25 Aralık 2009

Geri dönüşüm kafes!

Muharrem ayına girdik biliyorsunuz! Bu ayda aşure yapmadan olmaz; dolayısıyla bizim aşuremizde yapılmış!Allah olmayanlara da nasip etsin!
Çok besleyici ve tek kelimeyle enerji deposu bir tatlı! Piştiği gibi; daha sıcakken bir değil iki kase birden yerim:)

Aşure yapmak kolaydır; hep komşuların getirmesini beklemeyin; bu yılda siz yapın:)
............
............
............

Yine; yeni yağmurlu bir gün! Lodos esiyor! Yağmurdan bahsetmek istemiyorum; hiç havamda değilim!

Geçen günler markete gittiğimde arı boyamak için bir kalem alayım dedim! (Geçen gün dediğime bakmayın birkaç hafta önce) Çok fazla bir çeşit yoktu.

Bende eddingin bu kırmızı kalemini aldım; üstteki( 4 liraya ) Eve gelince ambalajı açtım; baktım hem ucu ince hem de boyayı rahatça vermiyor. Hele arının üstüne hiç vermez!
Sonraki bir gün kırtasiyeye gittiğimde eddingin beyaz kalemini aldım(7,5 lira)

Bunun ucu biraz daha kalın ve böyle sallayınca içinden mürekkep pompalanıyor! Boya rahatça akıyor! Arı boyamaya yarar sanırım.

Sözde bir kalem aldım ya; sırf bunun için boyama kafesi yapmaya başladım.Zaten uzun süredir aklımdaydı!

Bu; bir düğme bulup; "onu dikmek için" bir yelek örmeye benziyor:)

Geri dönüşüm her şeyde moda; bende geri dönüşüm kafes yapacağım.

Bunun için 50 ml lik çöpe atılacak; bir enjektörü uygun gördüm(enjektör enjeksiyon için kullanılmadı;yani mikroplu değil) Yenisini alsanızda 1 lira ya; maksat değerlendirmek !!!
Enjektörün boyu bence gereksiz uzun!!!Arıyı boşu boşuna içinde sürüklemenin anlamı yok! Kestim!
Bu tarz kafeslerde arı hep piston tarafından kafese sokuluyor! Benimkinde baş taraftan sokulsun istiyorum...

Baktım ki ;bunun için bitmiş bir deodorantın kafa kısmı birebir!

İşaretli yerden kesilince;

Kapak hazır;

Kapak enjektöre tam oturuyor!

Pistondaki lastik zaman zaman sıkışabiliyor;

Kestim attım!

Şekil bu;

Arının pistonda pati çekmemesi için; sarı mutfak bezinden keçe kesilip;

İki kat yapıştırıldı!

Evet; olmak üzere! Bir eksik file kaldı!

Fileyi kapağa bantla sarıp; fazlalıkları kesip attım!

File olarak; "çiçek soğanı" ambalajını kullanıyorum. Kapağın üstü;

Kapağın içi! Kalemin ucu deliklerden geçiyor!

Burada küçük bir ayrıntı daha var:"olaki pistonu yanlışlıkla dibine kadar bastırdınız! Arı ezilirmi? Bu durumda ezilmez; çünkü kapak kısmında bunulan pay; pistonun arıyı tamamen ezmesini engelliyor! Arıya azıcık bir yaşam mesafesi veriyor! "
Ben mesafe istemem! Arı boyanırken pestil gibi fileye yapışsın derseniz; bir neşter darbesiyle değil; bir falçata darbesiyle mesafeyi ortadan kaldırabiliriz!!! Deneme yapıp olayı görmem lazım:)

Enjektörün kesim yaptığım kısmı biraz törpülenirse dahada iyi olacak! Ben demir testeresiyle kestimde; birazcık tırçıl tırçıl oldu:)
Evet şimdi ilan veriyorum: "beyaza boyanacak şanslı bir arı aranıyor":)

21 Aralık 2009

Taşan su mu?Yoksa sabır mı?

Bu gördüğünüz bir deniz; yada nehir manzarası değil!

Günlerdir yağmur rüzgar yağmur! Her yer felaket derecede ıslaktı! Dün saatlerce süren sağanak… bardağı taşıran son damla olmuş ki; gece dere yatağından çıkmış! Tarlamızı su basmış; oysa buğday henüz yeni yeni topraktan çıkmaktaydı! Üstüne birde don çekmiş; kıyılar buz tutmuş!

Fotoğrafa sığan 40 dönümlük bir yer!

Bu duyguyu yaşamayan bilemez! Alın teri akıtıp emek verdiğiniz; türlü umutla toprağa ektiğiniz mahsülün sular altında kalması…

Yağmura “dur” diyorum; “yeter; yağma artık” ama beni dinlemiyor!

İsyan etmek bir işe yarasa… isyan edeceksin;

Sabır etmek kolay olsa; sabır edeceksin ama o kadar kolay değil!

Kısmetten çıkanın senin olmadığını biliyor ama hazmedemiyorsun!

Bu hazımsızlığın üzerine değil bir talcid tableti; “bir kutu” talcid yesen nafile!
Allah beterinden saklasın.

14 Aralık 2009

Fonda Karlar düşer!

Aşağıdaki resimler bugün değil; cumartesi günü çekildi! Ben ancak yayınlıyorum.
Kar yağışı bütün gün sürdü! Ancak yağan eridi. Akşam olmasıyla birlikte ayaza çekmiş!Görmediğin karı olmuş misali bende kovanlarımın durumunu göstermek istedim.

Üzerlerini ziftli kağıtla örtmüş olduğum için memnunum!

Kar arkadan bindirme yapıyor(kuzey batıdan)

Kovanların önü açık; ama doğudan kar geldiğini hiç görmedim!


Çiçeklerimde bu şekilde kara teslim olmuşlar!
..................
..................
..................
Pek çok arkadaş bloglarında video çekip yayınlıyor.Hatta çekmeyi bırakın; düzenleyip öyle yayınlıyor!
Ben video düzenlemeyi falan bilmiyorum, hiç denemedim!
Zaten video kameram da yok! Fotoğraf makinesinin basit bir video çekme kısmı var.

Bende kar yağışını gördüm “Belki ileride kar göremeyiz, bir video çekeyim” dedim.
Kar tipi gibi yağıyor! Fotoğraf makinasının lensi ıslanmasın diye içime; montun içine sakladım. Oradan çekim yapıcam!

Kar yağarken etraf çok sessiz olur ya stüdyo gibi; tık yoktur! İşte ben çekim yaparken de tık yoktu! Etrafta çekimime fon müziği olarak “karga” falan aradım; gak gak yapsınlar diye ama yok! Yuvalarına gitmişler!
Bende dedim “kızım kendi gak gakını; pardon fon müziğini kendin yap!” Aklıma gelen ilk nakaratı söyledim! Yalnız yüzüme gözüme vuran kar tanelerinden midir yoksa kamerayı iyice içime soktuğumdan mıdır sesim biraz fazla çıkmış! Azcık daha gayret etsem kalp atışlarımı da kaydedecekmişim!

Görüntüyü izlemeden önce bilgisayarın sesini biraz kısmanızı öneriyorum!
Kıstınız mı? Şimdi izleyebilirsiniz!

Umarım rahatsızlık vermemişimdir? Eee terbiye görmemiş ses ancak bu kadar oluyor:)kusura bakmayın!

Karda yürümek zordur ; ama...karda şarkı söylemek gerçekten güzeldir; sesinizi kimse duymaz! Bu karga seslide kim? falan diye eleştirende olmaz; tavsiye ederim!

10 Aralık 2009

Siyah,beyaz

Geçen cumartesi arkadaşım,kankam Ahmet’e dedim ki : “Bana ziftli kağıt al; yarın getirirsin! Soğuk geliyormuş kovanları örtücem”

Normalde kendim alırım ama evden hiç çıkasım yok!

Pazar günü almış getirdi! Daha bagajdan indirirken dikkat ettim; çok rahat şekilde indirdi! Dedim bu işte bir iş var!

Markasına baktım yabancı bir marka; topu bir kaldırdım kuş gibi hafif! Normalde çok ağır olur ben zor kaldırırım.

Tamam çuvallı ziftli kağıt; ama kalınlığını yokladım; bildiğin kağıt kadar ince!Yanlışlıkla tırnağımı vursam ziftli kağıt yırtılacak! Bir iki noktadan soyulmuş bile; altındaki kağıt gözüküyor! (eskiden ziftli kağıtların bir yüzünde çuval olmazdı; sonradan daha dayanıklı olsun diye bir yüzüne çuval kaplamaya başladılar)

Dedi “ Nasıl beğendin mi?”
“Hee!” dedim “Beğendim; beğenmem mi hiç?”
İtiraf ediyorum aslında beğenmedim, ama uğraşmış, almış, bana getirmiş!!! Şevki kırılmasın! Hem herkes inşaat malzemesinden anlayacak diye bir kural yok ki!
Şimdi kovanlara koymaya kalksam hem kağıt çıtır çıtır kırılacak; hem de benim işime yaramayacak! Neyse bu kenarda dursun başka bir şeye kullanırım;

Bu sefer abime söyledim: gelirken bana ziftli kağıt al! Hep aldığım markadan olsun!

İşte istediğim bu!
Tarttım; yabancı markanın topu : sadece 5,5 kilo geliyor!
Bu ise 14 kilo! Kalitesi ve kalınlığı hoşuma gidiyor!

Her bir kovan için yaklaşık 1,40 boyunda keserek;

Kapladım! Beline bir siyah kuşak; üstüne de iki kiremit! Evelallah oldu bu iş!

Bu şekilde ziftli kağıt örttüğüm 3 yada 4 . kış! Ziftli kağıttan dolayı şimdiye kadar herhangi bir probleme rastlamadım!

Kovanlarımı yağmur, sis, çiğ gibi nem kaynaklarına karşı koruyor! Kovanlarımın yüzeyine bir miktar ısı yalıtımı yaptığı da mutlaktır!

Siyah rengiyle kovanı gereksiz yere ısıtıp, arıları uyandırır mı?
Sobamı bu; kovanı ısıtsın! Bizim bulunduğumuz bölge karasal iklim; kışları ılıman değil soğuk geçer! Zaten güneş o kadar parlamaya başladıysa yaz gelmiştir!

“Arılar bu kağıttan zift taşır” olgusuna gelirsek; ben arılarımda şimdiye kadar böyle bir duruma rastlamadım; kesinlikle rastlamadım.
Taşıyan türler olabilir mi; olabilir! Benim arılarım sokar, arada huysuzlukta yapar ama zift taşımıyorlar işte:)

Polenlikli olanların altları açık! Hepsinde giriş delikleri oldukça geniş! ki bundan sonra daha da genişleteceğim; çünkü eşek arılarından dar tutuyordum!

Hiç seraya girdiniz mi ? Özellikle sabahları; seranın içinde naylonun yüzeyinden bildiğiniz yağmur gibi şıkır şıkır sular akar ! Bunun sebebini bilir misiniz?
Seralarda şeffaf naylon kullanılır!Şeffaf naylon gündüz güneşin ışıklarını güzelce içeri iletir; sera ziyadesiyle ısınır!
Topraktan nem havaya yükselir! Bitkilerde soluma yapar!
Güneş ışığı çekilince sera yavaş yavaş soğumaya başlar! Sabah vakti; güneş çıkmadan az önce seranın havası “en soğuk” noktasına ulaşır. İşte soğuk hava nemi taşıyamaz ve naylonun yüzeyinden akmaya başlar! Bunu neden anlatıyorum;

Eğer ki kovanların üzerine branda gibi şeffaf naylonu; hem de “geniş” bir şekilde örterseniz; aynı seralarda olduğu gibi ;kovanın alt kısmındaki bitkilerden ve topraktan nem buharlaşarak (naylonun altında) kovanların üzerinde birikecektir!
Ziftli kağıdı geniş yüzeyle örterseniz burada da aynı problem olabilir!

Bu yüzden ben ziftli kağıdı örterken kovanın bir yüzünü açık bırakıyorum(bende doğuya bakan yüzü);

Ve içine fazladan hava(dolayısıyla nem )birikmemesi içinde ziftli kağıdımı kovanın tam üzerine göre sarıyorum!
Bu şekilde kışın kovanlarımda bir miktar nem olacak ama; "çok fazla nem" olmayacak inşallah!

Geçenlerde bir şey okumuştum“Birkaç tane kovanı olanın sözüne itibar edilmez” gibi bir şeydi galiba!
İtibar edilmesi için geçerli sayı nedir acaba?Çok merak ettim! 50-100-200?
Yazın bir ara 20 ye yaklaşmıştım ama; eğer bu kural doğruysa sözümüze değer verilmesi için daha çok arıya ihtiyacım var çoook!

Bu ayrı bir yerde iki katla kışlayan kolonim!Geçen yılki junior!!!

Kontroplağı yeni koymuştum ; yapıştırmaya fırsatları olmamış garipler! Kontroplak ve çerçeveler arasındaki boşlukta bir cm den fazla olmuş ya neyse:)

Aralık ayında salkımdaki arıyı görmek güzel bir duygu!
Ben başkaları gibi cesur değilim; şu an üzerimde maske var! Ne kendi güzelliğimi; nede arının hayatını riske atamam! (arı sokunca ölüyor ya; o manada:)

Bu koloniyide güzelce sardım!

Polen çekmecesine dökülen varroalar!

Ben birşey yapmadım ama ? eee kış bu; varroalarıda öldürüyor!

Kış demişken; öğleden sonra hava poyraza döndü ve dışarıda soğuk ve kuvvetli rüzgar var; sesini duyabiliyorum!
Hava durumu der ki: Önümüzdeki günler "ciddi" soğuk olacak! Tedbirinizi alın!

02 Aralık 2009

Bit salgısı!

Çam balı yedim mi? Yedim! Gerçek çam balı yedim mi inanın bilmiyorum çünkü marketten alırım! Ama çam balının tadını severim!

“Çam balının” bitlerin salgılarından olduğunu birkaç yıl öncesine kadar bilmiyordum. Arılarla haşır neşir oluncaya kadar!
Hani çam balına salgı balı denir ; bana da sanki çam gövdesinden tatlı madde çıkarıyor gibi gelirdi!
Oysa çam neresinden çıkaracak tatlı maddeyi? Öyle olsa bizde çamı yaraladığımız zaman gövdesinden bal akmalı değil mi?
Bu salgının bitlerin salgısı olduğunu öğrendiğim zaman; “midem bulanmalı mı?” diye düşündüm!

Ancak bunda iğrenilecek bir durum yok! Sonuçta bit ağacı emiyor; arı bitin salgısını alıp bal haline dönüştürüyor ! Birbirinden farklı şeyler!
Size göstermek istediğim bir resim var.

Resmin çekildiği ortamı tanıtırsak: yerde naylon branda serili ve üzerinde inşaat kumu var. Ben kumu toplatırken brandayı kıvırdım ve yerde “ayrık otunun” kökleri üzerine yapışmış halde pamuklu bitleri gördüm! Yanlarında karıncalarda vardı ama onlar beni görünce sıvıştılar!

Karıncaların bitlerle arkadaş olduklarını pek çok kaynakta okudum. Karıncalar; bitleri veya koşnilleri bazı ağaçlara yada bitkiye taşırlar!(bitlerin seveceği kaynaklara!) Ayrıca onları diğer tehlikelerden korurlar!
Karşılığında da bitlerin tatlı salgılarından nemalanırlar!
Hatta karıncalar onları antenleriyle gıdıklayarak daha çok salgı yapmalarına sebep olur!

Kimileri yerde geziniyor ve ince ; manken gibi! (sağ üstte 2 tane gözüküyor) Diğerleri ayrığa yapışmış ve emme modunda! Hani “bit gibi şişmek” tabiri var ya; aynen öyle şişmişler!
Aslında ben bu görüntüyü kenelerden hatırlıyorum. Onlarda bedene yapıştıkları zaman adamakıllı şişerler ve şişkin halde hareket edemezler! Henüz kan emmemiş olanları ise vızır vızır hareketlidir!

Resimler süper net olmasa da yakından bakınca bitlerin popoların da ki salgı damlacıkları görülebiliyor! Karınları balon gibi şişmiş! Görebiliyorsunuz değil mi?Resmen inek gibi süt veriyorlar!

Eğer hava sıcak olsaydı ve bu bitler gizli yerde değil; ağaçta olsalardı benim arılar kesin bu salgılara talip olurdu!

Ama; kuşlar bu “tombul bitleri” aşikar olarak ağaçta barındırmaz. Ancak kabuk altına gizlenmesi gerekir! Çam ağacı çatlak patlak kabuğuyla bu bitler için iyi bir ev olsa gerek!
Aklıma gelen ikinci bir katmanlı ağaç “asma”! Ama asmanın gövdesinde bitten ziyade kabuklu koşnil olur :) Onlarda pek salgı yapmaz!
Bitin poposunda ki salgıyı tatmak aklıma hiç gelmedi! Gelse de tatmazdım. Ama karıncalar ve arılar sevdiğine göre tatlı olsa gerek!

Kendimi bildim bileli doğayla haşır neşirim! Bu tür bir görüntüye ilk kez şahit oldum ve heyecanlandım; sizinle paylaşmak istedim. Resim; bitler ve salgıları hakkında birazcık bilgi veriyor olabilir!
...........................
...........................
...........................
Bayramı geride bıraktık!
Hac, bu yılda kurban bayramına rastlamış; inanabiliyor musunuz?

:)hehehe! Bazıları öyle diyor ya!

İçinizden bu yıl hacca giden var mı bilmiyorum? Gitmiş olsa da henüz dönmemiştir:)
Pek çoğunuzda zaten hacı olmuş!
Ancak dikkat ettiğim bir nokta; bu arılar insanı hacı yapıyor:)

Benim arıları almama sebep olan arıcı abim de bu yıl hacı oldu. 2 yıldır gitmek istiyordu ama sıra gelmemişti. Bu 3. yıl! Giderken bizden helallik istedi; bizde karşılığında dua istedik:)

Hanımı emekli öğretmen; gitmek konusunda biraz çekimser davranıyordu; arıcı abim resti çekmiş ; demiş ki hanımına “Geliyorsan gel; gelmiyorsan ben tek başıma gideceğim ona göre”

Sonuçta ikna olmuş ki; eşinle birlikte hacı oldular :) Ne güzel; Allah kabul etsin!

Bayrama bir hafta kala belimi kötü incittim. Tabir yerindeyse 5 gün tesbih böceği gibi dolaştım!(iki büklüm) Ne doğrulabiliyorum ne eğilebiliyorum! Yat dinlen desen onu da yapamıyorum; yatakta sağa dön ağrıyor; sola dön ağrıyor; sırt üstü ağrıyor! Krem, ağrı kesici, sıcak su torbası derken neredeyse hastaneye gitmek zorunda kalacaktım! Neredeyse diyorum çünkü hastaneden cidden korkuyorum!!!
Şükürler olsun bayrama düzeldim! Yoksa halim ne olurdu; düşünmek bile istemiyorum!

Bayram öncesi hava yoğun sisliydi! Bayramda hava açtı!Gelen giden falan derken; bayramın ikinci günü tarlaya gidip ,buğday ekmek zorunda kaldık.
“Bayramda iş olmaz” der annem ama ne yapacaksın? Ertesi gün yağmur gösteriyor; zaten bu yıl tarlalara ıslaklıktan giremiyoruz! Toprak bir hasta olmuş!
Ektik ektik; ekmedik …? Şükürler olsun buğdayımızı da ektik; inşallah bereketli olur!

Bayram güzel geçti; bütün aile bir aradaydık.Tek rahatsızlık verici şey; eniştemin evin içinde bol bol sigara içmesi oldu! Her taraf sigara koktu; misafir olduğu için bir şeyde diyemiyorsun!
Kendisi doktor ama; ooo!
Ne demişler: “Doktorun dediğini yap; Yaptığını yapma!”
Bayram bitti; dumansız hava sahasına kavuştum! Ohhh be!

Yazıyı nasıl bitirsem; evet bir yeğenim Antepten bana tahta yüzük getirmiş;

taaa uzaklardan ve gönülden gelen bir hediye; çok çok hoşuma gitti!

Bir diğeri ise bana hediye olarak kalem getirmiş; kurşun kalem!
Kalemlerin güzelliğine bakar mısınız! Mor olan arıya benziyor diğeri ise çekirge veya peygamber devesine;hehe!
Bu çocuklar benim ne sevdiğimi nasılda biliyor:)