27 Nisan 2010

Başka Bahara Kaldı!

Meyve ağaçlarıyla oldukça haşır neşirim! Ancak eriklerde şimdiye kadar görmediğim bir şeyle karşılaştım;siz de karşılaşın istedim;

Bir ağaçta da değil birkaç erik ağacında aynı durumu gördüm.
Ağaçlara ilaç ; suni gübre hormon falan vermiyorum: Hani hormonlu erik değil yani:)
Benim düşünceme göre bunlar hibrit meyve! Anneleri erik ama büyük ihtimalle babaları badem:)


Tozlaşmalarına sebepte arılar olabilir! Hani meyveleri şu günlerde bayaca büyüdü bildiğimiz badem kadar oldular. Ama yemeye kalktığım zaman hem meyveler kekremsi (yani acımsı); hem de meyvelerin içinde çekirdek yok!!!Bakalım devamında ne olacak?


Kuluçkalıkta 9 çerçeve çalışırsan olacağı budur! Erkek yavruları doldurmuş; kesildi!

Dağılmaları için kovanın üstüne koydum.

Kat verdiğimiz kovanlar; çuvalların arkasına dalakları indirmiş! Ben çerçeveydi petekti uğraşırken olacağı budur. Geçen seneden 5 kilo kadar peteğim vardı onları kullandım. Daha sonra yeniden almam gerekiyor.
Gittim sordum: Kilosu 20 lira! Aferin!!!
Notlarıma bakıyorum: Geçen sene ham peteğin kilosu 15 liraymış; bu ne hız! Beğenmezsen alma! Mecburen alıyorum yapacak birşey yok!
Markası ne derseniz: Muğla petek! Geçen senede Muğla petekti.

Aslında aklımda olan bir şey vardı ama hayata geçiremedim: Bu ham petekleri bizzat firmaların elinden alsak bize perakende satış yaparlar mı ; kargoyla kaça gelir! Anlaşmalı oldukları kargo firmaları var mıdır ?
Sonuçta kilosu 20 liradan daha ucuza gelir mi?

Neyse; dedim ya başka bahara kaldı!
Geçen aylarda marangoz arıdan bahsetmiştim! Mor salkım çiçeğine özellikle bayıldıklarından!


İşte bu mor salkım ! Fevkalade güzel bir çiçektir! Marangoz arılar birbirini kovalıyor! Ama bir tane bal arısı uğramıyor!

Ayva çiçek açtı, yaz mı gelecek?
Gönül bu sevdadan vaz mı geçecek?
..............................
..............................
..............................

Bu arada annem: “Bir soğan alamadın, ekemedik” diye başımın etini yiyordu. Soğan dediysek arpacık!
Annem köyde doğmuş büyümüş. Soğan mutlaka ekerlermiş. Bizde illaki birkaç kilo ekeriz adet yerini bulsun diye.
Çarşıya bakıyorum arpacık satan dükkanlarda soğan falan yok. En son birisine soruyorum: Ben arpacık alıcam ama bulamıyorum?
Kardeşim; diyor: Bu yıl piyasada arpacık çok azdı; kilosunu 1o liraya satıyorduk o da kalmadı bitti!
........................
Geçen sene 5 kilo arpacık almıştım. Kilosu 5 liraydı ! Peh peh! Bir yaşıma daha girdim.

En son pazarda tezgahın üzerinde 20 kilo kadar arpacık görüyorum! Kilosu kaç lira: 15 lira!!!
Vay anasını karaborsa!!! Anneme alıcam diye söz verdim! İllaki almam lazım!
Bir kilo arpacık alıyorum! Pazarın en pahalı ürünü elimde:) Ne günlere kaldık! Soğan bu yahu!

Sonrasında başka bir tezgahta bildiğimiz yemeklik soğanlar var! Normal soğanı 4liraya; “Erkek soğanları” kilosu 2 liraya satıyorlar! ( erkek soğan: ektiğin zaman içinden bir kamış çıkarıp tohum yapan soğandır; hatta bu kamışların kavurmasını yaparlar:)
4 kiloda erkek soğan alıyorum!
Erkek soğanları ekersin yapraklanınca yeşil soğan olarak yersin:)Yani ben öyle düşündüm!
Ama hızım kesilmiyor ! Sinir oldum; soğana kafayı taktım!
Tohumcuya gidip bir pakette soğan tohumu alıyorum. Bizde soğan tohumuna kara tohum derler:) Tatlı sarı soğan tohumu ; paketi 4 lira! Adam gibi yetiştirsen içinden kaç kilo soğan çıkar biliyor musun! Arpacık arpacık diye elalemin nazını hiç çekmezsin!
....................................
....................................
....................................

Arılar polensiz kalmasın diye şimdiye kadar hiç polen toplamadım. Hani öyle çok polen geldiğini de görmedim. Ama bu yıl peteklerde polen blokesi oldukça yoğun. Bende arıların iyiliği için polen tuzaklı olanları açtım.
Ama tamamen tuzağa yönlendirmeye kıyamadım. O yüzden hem alt hem üst giriş açık!

Maşallah afacanlar o kadar akıllı ki! Önce bir tuzağa tosluyorlar sonra gerisin geri çıkıp normal girişten giriyorlar:)

Ama arada benim gibi saf olanlarda yok değil! İşte bunlar saf arıların düşürdüğü polenler!Onlarda akıllansın bak tuzaktan geçiyorlar mı!

Gün sonunda 3 kovandan aldığım polen 50 gram var yok:)
4 yıllık arıcılık hayatımda ilk kez polen topluyorum. Çok heyecan vericiymiş yahu!!!


Kovanlarda erkek arılar var ; bende bir tanesini yakaladım. Boya kalemimi deneyeceğim:) Böyle karnından değil göğüs kısmından tutuyorum. Hani ilerde ana boyayacağız ya:)Nasip olursa!

Sürtüyorum boyamıyor; kalem yeni ! Sonradan elime birkaç kez sürtünce boya akmaya başladı.


Pekte yakışıklı oldu canım;hem tombul hem yakışıklı:)
Bu haliyle kırlangıçların daha fazla dikkatini çekeceği kesin!!!


19 Nisan 2010

Neler olmuş!

Bloğumuzun adını günün ardından değil günlerin ardından yapsak daha iyi olurmuş:)
Kaç günlerdir bir satır yazamadım. Allah beterinden saklasın; dertler bitmiyor ki!


Neyse...Havadan kül mü gelecek; asit mi gelecek? diye beklerken geçen günlerde neler yapmışız onlara bakalım.

Belediye göbeklere lale ekmiş! Orta kısımlarına da böyle ters lale gibi bir zambak !
Dedim “Belediye bulmuşsa bende bulurum bu zambağı !”

Nitekim çiçekçide buldum. Çiçekçimiz birazcık tuzlu; hangi çiçeğin fiyatını sorsan 7 liradan başlıyor:) Bunu da 7 liraya aldım. Soğanlı olduğunu düşünüyorum. Yaşarsa çok güzel olacak!

Geçen hafta kedimiz yavrulamıştı. Aradan 3 gün falan geçmiş. Baktım anne sabah kapıdan ayrılmıyor bağırıp duruyor. Nesi var falan derken;

Baktık ki yavrularını baba kediler boğmuş!(yada erkek kediler diyelim)
Bunu daha öncede görmüştüm. Baba kediler daha yavruların gözleri açılmadan onların boğazlarını sıkıp; öldürüp bırakıyor. Ne tür bir vahşetse anlamak mümkün değil!

O kadar güzeller ki; daha dünyaya gözlerini yeni açmışken ölüm onlara hiç yakışmıyor…Küçük bedenlerini bir ağacın dibine gömdüm. Orada yaşasınlar... Anne şaşkın; birşeylerin ters gittiğini hissediyor ama hayvan işte! Bir bilse; acısından yanına yaklaşılmaz!

..............................

Her yıl eski petekleri kullanımdan alıyorum. Bu yıl hemen hemen bütün esmer ve şekli bozuk petekleri ortadan kaldırdım.

Ballı olan kısımları kesip; sırlarını açıp; petekleri küçük küçük parçalıyorum.

Sonrasında aldığı kadar besleme kutularına dolduruyorum.


Bir iki gün içinde geriye mumlar kalıyor. Onları da petek gibi kaba yapıştırıyorlar:) Bende temizliyorum.
..........................
Kıştan bomba gibi çıkan bir kovanım ana kaybı yaşamış ve yalancı oluşmuştu. İşte ben bu kovanda “yalancı” olduğunu anlamadım. Yavru falan hiçbir şey yoktu! Ana kaybı olduğunu sanmış ve başka bir kovanın anasını filede kovana vermiştim. Ana arıyı bir gecede öldürmüşlerdi. (hani geçen aylarda bir ana arının ölümüne sebep oldum demiştim ya; işte o!) Böylece iki kovan birden anasız kalmıştı. Anasını aldığım kovanı başka kovana birleştirdim.
Ama yalancıya daha elimi sürmedim.

Yaklaşık bir ay önce içinde yumurta da olan yavrulu bir çerçeve vermiştim; ana yapsınlar diye! İlerleyen günlerde baktım ki ana gözü falan yok!
Hoppala hata nerede?.... Arıyı silkmeyi unutmuşum!!!Bende kafamı kaldı!

Yapmazsanız yapmayın; sizinle uğraşamam! (Bu arada yalancı kovana kapalı yavrulu çerçeveyi hediye ettik ya ona yanıyorum!)
Geçen gün bir kovanı kontrol ederken sütlü oğul memesine rastladım. Beklediğim buydu! Hemen harekete geçtim.

Yalancı kovanı açtım; bütün kovanı 100 metre öteye taşımaya hiç gerek yok!Taşıyamam zaten belim ağrıyor.

Hemen arılı çerçeveleri kavaktan olan taşıma kovanımıza alıp taşıyoruz.

Gölge bir yere çuval seriyorum; (sıcaktan arılar hemen bunalıp dağılmasın) Üstüne küçük çerçevelerimden birini koyup başlıyorum silkmeye!


Yavrulu çerçeveler diğer kovanlara gidiyor.



En son küçük çerçevemizi küçük kovanımıza koyup olay yerinden uzaklaşıyoruz:)
Tarlacılar kovana gelmeye başlamış bile!
Memelerin olduğu kovanı açtım çerçeveyi alıcam. Ama arılarıyla alayım diyorum. Hani süt verecek genç yavrular olsun:)
Ananın çerçeve üzerinde olacağına pek ihtimal vermiyorum. Bir yüzüne baktım yok. Diğer yüzüne baktım yok. Tam çerçeveyi alıcam bir baktım ana arı üstünde değil mi? Aman Yarabbi! Verilmiş sadakamız varmış. Kanadından tuttuğum gibi kovana koydum!
Yoksa bir kovanı daha anasız bırakırsam yuh bana!!!

Memeli çerçeveyi ortaya; yanlarına iki ballı çerçeve! Birkaç gün şerbet beslemesi. Bakalım inşallah yalancıdan kurtulacağız! Tabii 7 çerçeve arıyı 2- 3 çerçeveye düşürüp sonradan analandırmaya başarı denirse!( yedek anamız olsa bu durumlara hiç düşmezdik ya; nasip işte!)
Silkme sırasında otların arasındaki örümcek bir arıyı kapıyor.

İşe bak; ben arıyı silkeleyeceğim hayvanın ölümü örümcekten olacak?

Yine arıları silktiğim yerde karşılaştığım; son yılların en küçük kara kaplumbağası:)


Ağzındaki otunu yesinler:)


Bu arada akağaçlar püskül yaptı! Akağaç(akçaağaç) arıların en çok sevdiği ağaçlardan biri diyebilirim. Yetiştirmesi çok basit! Tohumu toplayın ekin anında çimlenir. Yada ağaçların dibinden taze fideleri her zaman bulabilirsiniz. Çok gönülsüz ve çok çabuk büyüyor.

Örneğin bunu ben yetiştirdim!

Yine hayatımda ilk kez gördüğüm bir şey; Ceviz püskül yapmış:) hehe çok ilginç!

...........................
Perizini bir kez uyguladım; daha uygulamadım; onun üstüne flumethrin şeritleri astım.

Şeritlerin çerçeve aralarında peteklere zarar verdiğini herkes biliyor. Arılar ya bunu yapıştırıyor yada peteği bozuyor. Bende çıtanın yan kenarlarına astım.



Olmadı bu şekildede asabiliriz! Nasıl olsa denemesi bedava! İyi olacağını düşünüyorum!

Arılar arasında ne kadar çerçeve eşitlemeye çalışsam da bazı kovanlara kat atmak durumunda kaldım. Yoksa oğula gitmeleri an meselesi!

Fazla açılmakta istemiyorum; geceleri oldukça ayaz oluyor ama ne yapayım! Kalan boşluğa da çuval koydum girişleri de daralttım. İnşallah hayırlısı!


Kovan önleri hızla otlanıyor kesilmesi lazım!

Eşek arıları bizzat kovanlara yuva yapmaya başladı.
Aynı yere bir kaç kez yuva denemesi yapılmış. Ben her defasında bozuyorum o yine yapıyor:)
Hadi bakalım!



02 Nisan 2010

Sinek teli sinek değil arı yakaladı!

Havaların ısınması; üstüne saatlerin ileri alınması açık havada harcanan zamanımızı arttırıyor!
Geçen gün 12 tane fidan çukuru açıp fidanları ektim ki; hala yorgunluğu üzerimde! Tabii bu arada arılara da bakmaya çalışıyorum.
İçeri girdiğimde ise şıp diye gece yarısı oluyor! Bilgisayara bakamıyorum; yazacak şeyler olmasına rağmen yazamıyorum.
Saat 01: 04 uyku saatim çoktan geçti ama ne yapalım bir şeyler yazayım da bloğumuz güncellensin!

Geçen gün Hayati bey fileyle arı verme konusunda bir yazı yazmıştı. Tam o sıralar benimde aklımdan geçen bir uygulamaydı. Oradaki uygulama arılara destek amaçlı yavrulu çerçeve verme yönündeydi; benim amacım ise ana kaybeden kovanın arılarını analı kovana vermek!
………….

Sinek telinin; arı birleştirmelerinde kat arasına konarak hem arıların birbirini öldürmesini engellediğini hem de kokuların karışmasını sağladığı üzere görev yaptığını duymuşuzdur!
Bende 2 yıl önce minik kovanıma arı ilavesi vermek için sinek telinden bir?
mmm ne desem…sinek telinden bir torba kullanmıştım.

Elinizden dikiş gelmesine gerek yok; Hemen sinek telini istediğimiz ebatta kesip kenarına zımba teli geç işlem tamam! Sonrada bu torbayı küçük kovanın üstüne koymuştum!
(tarih 23 mayıs 2008)
Kutuya ilave olarak verdiğim arıya bakacak olursak bir tutam bir şey; cimriliğim tutmuş:) Madem destek olacak biraz daha fazla versene şaşkın:)

………….

Ben Ana arı vermek içinde sinek teli kullanıyorum.Özellikle kullanmıyorum canım! Kafesti tüptü o şeylerden alamadım da ondan:)Elde ne varsa onu kullanıyorum naz yapmıyorum:)

4 nisan 2009 tarihli resim!


Yani geçen yıl; ana kaybeden kovanıma yedek analarımdan birini sinek teline koyarak vermiştim.

Külah içinde. Böyle külahı bir iple sallandırıp ucuna da bir dal parçası çerçevelerin arasına!


Bir gün sonra anayı salmıştım. Arı oldukça kalabalıktı ama anayı kabul etmişlerdi!
…………..

Oraları geç buralara gel… Evet 23 mart 2010 yani 11 gün önce yaptığımız işlem! Hayati beyden gördüğüm üzere gün önceden fermuar alındı (pazardan 1 liraya); Tanıdıktan sinek teli istendi ( bedavaya geldi:) Şu plastik pencerelere takılan yumuşak sinek tellerinden.

Üstün körü teğel ile birkaç deneme yaptım; içine boş çerçeveyi sığdırmak için. Benim fermuarım uzundu ama yinede dar geldi.

Siz siz olun fermuarı daha uzun alın torbanızı da bayaca büyük yapın!


Çalışma sırasında torba ne kadar bol olursa o kadar rahat edersiniz!
Arıları alacağım kovanda yavru yok! Bir gün önceden çerçeve sayısını iyice düşürerek arıların benim istediğim çerçevelerde salkım halinde toplanmalarını sağladım. Bu çerçevelerin özellikle ballı olmasını istedim ki arılar birkaç gün sinek teli torbada kalacak ya aç kalmasınlar !!!

Ertesi sabah üzerinden arılar sarkan bir çerçeveyi binbir zahmetle sinek telinden torbanın içine koydum. Ama nasıl koydum gel bana sor! O yüzden fotoğraf yok!
Bir elle çerçeveyi tutmak bir elle torbayı açıp arıları içine koymak çok zor yardımcınız olsa güzel olur!
Sonrasında arılar torbanın içinde delirmeye başlıyor çerçeveyi neresinden tutacağında bir dert her tarafta arı var ezilecek diye korkuyorsun. Sonra asıl kovanımızın son çerçevesini dışarı çıkararak torbadaki çerçeveyi yine zor zahmet kovana koyduk!
Zor zahmet diyorum çünkü çerçevenin etrafında baya bir sinek teli var; öyle şıp diye kovana gireceğini düşünmeyin!
En sonunda onu da tıkıştırdıktan sonra beklemeye geçiyoruz….
Sürenin 1,5- 2 gün olması gerektiği söylenmişti. Ben dayanamıyorum bir gün yeter!


Sabah erkenden fermuarı açıp arıları kovanın içine yönlendiriyoruz. Sonra yok edilecek kovana dönüp varsa kalan çerçeveyi arılarıyla birlikte sinek teli torbaya alıp aynı işlemleri tekrar ediyoruz ve kovanı yerinden kaldırıyoruz!!! (Kovanı yerinden kaldırmazsak arılar eski kovanlarına döner ya o sebepten)
Sonunda; birleştirme işlemi şükür başarıyla gerçekleşti.

Fermuarı açılıp boşaltılmış bir çerçeve. Kalanlarıda ben silkeledim. Torbanın içinde birkaç tane ölü arı!(büyük ihtimal ezilmeden)
Maşallah onun haricinde ne kovan önünde birbirini çekeleyen arılar nede dışarıya atılan bir ölü arı!

Popo sallayarak yeni kovanlarına giren yaramazlar.

Sinek telinden arılar birbirini öldürür mü? diye aklımda bir çekince vardı. Hala da var!
Bence arılar sinek telinden birbirini rahatça öldürebilir. Belli ki bahar ayları gelince arılarda daha toleranslı oldular ve ellerini kana bulamadılar!!! Ayrıca filedeki çerçevede bal olması iyi bir şey; dışarıdaki arıların dillerini uzatıp içerideki arılardan bal istediğini tahmin edebiliyorum ki; bu da onların birbirine alışma sürecini hızlandırmıştır!!!


Bu arada yorumlara perizin (kaumafos) uygulamasıyla ilgili yeni bir yöntem gelmiş.
Perizin nasıl uygulanır? başlığının altına yazdım. Buraya da yazayım okuyun.
………………
………………
………………
“On çerçeveyi kapsayan arı için önerilen bir defalık dozu 1g, bir mevsimlik dozu ise 2g olarak kabul edelim.

Bir mevsim için gereken ve yeterli olan 2g ilacı, ballı kekin içine homojen bir şekilde karıştırsak; bu keki on çerçevelik arımıza versek; arımız da verdiğimiz keki (daha doğrusu 2g ilacı) yirmi beş gün içinde yese, bitirse nasıl olur?
Bizim tedaviye başladığımız günden başlayarak tedavinin bittiği yirmi beşinci güne kadar kovandaki her bir arı ve son çıkan erkek arılar bile ilacı almış olmaz mı?

Bir kovan için doz hesaplaması kolay. Arı ailelerinin nüfusları ve nüfus artış hızları farklı olduğuna göre hesaplamayı yeniden yapalım:
Toplam on kovanımız var, fakat kovan sayısı önemli değil. Bu on kovanda toplam yetmiş adet “arılı çerçevemiz” var.
Yetmiş adet arılı çerçeveyi, (ilacı tek tek arılar alacağına göre) yedi adet on çerçeveli kovana denk sayalım.
Demek ki, bir mevsim için toplam ilaç ihtiyacımız ilk bakışta (2gram x 7kovan) 14g gibi görülüyor. Keki, yani ilacı vereceğimiz yirmi-yirmi beş günlük tedavi sürecinde arı nüfusunun da artacağını hesaba katarak hazırlayacağımız keke 20g ilaç katarsak uygun doza ulaşmış olmaz mıyız?

Hazırladığımız keki yetmiş adet arılı çerçeveye paylaştırmaya, daha da önemlisi, her kovandaki arıların kendi payına düşen keki aynı sürede (yani yirmi beş günde) yemesini sağlamaya geldi sıra…

Hazırlanan kekin miktarı değil, homojen olması önemlidir. Böylece paylaştırma sırasında, diyelim ki kekin herhangi bir kısmından alacağınız herhangi iki kaşık kek arasında hiçbir bakımdan fark olmayacaktır.”

………………………………

Burada aklımda şöyle bir soru oluştu ki; bizim keklerimiz yumuşak oluyor; arılar birkaç günde ilaçlı keki yiyip bitirebilir!!!

İkincisi; kullanma kılavuzunda sulandırılmış ilacı bir hafta sonraki uygulamada kullanabilirsiniz etkinliği bir hafta geçerlidir diyor ama..
İlacı keke katınca; şeker- bal ikilisi bir ay boyunca ilacın etkinliğini ne şekilde etkiler bunu bilemiyorum!