulmak zaten imkansız.

Geçen yıldan yarım şişe kadar formik jelim vardı. Arılar huysuz akşamüstü şöyle kovanları azıcık ucundan açıp nasıl bu işi hallederiz dedim. Önceden plastik bir kutuyu kestim.

Formik jeli önceden plastiklere pay ettim. Sonra örtü tahtasından azıcık duman ver, jeli hemen içeri sür kapağı kapa! Böylece hızlı şekilde formik jeli kovanlara verdim. Bir hafta sonra bir uygulama daha lazım. Ee jel bitti. Ne yapsak? İnternetten sipariş falan uzun sürecek.

Aklıma geldi; elimde 2 yada 3 yıldan beri bekleyen kekik jelim vardı. Son kullanma tarihide geçmiş. Üstelik paketini açmaya kıyamamışım galiba:)

(Bu işin hikayesi ise traji komiktir. Eczaneye gitmiştim. Varroa için ilaç soruyorum timol jel var dedi. Tabii timol dememiştir kekik demiştir kesin:) Aha !!! Sanki mal bulmuş gibi çok sevinmiştim.
Bu ilacın adını daha o zamanlar hiç duymamışım. Bir fikrimde yok!
Bana plakaları gösterdi ne kadar 5 lira. “Ne kadar arıyı ilaçlar bu?” Bir plaka 5 kovana. “ee iyi o halde. Bende 10 Arı var ;2 tane ilaç alayım yeter .Al 10 lira”Al sana iki tane plaka! “Kullanma kılavuzu yok mu bunun?” Bir kaseyi 5 kovana pay edersin…

Sonrasında internetten araştırınca normalde bir kase ilacın bir kovan için olduğunu öğrendim.
Yine keklenmiştim!
Bu duygunun nasıl olduğunu bilir misiniz? Benim unutmama pek fırsat olmuyor. Unuttukça bir kekleniyorum ağzımda tadı hiç eksilmiyor:)
Eveeet! Tanesi 5 lira olunca kekik jeli pek alan olmadı herhalde. O zaman bir kovan için 5 lira çok para olsa gerek. 4 liraya amitraz alsanız 10 kovanın işini rahatça görürdünüz.
Elimde iki kase jel ve 10 arı vardı. Moralim bozulmuştu. Birde yağma falan lafını duyunca ilacı kullanmaktan vazgeçtim. Hatıra olsun diye jelleri saklıyordum. (yok ya! ne hatırası?)

Neyse; ikinci uygulama için formik jelim bitince aklıma kekik jeller geldi. Evet, ilaç miktarı yetersizdi ama bende bunları bütün kovanlara pay ederdim olur biterdi. Böylece bütün kovanlar kekik kokar kimsede kimseye sarmazdı:) Bende kekik jellerinden kurtulurdum!

Evet iki kase timol jeli yine naylon üzerine pay ettim.

Ama bu oldukça seyreltik bir şey olmalı. Formik jel çok ağır kokarken timol jel o kadarda ağır kokmuyor. Yada benimkilerin tarihi geçmiş ondan da olabilir:) Timol jel beyaz süt gibi bir şey.
Onları da formik jelden bir hafta sonra kovanlara akşamüstü verdim gitti. Diyeceksin ilaç çok yetersiz olmuş bir faydası olmaz! Doğru olabilir ; ama ya tutarsa:)
Küçük kutudaki arılarım açlıktan terk edip gitmişti bizi! Kutunun içinde bir petek kalmış, bırakmışım yada unutmuşum!


Ama petekten geriye ne kalmış acaba? Güveler hepsini mideye indirmiş! Pes doğrusu!


Bende kutuyu olduğu gibi tavukların önüne sundum; onlarda fıstık gibi güveleri yediler!


Daha önce olsa; bir güve olsa bir şey demezdim ama bu yıl aleni olarak görüyorum ki güveler çok fazla !Akşam oldu mu ışıklı pencerelere hep güveler geliyor! Bu yıl havanın yağışlı gitmesinden midir nedir bilemiyorum? Süzülen peteklerimde daha birkaç hafta olmadan güve yumurtaları faaliyete geçti ki onu da başka sefere yazalım.

Kışın geldiğinin bir habercisi de kuşların göçüdür! Bir hafta önce kırlangıçlar sürüler halinde gittiler. Bu durum birkaç gün kadar sürer! Nereden biliyorum çünkü kırlangıçlar tamda bizim evin üzerinden geçip gidiyorlar. Göç yolları bu şekilde! Yüzlerce binlerce kırlangıcın göçüne şahit olmak güzel bir duygu!
Her ne kadar bizim ambardaki kırlangıç bu yıl 5 yavru çıkarmış olsa ve yavrularını bizim arılarla büyütmüş olsa da kırlangıçları seviyorum.


Yine yaklaşık bir ay önce su kenarında rastladığım arı kuşları banyo yapmışlar ve ağaçta bitleniyorlar. ( yani temizlik yapıyorlar:)





Arı yedikleri doğru ama olsun o kadar!


Kuştan gidiyoruz madem; bu da tam bir hafta önce yetişkin kedilerden birinin yakaladığı yavru bülbül! Bülbül nasıl bağırıyor; çıçıçı diye! Onun sesini duydum; kedinin ağzından aldım ama sırtına birkaç diş geçirmişti.Yarasına yakmayan tentürdiyottan sürdük.Hava yağmurlu olduğu için hep ıslanmıştı. Saç kurutma makinesiyle iyice kuruttuk.

Geceyi benim odada geçirdi! Geceyi geçirmesi çok önemli! Çünkü bakıma aldığım kuşların 4’te 3’ü ilk geceyi çıkaramaz. Hele kedi yaralamışsa çoğunlukla giderler. Sabah baktım kutunun içinde ayakta duruyor. Ama böcekçil bülbül olduğu için neyle beslemeli hiç bilemedim. Ekmek ufaladım, meyve koydum olmadı. Hatta eski peteklerden bir iki güve tırtılı getirdim yesin diye ama yemedi. Yaradan gitmese açlıktan gidecek!
Bende düşündüm taşındım; güneş ısınınca; onu ,kedilerin gidemeyeceği kadar uzak, çalıların olduğu bir yere bıraktım. Yerlerde böcekler gördüm ki o da inşallah avlanır ve yaşamını devam ettirir.


6 tane yavru kedinin süt annesi olmuştum hatırlarsınız. Daha gözleri açılmadan anneleri ölmüştü. Çok uğraştım bakmak için; Allah biliyor!






İnsan olsun hayvan olsun ne hallerden ne hallere geliyor! Maşallah ufak ufak adam oluyorlar! Ancak…
Ben yaptım oldu! mu dedim? Benlik mi yaptım acaba? Onun karşılığı olarak bir yavruyu kaybettim.
Her gece onları bir yere kapıyordum. Artık kendi kendilerine yuvalarına girerler diye düşündüm. Gece köpek yada köpekler iç bahçeye girmiş olacaklar. Sabahında yavrulardan biri yoktu. Benim analığım bu kadar olur. Allah günahlarımızı affetsin!

Bu hep birlikte çekilen son fotoğrafları!


Bunun adını “göbek adam”koydum! Yemeği çok seviyor maşallah ; göbeği şişirmiş uyku yapıyor canım benim:)

Arılara çok musallatlar. Yaşları gereği:)Nerede bir çiçek üzerinde arı görseler hemen atlıyorlar.


Arılarda yergüllerinde vızır vızır olunca!Ne gözleri ne ağızları burunları kaldı sokulmadık. Hani sokulan yerlerde acayip şişiyor! Bebek işte! Kurbağalara karıncalara da aynı şekilde musallat oluyorlar. Halbuki kediler kurbağa, köstebek ve karga yemesini pek sevmezler pis kokuyor olsa gerek:) Çok yakında bu işleri bırakıp fare yakalamasını öğrenecekler!

Bilgisayarımda uzun zamandır sorun vardı yeni düzeldi gibi ; bende bu arada kendimi kitaplara verdim. Markette makul fiyata kitap bulunca 8- 10 tane dünya klasiklerinden aldım. Geceleri birkaç saat okuyorum işte! Birkaç hafta içinde Goriot Baba (Balzac) , Siyah Lale (Alexandre Dumas ), Vadideki Zambak (Balzac) ve Demir Ökçe (Jack london)’ yi bitirdim. Şu an Suç ve Ceza (Dostoyevski) yı okuyorum.

Bu arada fotoğraf makinemin şarjlı pilleri de artık tutmaz olmuştu. 4yıldır önüne geleni çekiyorum; yine iyi dayandı piller.


Yeni pil alamamıştım bir türlü, sonunda onu da aldım. 2 tanesi 15 lira. 4 tane aldım yeter.
Eski pillerimin enerji kapasitesi 800mAh; yeni pillerin enerji kapasitesi daha fazla 2450mAh. Böylece yeni pillerim şarjdan sonra çok daha uzun süre dayanacak !

Ben yazıları yazarken hava oldukça kırılmıştı, galiba yağmura dönüyor. Birkaç gün hastanede işim var. Ondan sonra inşallah havanın ısınmasından istifade edip arıların bakımını halledeceğim…