28 Ocak 2010

Hayvan işte!

Açılışı yanan odun görüntüsüyle yapıyorum ki, içiniz ısınsın :)

Kar ve soğuk hava geleli bir hafta oldu.
Termometreyle takip edebildiğim kadarıyla ; birkaç gece boyunca -15 dereceyi gördüm. Bunun anlamı: Kış boyunca donmamış olan bahçe çiçeklerimin donduğu…

Hava bugün ufaktan kırıldı! Ama kar yerinde duruyor.


Soğuk hava doğa için zor bir imtihan!
Bir hafta dedik...evet tam bir haftadır yerler karla kaplı. Özellikle kuşlar perişan olmuş! Yılın hiçbir zamanı göremeyeceğiniz çeşit çeşit; irili ufaklı kuşlar bir şey buluruz umuduyla bahçelere gelmekte. Karınları aç; küçük vücutları bitkin!!! Ateş dikeni; kuşburnu çalıların üzerinde hangi tohumlar kaldıysa hepsini tek taneye kadar yemiş bitirmişler.

Arada sırada “fış fış” bir ses duyuyorum; kafamı kaldırıp bakınca kaz sürülerini görüyorum. Her zaman için arkalarından dua ederim “Allah yardımcınız olsun; yolunuzu açık etsin”
Neden ?


Çünkü böyle kapalı havalarda avcıların gümelere pusu kurup bu aç ve çaresiz hayvanları öldürmeyi beklediğini bilirim; sürüyü yakalayınca 50-60 tane hayvanı birden vurup arkadaşlarına dağıta dağıta bitiremediğini; hatta geri kalanını da bozulduğu için çöpe atanı bilirim!!! Babanın malı nasıl olsa; vur vurabildiğin kadar!

Zevk yada spor! Adı her ne olursa olsun “avcılığa” karşıyım!
Doğadan hep almak ama ona hiçbir şey vermemek!...

Bir “can” üzerinde hiçbir emek harcamadan öldürme hakkı kimsenin olamaz!

Belgesellerde de gördüğümüz üzere; avlanmak hayvanlara mahsus bir davranış!
O bile karnı acıkınca avlanıyor; fazlasında gözü yok!!! Karıncığı doydumu kenara çekiliyor…
Aşağıda iki delikanlının fotoğrafı var. Delikanlı diyorum çünkü; henüz bir yaşında yoklar!Ama Maşallah kalıpları yerinde!


Bu av bir ay önce çekildi. Kocaman bir tarla faresini yakalamış!



Bu ise Ocağın 12’ sinde. Bir atmacayı yakalamış!

Ağzından almaya çalıştım ama…böyle yapınca daha da sıktı ve öldürdü.

Çok kızdım ; çok ta üzüldüm! Ne kadar laf anlatmaya çalışsam da;
Hayvan işte; hayvanlığının gereğini yapıyor!



22 Ocak 2010

Gün ola; harman ola!

Bu soğuk havada ev taşınır mı?
Planlar çok önceden yapılmışsa taşınır! Ben de ev toplama ve yerleştirmeye yardımcı olduğum için 5 gündür neredeyse canım çıktı! Çıktı demişken; bugün tartıya çıktımda iki kilo vermişim! Kışlık yağlarımı eritmem hiç iyi olmadı! Ben onları ne zorluklarla biriktirmiştim:)

Birkaç gündür soğuk havanın etkisindeyiz! Sanırım soğuk hava şu anda her yere ulaşmıştır!
Altın vuruşun cumartesi pazar olacağı söyleniyor ve akşamdan beri tipi şeklinde kar yağışı başladı. Sokak lambasında durumu gayet net görüyoruz!

Arabanın göstergesi en son -8 gösteriyordu(adı üstünde gösterge:)
İlerleyen saatlerde sıcaklık daha da düşebilir.

Kar geliyor; soğuk geliyor diye bizi sürekli korkutuyorlar!
Güzelce giyinince dışarıdaki hava bana soğuk gelmiyor; hatta soğuk havayı seviyorum; yeter ki elleriniz ve ayaklarınız ıslanmasın:) Birde ağzımı burnumu şalla kapattım mı tamamdır! Yoksa hemen boğazları üşütürüz!
Allah aç ve açıkta olan insanların ve mahlukatın yardımcısı olsun!

....................
....................
....................

Bu su basmış olan tarlamızın görüntüsü!Suyun göllenme yaptığı yerler buz tutmuş!
2 gün önce(ayın 20’si)çektiğim fotolar.

Bir gün önce kar yağmış! Ama ertesi gün hava nasıl pırıl pırıl!Yerde kar olmasa hava sıcak bile sayılır! Öğlen arılara bakayım dedim !Uzaktan bakınca sorun yok gibi duruyor.

Kovanların önüne gidince bir baktım; uçan arı kara saplanmış!Uçan arı kara saplanmış!
Arıların uçacağı hiç aklıma gelmemişti! Karın içinden toplamaya çalıştım ama olacak gibi değil!

Okuduğumuz yazılardan ilk aklıma gelen; kovan girişlerini “karartmak” oldu! Güneş zaten parlak; birde kardan yansıyıp daha da parlak bir hal almış! Birer tahta parçasıyla ışığa engel olundu!

Ardından; elimdeki kar küreğiyle kovanların önünü sarsıntı ve gürültü yapmadan temizledim. Kovan önünü temizleme sebebim hem ışığın parlamaması; hemde arıların % 90'nının kovan önünde kara saplanmış olması!
Ben temizlik yaparken bir iki arının da uçtuğunu gördüm. Hatta yüzümden sokacaklar diye de korktum.
Arıların karda uçtuğunu ve kara saplandığını hep duyardık ta; ben böyle bir şeyi ilk kez görüyorum! Havanın dengesiz olmasından kaynaklanan bir durum olsa gerek!

Bir taraftan kar eriyim diyor; diğer taraftan buz sarkıyor!

Güneşin etkisiyle; ziftli kağıdın üzerindeki karlar eriyip blok şeklinde kovan girişine düşüyordu

Bende temizledim!
.......................
Bakalım şu anda yağmakta olan tipi yarın bize nasıl bir süpriz yapacak?
Gün ola; harman ola...

09 Ocak 2010

Kayıp ettim!!!

Kışın son zamanları geldimi bende bir paranoya oluşuyor! Arılarım aç kaldı mı? diye.

Sebebi ne derseniz; bloglar da arılarını kontrol edenleri besleyenleri falan görüyoruz ya; hah işte ondan dolayı!

“İyi hoşta; kışın son zamanları gelmedi ki?” diyeceksiniz; doğru… Henüz kış bile gelmedi !
Bu seferki telaşımın sebebi de havalar sıcak gitti arılarım aç kalmasın:)
Günlerdir gizli gizli araştırma yapıyorum; arıları açayım mı; salkım bozulur mu?Üstten mi bakayım yoksa çerçevemi çeksem? Gerekiyorsa besleyim mi? Beslemiyim mi?
Beslersek karnı doyar ama yavruya yatarsa falan filan feşmekan…
…………….
(Gizli gizli araştırma yapıyorum dediysem kendi başıma anlamında; eskiden olsa “Beyazkovan”a yazardım! Bir sürüde yol gösteren olurdu! Ama son zamanlarda Beyazkovan’a kimse uğramıyor!
Diğer forumlara da ben yazmıyorum. Ama; bu durum, forumlardaki yazıları izlemediğimiz anlamına gelmiyor elbette! İşimize yarayan bilgileri alıyor; yaramayanları elimizin tersiyle şöylece ittiriyoruz.

Yeri gelmişken; duyduk ki yeni bir arıcılık paylaşım forumu açılmış! Hayırlı olsun; umarız doğru ve faydalı bilgiler paylaşılır! Arıcılar istifade eder!)
……………..

En son geçen günler Beyazkovan mutfağının şefine sormuştum: “Arılara baksam mı; ne dersiniz?” diye?
Cevap verdi sağolsun “Ben kendiminkilere çoktan baktım bile!. Sende bakabilirsin!”

Evet bana da cesaret geldi. Ocağın 9. günü (bugün oluyor:) arıyı açtım… Hava bulutlu fazla sıcak sayılmaz! Ama bundan iyisini nerde bulacan?

İtiraf ediyorum körükte yakmadım! Körük yakmaktan cidden nefret ediyorum!

Bir iki derken beşinci kovandı açtığım…

Buyrun bakın bakalım bir şey görüyor musunuz! Ben göremiyorum da!

Arılarım neredeeeeee?

Kovan böyle boş değildi canım!İçinde 9 çerçeve vardı! (İçindeki arı; daraltmaya gerek duymayacak kadar kovanı kaplıyordu) Çerçeveleri ben çıkardım dışarıya; kovanın tabanını görebilmek için! Tabanda hiçbirşey yok!

Güzel polenli ballı çerçeveler kovanın içi kuru sayılır! (Polenli gözler hafiften küflenmeye başlamış ama günlerdir yağan yağmurda çok normal bir durum)

Varroa mücadelesi besleme yapılmış!

Yavrulu göz yok! Ölü arı yok!( Taban kenarında 30-40 tane bir şey ölü var ama ona ölü diyemeyiz!)

İçinde tek tük dolaşan arılarında 1-2 gündür yağma yaptıkları anlaşılıyor! Kırkıntı izleri yeni olduğunu gösteriyor.

Şimdiye kadar herhangi bir şeyimi kaybetmedim! Ancak hayatımda ilk defa bir kovan arımı kayıp ettim!


Kovanını, ballarını bırakıp kış günü nereye giderler?Aklım almıyor! Gittiklerine değil de ölüme gittiklerine çok üzüldüm!

Yaşadıkça daha neler göreceğiz bakalım... Allah sonumuzu hayır etsin!


(Diğer kovanların durumunu da sonra paylaşalım!)



07 Ocak 2010

Edirne, kavacık, harem! Yolculukta keklenmek!!!

Arkadaşlarım İstanbul a gidip onlara uğramadığımı duyunca bana gönül koymuşlar!

Evet doğrudur yıllardır İstanbul a gidip gelirim; ama kendi başıma hiçbir yere çıkmam! İstanbul u bilmiyorum desem de kimseyi inandıramıyorum.

Ablamlar uzun zaman avrupa yakasında oturdular; bende Edirne den otobüse binip Esenler otogarında iniyordum. Gelip beni oradan alıyorlardı.
Birkaç senedir Anadolu yakasında oturuyorlar bu yüzden Esenlere değil de direkt olarak hareme giden otobüslere biniyorum; beni gelip oradan alıyorlar!

Bir hafta önceki İstanbul yolculuğumu anlatayım size; benim için süper bir tecrübe oldu! Daha anneme bile anlatmadım ama olsun! Sizinle aramızda gizli saklı kalmadı nasılsa:)

Sabah Edirne otogara gittik; Ulusoya sorduk: İstanbul- Kadıköy’e kaçta arabanız var? Yarım saat sonra!
Yanında Metro turizm(volkan) var! İstanbul- Kadıköye kaçta arabanız var? Yarım saat sonra!

Değişen bir şey yok!
Bir kişilik yer istiyorum; Haremde inicem!
“Tamam” dedi!
Ben parayı verdim; o da bileti uzatırken dedi ki: “Efendim Esenler otogarında ücretsiz servislerimiz var; ona bineceksiniz! Hiçbir ücret ödemeden sizi hareme götürecekler!”

Aklıma pek yatmadı ama tamam; yani ne diyelim; bileti aldık bir kere, madem servis varmış!

(Burada “hareme ücretsiz servisimiz var!”cümlesine dikkat çekiyorum. Bana söylenen bu!
“Sen fazla film izlemişsin; hayal gücün gelişmiş; adam öyle bir şey demedi!” deseniz bile; bileti alırken yanımda abim var! O da aynı şeyi duydu; hatta beni kendi eliyle otobüse bindirdi!


Evet.. Otobüs İstanbul Esenlere vardı.Son durak! Muavine dedim ki ben hareme gidecem; ücretsiz servis varmış!

“Şuraya sor” dedi.
Oraya sordum. “Bizim değil ücretsiz servisimiz; servisimiz yok karşı tarafa!” dedi.
Hoppalaaa! Ama bana Edirne’den öyle dediler; servise bineceksiniz dediler! “Hayır bizim servisimiz yok! Ama 15- 20 dakikaya Yalova- Bursa otobüsü gelecek onunla gidersiniz!”

Bursa arabası geldi; muavine dedim ben hareme gidicem; Metro turizmle Edirne’den geliyorum! “Tamam ama ; biz hareme gitmiyoruz ki Kavacıktan öte direkt olarak gidiyoruz!”

Nasıl sinirlerim bozuldu anlatamam! Resmen beni keklediler; İstanbul’a geleli bir saat olmuş ve ben hala çaresiz bir şekilde otogardayım!

(İstanbul u bilmiyorum dedim; bilsem burada durur muyum; bir şekilde karşıya geçmiş olurdum!
Ablama da telefon açıp “beni esenlerden gel- al” demek istemiyorum)

Ne diyorduk; Bursa arabası!
Tamam dedim muavine ; Tamam!!! Beni karşı tarafa atın; kavacık mavacık! Ben oradan taksiyle giderim hareme! Ama siz beni Kavacık ta indirmeyi unutmayın! Ben yerleri bilmiyorum çünkü!

Köprüden karşıya geçtik; gitmeye devam ediyoruz; muavin demesin mi: “ Ben seni indirmeyi unuttum Kavacıkta!!!”

Ee ne olacak şimdi!
“Dur” dedi “Ben seni şimdi indirecem!”

Otoyolun kenarında beni indirdi; toprak bir yol var; yukarıya çıkan!!!
Buradan yukarı tırman dedi!!!!

Eyvallah ne diyim; burada da inmesem ancak Yalova da inebilirim!
Bereket versin elimde valiz yok; bir sırt çantam! Çantamı vurdum sırtıma tırmandım yukarı; baktım bir taksi durdurdum “Harem otogara”

Abla dedi; senin burada ne işin var? İşte böyle böyle otobüs beni burada indirdi!
Nasıl sizi burada bırakır falan diye taksicide bayağı bir kızdı!
Yok; dedim; ben halime şükrediyorum; ya Yalova ya; yada Bursa ya kadar gitseydim:)?

Nihayetinde hareme vardık; taksi 27 lira tuttu! Ablama telefon açtım gelip beni aldı!

Olanları ablama anlattım ama annemle ; abim bilmiyor!
Olmuşla ölmüşe çare yoktur demişler; onları da üzmek istemedim.Zaten abime bir söylesem olay çıkacak ki; nedense olay çıkarmaktan her zaman için uzak dururum!
Çevremdekileri de mümkün mertebe stresten uzak tutmaya çalışıyorum!

Şimdi yazarken bile çok pişmanım neden mi? Şimdiki aklım olsa Metro turizmin Esenler yazıhanesinde bir yaygara koparmak vardı ya!
Bak o zaman beni hareme götürüyorlar mı götürmüyorlar mı? İsterse polis gelsin ne olacak; sonuçta mağdur olan benim!!!)

Be Allahın cezası; benden bir kişilik yolcu parası aldın da; beni kandırdın ya!
Bilmiyorsun ki aldığın 12 lira yol parası değil; yanında da benden bir sürü hayır dua aldın!
Öbür tarafta hesaplaşırız canım benim!

Daha da Metro turizme asla binmem!!! Evet diyeceksiniz ki bir çalışanı yüzünden bütün Metro turizmi suçlamayın! O zaman o da çalışanlarına sahip olsun!

03 Ocak 2010

Aşkın gözyaşı!

Hayırdır inşallah! Bu yıl ilk yazım! Ve yine yağmurlu bir gün!
Son zamanlarda neden sürekli yağmur yağıyor anlayamadım gitti?
4 gündür evde yoktum; yeni yıla İstanbul da girdim!

Gece meydanlara akacaktık ama… vazgeçtik! İyi ki vazgeçmişiz; sonra tv ye falan çıkabilirdik:)

Şaka şaka; ben yılbaşında kutlama yapmam; alternatif program yapımına da karşıyım! Her zamanki bir gece gibi geçiririm!
Ablam yeğenlerim bol bol sohbet ettik! Gece 24 de boğazdaki havai fişekler görülmeye değerdi! Her yerden bir ışık kümesi patlıyor! Bütün eğlence yerleri attı sanırım! Görüntü güzeldi ama özellikle ağaçlarda tüneyen kuşların durumu ne oldu bilemiyorum!

Yeni yılın ilk günü sabah 9; simit almaya fırına çıktık! Hava bahar gibi hafif rüzgarlı; sokakta kimsecikler yok! Caddeler bomboş; “oh be” dedim! “İşte; hayat bu!”
İstanbul’u başka hiçbir zaman böyle görmek mümkün değil! Birkaç saat sonra rüya bitti:) Trafik gürültü…

Dünde evcağızıma döndüm! Sanırım gelirken yanımda yağmurda getirmiş olmalıyım.. ki dün İstanbul da olan yağmur bugün buraya yağıyor:)

Bloglarda gördüm çiçekler açmış; bugün çektim benim kardelenler açmaya başlamış; bakalım… belki yağmurun arkası kar gelir!

5 gün önce arılarım... temizlik uçuşu yapıyorlar! Sonrasında yeni yıla nasıl girdiler bilmiyorum

Evdeki yılbaşı çiçeğimiz tamamen açmış! Çiçek açma zamanı tam kış mevsimine denk gelir; bu yüzden adı böyle!

Ben yokken “aşkın gözyaşı” da çiçek açmış! Aşk ve gözyaşı iyi bir ikili:)
Bu yaz almıştım. Boyu bir karış falandı!(saksı çiçeği)
Yapraklarının ucunda tomurcuk şeklinde yeni yavrular yapıyor ve bu yavruları pıt pıt; gözyaşı gibi yere düşüyor! Eğer düşen yavru toprakla buluşabilirse oraya kök atıp; büyümeye başlıyor!

Çiçeğini ilk defa görüyorum!Uzun zamandır da açsın diye bekliyordum! Oldukça zarif duruyor!

Şu an bitkinin boyu 90 cm! Çiçek açtıktan sonra öleceğini söylüyorlar; bakalım!

İstanbul dan gelirken de bunu aldım; cuphea yada cuffea ! Daim minik çiçekler açıyormuş! Ama çiçek değil de bahçe çalısı desek daha doğru olacak!

Birde bende olmayan kaktüslerden aldım. Bunlar tane 2,5 lira! Böyle durduklarına bakmayın!Büyüklükleri ceviz kadar:) Bana yinede hesaplı geldi! Normalde bir saksıya 3 tane ekerler ve 15 lira gibi bir fiyat verirler. Ayrıca 3lü olduğu için istediğiniz kaktüsü alma imkanınız olmaz!Şimdi onları torftan çıkarıp toprakla ektik mi Allahın izniyle tamamdır! Sonra güneşli günleri bekleyeceğiz:)

Ne diyorduk; 2010 yılınız umarım güzel başlamıştır ve arzu ettiğiniz gibi geçer. Benim ki güzel başladı:)

Bu arada üzerinde ytl yazan paralarınızı merkez bankasında değiştirmeyi unutmayın! Ola ki paranız varsa! Şahsen benim yok! Neden yok? Bütün paramı yeşilliğe yatırıyorum da ondan!hehehe!
“Paran mı var derdin var” ...boşuna dememişler:)