26 Aralık 2016

Bir ben..

Cuma günü merkeze gidecektim. Yolda minibüs beklerken bu kuru ota rastladım. Küçücük bir tohum nasıl böyle dal budak atabiliyor. Yapay yapmaya kalksan olmaz emin ol.

Benim kuru otlardan biriktirdiklerim vardı. Şimdi aklıma geldi bir ara fotoğraf çekeyim. Pul koleksiyonum ve para koleksiyonumda vardı:)Çocukluktan kalma...
He değerli bir şey yoktur içinde herhalde.. Birde varmış... ne yaparız? Pul ve para koleksiyonu yapılıyor mu hala? İnanmam..

Halebe yardım yapıcam dedim ya postaneden onu yatırdım. Ay sonuna param artarsa yine yatıracağım inşallah. Yardım gizli yapılır..kim demiş. Yeri gelince açık yapılır yeri gelince kapalı yapılır. Eğer birbirimizi yardıma teşvik etmezsek ne olacak? Ha zaten bizim üç kuruşla ne olur deme. Damlaya damlaya göl olur. Ameller niyetlere göre.. Ama hiçbir şey yapmamaktan iyidir.

Ben duydukça gördükçe azar azar da olsa yapmaya gayret ediyorum. Keşke her hayırda bir kuruşum bulunsa keşke..
Sadece kedilere 20 liralık mama aldım. Bir hafta ancak yeter..  Yani faso fisoya harcadığımız paralar göz önüne alınırsa... Neden Allah rızası için hayır yaparken elimiz bu kadar titrer? Vermeye alıştırın kendinizi...
................................
...............................
...............................

Dönüşte minibüs durağında beklerken ..

Yanıma bir bulgar çift geldi ( Edirneye ticaret için sıkça geliyorlar. Vizesiz geçiyorlar sanırım günü birlik.. Yada rahat geçiyorlar )
Karı kocalar mı bilmem orasını. Bayan türkçeyi az birazcık biliyor. Dedi "kontorumuz bitti telefonunuzdan bir numarayı arayabilir miyiz?"

Baktım ne diyim insan değil mi.. Zor durumda kalmış olamaz mı.. Tamam dedim.. Ben bastım numaralara... Telefonu verdim " asım biz buradayız sen nerdesin" diye sordu.. Az konuştu sonra adresi alırmısın diye bana uzattı telefonu... Hay Allahım ya nerden çıktı şimdi bu..

"Efendim adresi söyleyin" dedim karşıda türkçe konuşan bir bey.. Valiliği biliyor musunuz.. tamam.. deveci han var orda... tamam.. orada a101 var.. tamam .. onun üstü... tamam.. dedim.. kapadım telefonu...

İyide.... gel şimdi bunu bulgar çifte anlat. Hani minibüsüm gelecek; gelmese ben götüreyim ne olacak..

Ne yapsam.. ? Anlatsam anlamaz ki nerede olduğunu bile bilmiyor bu insanlar.
Ben adresi size yazıcam dedim.. Market fişimi çıkardım onun üstüne adresi yazdım.. Bakın şimdi bu yoldan gidin.. Gittikçe de kağıdı gösterin size tarif edecekler dedim..Uzak mı? yok çok uzak değil dedim..
Bayan o kadar memnun oldu ki ellerime yapıştı. Çat pat türkçesiyle " teşekür ederim teşekür ederim.. Bizim evimiz Bulgaristan da şurada (bir yer ismi söyledi) bizede gelin.. bizede gelin"..olur inşallah dedim.. Gönderdim onları. Arkalarından baktım gitmeye çalışıyorlardı..

Allahın kulu işte senin gibi benim gibi ademoğlu..
İnsanlık herkese merhametli yaklaşmayı gerektirir ve ancak bir müslümana insan olmak yakışır.. Birilerine faydam olduğu için çok mutlu oldum.. al sana hasene:)


 Yağmur yok kar yok...

 Sabahın erken saatleri...Kırağı ve buz çekiyor hava..

 Gülün üstündeki kırağı çok yakışmış..

 Çok güzellll çoook..

Bu küpler daltonlar gibi niye dizili? Ben dizdim..Belki 60 senelik belki daha fazla yaşları. Bu küplerle ananem kimi yemek gibi et yağ gibi birşeyler gönderirmiş..Nostaljiiii.

Kastamonu dan yaş tarana gelmiş. Yahu nasibi nasılda geliyor insanın ayağına. Yengemin teyzesi getirmiş. O da bize getirmiş. Bu tarana bizim gibi kurutulmamış. Hamur halinde. ve en önemli özelliği kokusu!!! Hamuru ıslatıp süzünce içindeki otları görebiliyorsun...

Buna dorak otu diyorlarmış.. Bil bakalım ne? Dere otunun çiçekleri:) Tarhananın yoğurulması bitince son olarak içine katıyorlarmış..

 Ben tarhanaya salça kavurmayı sevmiyorum.. Ama ekşisi ve kokusu çok güzeldi.. Dorak otlu tarhana bizde yapabiliriz:) Benim neyim eksik.. Sizinde eksik değil sizde yapabilirsiniz..

 Ablam geçen gün kış karpuzu getirmiş. Canınız çekmesin ama tadı çok güzeldi. Gözünü kapa kırmızı karpuz diye ye. Hibrid olduğunu sanmıyorum. Tohumdan çıkar.

 Sobamız yanıyor çok şükür.

 İyice kızmış hali.. galiba telefonu sıcağa tuttum:( guluk...... baksana ışık saçıyor objektif ..

 Çay... Bir numaralı aşkımmm.. Henüz... bir numara heh:)

Hımm. Birde çarşıya gitmişken kendime yeni bir mesh aldım. Bu, bir yıldan beri aldığım üçüncü oldu.  2 tanesi delindi malesef. Çok kullandım demek. Koyun derisi.. geçen yılda 20 liraydı bu yılda. Ömründe bir kez dahi olsa mesh giymeli diyorlar.. bir sünneti yerine getirmiş olmak için..
Ben gerçekten soğukta çok faydasını görüyorum abdest için büyük kolaylık...sizin eviniz kaloriferliyse sorun yok tabii.. Siz anlamazsınız..

 Mutfak penceresi.. Dışarda aslan ağızları duruyordu..

 Külhan cama alışıp saksıları ezince kaldırdım..

 Külhannn. Rengi küllü olduğu için bu adı koydum. Aslında daha yavru ama maşallah biraz fazla büyüdü kerata...

Ohhh yazımı yazdım şimdi bir lokma yapacağım canım çekti yanına da çay ve peynir...Allah olmayanlara da nasip etsin..

19 Aralık 2016

Lemur Cat

 Herkesin imtihanı kendine göre olurmuş ya. Rabbimde beni hassas olduğum yerlerden imtihan eder... Paraya önem vermem infak etmeyi severim...parayla ilgili hiç sorun yaşamıyorum. Var çok şükür.. Bazen tam param bitti diyorum bir bakıyom kotun cebinden bir yüzlira çıkıyor:) Vallahi bak. Heh.

Benim hassas noktam sevgim. Merhametim. Oradan imtihan oluyorum.

Bu benim biberonla besleyip büyüttüğüm baba kedimiz lemur. Resimleri vardır blogta ama 5 yaşında olmalı diye düşünüyorum.

Diğer baba kedilerle dövüşmeyi çok seviyor. Yamanda maşaallah la kuvvete illa billah.
Bir gün kendini adam akıllı dağıtmış halde eve geldi. Yok birgün baticon sürdüm olmadı. Birgün bepanthane sürdüm olmadı.

Olmamasının sebebi de yaradan akan cerehattan sineklerden  rahatsız olup vs. arka ayağınla mevcut yarasını sürekli açması.

 Ve dövüşmeye devam etmesi. Tam kabuk bağlıyor sabah bir bakıyorum ciğer gibi yine açılmış.

Her sabah gözümü açınca taze bir yara görmek beni mahfediyor. Bu hayvan enfeksiyondan ölecek. güçlü bir kedi ama dayan dayan nereye sürecek bu iş. herkes ölecek diyor. Ya gidin işinize. Tamam hepimiz öleceğiz ama şimdi değil. Şimdi değil.

 4- 5 noktada açık yarası var. Zayıfladı da keyfide yok. ilaç versem o da fayda etmez. Kediyi kendi arka ayağından nasıl koruycam? Düşün düşün..... kafayı yiycem.

En sonunda kediye bir yakalık takmaya karar verdim. Hani köpeklere ilaçladıkları vakit takıyorlar ya kendini yalamasın diyemidir nedir? Yeğenim veterinerden alıp bana gönderdi İstanbul dan. Kedi boyunluğu yokmuş. Köpek boyunluğu. Ama yani baktım benim boynuma taksan olacak. Kedinin boynunda durur mu hiç?

Sadece plastiğinden faydalanmak üzere boyunluk tamamen kedimizin boynuna göre yeniden ölçülendirildi ve kesildi. Boyun kısmı çok keskin kaldığı için özel yumuşak bir ambalaj malzemesi boyun kısmına dönüldü. Pense yardımıyla dikiş iğnesi tutularak plastiğe dikildi. Bildiğimiz bobin ipinden de bağ yaptım. Maksat görevini görsün yeter.

 Lemuru yakaladım ve boyunluğu taktım.

 Yemek yiyeceğini ve su içeceğini unutmuyoruz. Amaç arka ayağınla boynuna mudahale etmesine izin vermemek.

 Lemuru bu halde dışarı salamam. Ya araba çarpar yada gider bir yere takılır, boğulur Allah korusun.

Önünü zor görüyor zaten. Lemur çok mahzun bakmış burda haklıda...

Evet lemur ambara kapatıldı. Yakalığı kabul etmesi çok uzun sürdü. düz duvara tırmandı taklalar attı bağırdı. faydasız... Bende yara için internette araştırma yaptım.

Kediler de her antibiyotik kullanılamıyormuş. Karaciğerleri böbrekleri pert olup tez vakitte ölürmüş hayvanlar baksana.. Bende Edirne de benim bildiğim tek eczacı veterinere gittim durumu anlattım ve antibiyotik istedim.

 Marboflaksasin. Adını yanlış yazmadıysam ilk kez duyduğum bir antibiyotik.  günde bir tane 5 gün ver. olmadı bir 5 gün daha ver. Tamam ver de... Kedinin burnunu kapatıp ağzına atacak halim yok ya.

Hayvanlara ilaç içirmek çocuğa ilaç içirmekten daha zordur. Kıymadan küçük cümdaki büyüklüğünde birkaç köfte yapıp birinin içine de antibiyotiği sakladım. Bir lokmada yutması lazım çignemeye kalkarsa tükürür ilacı.

Yarasını yıkamak için doktor olan yeğenim bildiğimiz serumu önerdi eczaneden aldım. Enjektörle çekip yarasını yıkıyorum. Üstüne birşey sürmeyeceğim çünkü yüzlek değil çok açık.

İki gün içinde yaranın üstü yalanmayınca bildiğin cerahatler boşalmaya başladı. Çok korkunçtu şekilden şekile girdi yara. Ayrıca kedi antibiyotikten ishal oldu. Kuru mama yemesine rağmen. Sürekli kumunu değiştirmek o da çok zorlayıcıydı benim için.

Bir gün baktım yerde duran dizili tahtalar vardı. Bir tahtanın ucunu yakalığın içine girecek şekilde ayarlamış yarayı kaşıyor. Ah lemur ah lemur. Tamam zeki hayvansın ama yarayı kaşımaman lazım. Ne yapıcam ben seninle.

Tam 15 gün ambarda kapalı kaldı. Sadece pencereden bahçeyi seyredebildi. Bu arada onun yokluğunu anlayan başka baba kediler bahçede cirit atmaya başladı. Lemur onların seslerini duydukça delirdi bağırdı....

Bir gün tam yem vermek için kapıyı araladığım sırada... aralıktan  bir baba kediyi görünce fırladı kaçtı.
Bir dövüş bir kıyamet. Kediyi 300 metre kovaladı. Sonra geldi kapıya yattı. Boyunluk kırılmış gitmiş.

 Gözüne ve dudağına acayip tırmık yemiş.

 Tam yüzündeki yara kapanmış derken. Bayacada kapanmış burdan gözükebiliyor. 15 gün ne emek verdim....

 Gözünden ve ağzındaki tırmıktan akan sulara bak... peh.. Ah lemur. Daha kapamıycam ne halin varsa gör. Hayvan oğlu hayvan..

Çok sinirli burnundan soluyor...  Yanına gelen meraklı yavru kediye tırmık çakmasın derken kediyi kurtardım ama yanlışlıkla Lemur bana çaktı. annem görmesin

(Çocukkende komşunun kedileri beni tırmıklardı. Anneme göstermeden gidip akan kanları yıkardım. hem ne tırmık. Bu ne ki çizik bile değil onun yanında. Şimdi diyorlar ya küçükken çocuğu kedi çırmış o yüzden kediye fobisi varmış:) Ben çok tırmık yedim ama sevgimden vazgeçmedim:)

Evet çok şükür lemur sonunda iyileşti. baya iyileşti diyim.

 Dudağında ki façasına bak. Yanaktaki de baya kapandı. Ama hala bir parça var. Ne yaraymış. Yüzü çukur kaldı hayvanın.

 Uykusu gelmiş esniyor. Bu arada dişini de kırmış sanırım. Hayvan.

Bu başıma gelenlerin herbiri benim için bir imtihan bir çaba bir macera. Diyceksin ki sokakta yüzlercesi var. Bırak ölürse ölsün...

Böyle demek size kolay gelebilir. Bana kolay değil. Gözümün gördüğü elimin erdiği herşeyden sorumluyum. Sizde sorumlusunuz. Gözünüzün görmediğinden de sorumlusunuz. Bende sorumluyum. Su kovasına düşüp çıkmaya çalışan bir böceği bile orada ölüme terk edemeyiz.

Ben böyle düşünüyorum. Böyle inandım. Boşa mı yaşadım bu zamana dersiniz?

Başkaları gibi dolu yaşamaktansa bu şekilde boşa yaşamak daha iyidir boşversene...

Yap iyiliği denize at.. Balık bilmese Halik bilir..

...............................
...............................
...............................
HALEP e yol açın. Desteklerimizi bekliyor. Çok şükür yediğimiz önümüzde yemediğimiz ardımız da. Bunun şükrünü ifa etmeli. Camılerde giyecek gıda yardımı toplanıyor yada toplanacak diye duydum. Ben nakdi yardım yapacagım inşallah. Nereye yapılacağını arayın bulun. Allah azınızı çoğa saysın. Allah kabul etsin. Gücü olmayanda dua etsin. O daha da makbul.

Duamız olmazsa ne işe yararız ? Selametle.

14 Aralık 2016

Dumrul

Mevlid kandili geçti ama mevlid ayı devam ediyor. Bizde dualarımıza devam ediyoruz. Halep içinde dua ediyoruz.

Özellikle mevlid kandillerinde komşulara birşeyler alıp dağıtıyorum. Hem efendimizin doğumunu hatırlatmak ; kandili kutlamak hemde komşularla bağımızı canlı tutmak için bulunmaz bir fırsat.
Evden birşeyler yapabilirim. Ama kimi yer kimi yemez en iyisi hazır. Önceleri tatlı alıyordum. İki oldu tahin helvası kestiriyorum. Hane başı 250 gr kadar. Özellikle hoşuma giden bir yer var. Helvası çok güzel. Ben siparişi veriyorum kaç kilo tutuyorsa parayı veriyorum o hazırlıyor. Sonra gidip alıyorum.

Bu sefer eve geldiğimde helvayı dijital tartıyla tarttım ve eksik olduğunu gördüm hoşuma gitmedi. Gidince söyleyeceğim. Hizmetten memnun kalmadım diycem. O kadar para veripte eksik tartmak olmadı. Ben parayı az mı verdim? Pazarlık dahi yapmadım ama sen bana eksik veriyorsun!!!

Benim param helal çok şükür... beş on liranın da peşine düşmem o kadar küçük adam değilim.  Ama söylemezsem ahirete kalacak o adamında canı fena yanacak. O yüzden söylemem lazım.

Gerçekten üzüldüm.  Birilerine güvenmek istiyorum. Guvenebilmek istiyorum..Bu kadar zor mu?

Daha önce anlatmış olabilirim.  Bilmeyenler için bir daha anlatayım.  Böyle kış ayıydı balık zamanı! İri çinekop veya onun gibi büyük bir balık var geçmiş zaman net hatırlamıyorum. Bize de misafir gelecek . Atıyorum kişi başı dedim şu kadar olsa "20 tane çinekop ver bana" . Genç bir çocuk sayarak gözümün önünde torbaya koydu balıkları. Tarttı. Parayı ödedim.  "Ayıklansın mı?" dedi. Hiç yaptığım şey değil ama "tamam ayıklansın" dedim. Torbayı arkaya attı. Benden başka müşteride yoktu o anda.  Ayıklandı balığım, aldım eve geldim. Sonra kızartırken bir baktım... gözümün önünde torbaya konan 20 çinekop eve gelinceye 16 düşmüş!!!

O zamanda aynı üzüntüyü yaşamıştım. heh:)

Demek bunlar babasının hayrına ayıklamıyormuş bu balıkları, torbadan yine kasaya geri dönüş yapıyormuş balıklar.. Bak sennnn.  (Helal iş gören balıkçıları tenzih ederim)

O zamandan beri tanıdıklarıma hep derim ki "balıkçıdan aldığınız balığı ayıklatmayın"

Allahtan korkmalı insan.. tartıyı adil tartmalı...başkada birşey demiyorum.

Yine kandile dönecek olursak komşularla bağlarımı taze tutmak için iyi bir fırsat. Ben sair zaman komşuların evlerine adım atmam. Adetim değil. Zamanım  yok.. gereksiz yere beni günaha sokacak dedikodulara da bulaşmak istemiyorum. Kapıdan seslenip helvamı veriyorum kandilini kutluyorum hatır soruyorum o kadar..

Bazen sokakta minibuste komşularla karşılaşınca böyle küs gibi durmak, sırtını dönmek hiç hoş birşey değil. En azından bir merhabalaşacak kadar diyolog şart. Bakın size kapının önünde minibüs beklerken rutin bir diyoloğu aktarayım. Komşu yengem karşıdan ağır ağır geliyor..

Günaydın nasılsınız .... iyiyiz sen ne yapıyon demet ... bende iyiyim alışverişe gidiyorum biraz hava alayım... İyi etmişin Annen nasıl... İyi hamdolsun. Uyuyordu bıraktım onu... Sağlığı nasıl?... Nasıl olsun bacakları ağrıyor, evin içinde kendi işini görecek kadar hareket ediyor o kadar... Geçmiş olsun, bizlere de hiç gelmiyorsun oturmaya... vallahi kusura bakmayın gelemiyorum , vaktim kalmıyor... Abin ne yapıyor gelinden memnun musunuz?... İyidirler hafta sonu geliyor sağolsun, gelinden de memnunuz:) Onlar iyi olsun zaten biz memnun oluruz..... Tabii en başı o. Hadi sana iyi gezmeler, ben komşuya gidiyorum... hadi size de iyi günler:)

Evet komşularla bu kadar bir muhabbet bile iyi birşeydir. Yüzyüze bakabilmek iyidir. Kimsenin tavuğuna kış demem. Elimden gelen birşey olursa seve seve yardımda ederim. Ama ben çok sosyal bir insan değilim. Kötü olduğum için değil. İnsanlara çok fazla karışamıyorum.Çat kapı gelmeler gitmelerde bana pek uymuyor.. Kendi halimdeyim yaaa.  Babam şöyle derdi " soğuk hanımın buz çiçeği" :) Yöresel bir tabir. İnsanlara karışmayı sevmeyen yaban anlamında:) heh.

Ben aslında başka şeyden bahsedecektim konu nereye geldi. Ben buraya ilk geldiğimde bir ufaklık bize gelirdi. 6-7 yaşlarındaydı herhalde o zaman.

"Mevlid kandiliniz kutlu olsun" Şap diye yapışır elimi öper:) Ya benimde çocuğa verecek hazır bir şeyim yok öyle bisküvi çikolata. Hatta bugünün kandil olduğundan bile bir haberim yok!!! (ne kadar utanç verici) Bir lira veririm eline. Sevinerek gider.

Hop "regaip kandiliniz, kadir geceniz, bayramınız seyranınız, cumanız, kutlu doğum haftanızı kutlamaya geldim" der elime "şap" yine bir öpücük hemde dudaklarınla öpüyor:) (Biz bile el öperken çenemizi dayıyoruz değil mi? Dudakla öpen kaldı mı? Çocuk işte safhane düşünüyor)

Kutlu doğum haftasını bile kaçırmıyor .. ben bilmiyorum, bu küçük çocuk bunları nerden biliyor?  (camii hocasından tabiii) Çok hoşuma gidiyor her defasında bir lirayı kapıyor...

Günler günleri yıllar yılları kovalar. Bir gün içerdeymişiz kapıyı çalmış duymamışım. Bir baktım kapı tekmeleniyor. "Açın kapıyı beeee!!!"

İşte o gün benim bu çocuğa iyilik değil kötülük yaptığımı anladım. Nasıl mı ona para vererek! Kapıyı kırıp içeri girecek ve parasını alacaktı nerdeyse... Dumrul koydum lakabını.. deli dumrul.. zorla alacak:)

Sonra düşünmeye başladım ben bu çocuğu bu durumdan nasıl kurtaracağım?

Evde sürekli çikolata bulundurmaya başladım. Geldiğinde birkaç güzel çikolata verdim. Bir liralık değil belki 5 liralık çikolataydı. Ama para olmadığını görünce büyük hüsrana uğradı. Fakat hep gelmeye devam etti. Bende çikolataya devam . Sonra ufak ufak  şekere dönüş yaptım.. sırf huyundan vazgeçsin diye..  Mırın kırın şekerde olsa yine gelirdi. En sonunda şekerden bıktı yaşıda büyüdü. Gelmez oldu:)

Geçen gün annesi aşure yapmış bize de getirmiş sağolsun elinde tepsiyle. Benim dumrulum:) 17 yaşına geldi bıyıkları çıktı keratanın:) heh.

Abim benimle hep dalga geçer. Demetin sosyal sorumluluk projesi diye.. geçen günde aynı şeyi anlattı.. hemde yengeme:) Dumrul nasıl kapıyı tekmelemiş diye:) Bende yine yazmak istedim.
Niyet kötü değildi ama sonuç olumsuz oldu. Çocukları paraya alıştırmamak lazım. Kıssadan hisse:)

...........................
Telefonum kontörlü.  Önceleri konuşmaya çok para harcıyordum. Şimdi konuşmuyorum. isteyen beni arıyor. Bende yardım için talep geldikçe oraya mesaj gönderiyorum.  Yine para harcıyorum ama bir hayrı oluyor. Az sadaka çok belayı def eder. HALEP yazıp 3072 ye mesaj atarak ıhh ya 5 lira bağışlayabilirsiniz...

30 Kasım 2016

Şeker Domates

 Selamün aleykum.  9 yıl mı oldu 10 yıl mı? Blogu açalı. Ben yapamam demiştim.. Yaparsın günlük gibi dediler. Şimdi baktım da günlükten çok yıllık olmuş :) Çok ayıp. Bir arkadaş tekrar yazmama vesile oldu. Aşağıda ki gülü de ona hediye ettim.

Bana ne oldu? Aylardır yazmadın derseniz kısa bir izah yapmak gerekir ki... İnsanlara çok kolay inanırım.. Kendim gibi bilirim.. Hani gözleri görmeyen biri yanındaki arkadaşına " hop" demiş "sarmaları çift çift yutma" "nerden bildin be " demiş. Gözleri görmeyen " eee ben çift çift yutuyorum da ordan bildim "

 Kendin gibi bilmek. Siz zaten yıllardır beni çok iyi bilirsiniz. Bir dediğim bir dediğimi tutmadığı olmamıştır. Yalan söylediğimde olmamıştır. İlk gün neysem şimdi çok daha düzelmişiyim dir inşallah. Birisine inandım ve  o güvenimi boşa çıkardı.Yalan söyledi... Yalan asla kabul edeceğim bir şey değil.

Sonra düşündüm..

Başkası herşeyi yapabilir !!! Sen inanmıycaksın. Ben mi çok aptalım, nasıl inandım?

Kendimi iyi hissetmiyordum.  Dedim ben bir doktora gidiyim en iyisi neme lazım... Cerrahi Prof olan eniştem ve ablam ziyarete gelmişti o sırada. Eniştem dedi "haydi gel madem ben seni götüreyim. Bende  o sırada yeni rektörü tebrik ederim" (eniştemde dekanlık yaptı ordan alaka)

Eniştem beni arabayla bahçesine bıraktı gitti. Tıp fakültesinin psikiyatrisi. Randevusuz gidilebiliyormuş. Gittim kayıt oldum beklemeye başladım. Bir teyze yanıma geldi
" kızım yatarak mı tedavi görüyorsun?"
 "yok "dedim.
 " ayaktan mı görüyorsun"
 "yok teyzeciğim. ilk kez geldim" teyze yüzüme dikkatle baktı
 "sakın buralara bulaşma"

Aman Allahım çok korktum!!! Buraya gelerek yanlış mı yaptım? Kaçsam mı yoksa !!!

Ben korkak değilim ve buraya iyi olmak için geldim. Sonuna kadar bekliyecem. Kimi madde bağımlılığından kurtulmaya gelenler ,Kimi iyice kendini kaybedenler. Allah cümlesine cümlemize şifa versin.

Az bir beklemeden sonra doktorun odasına girdim. Yanında da asistanı. yada stajeri neyse. "anlat" dedi "niye burdasın" ya ben zaten sosyal fobiğim, insanlara karışmayı pek sevmem. Çok heyecanlandım şuan ilk kez doktora gelmişim. Kısa sürede nasıl ifade edeceğim kendimi.

Kendimi nasıl biri olduğuma bu güne kadar yaşadığım hayatı ve son yaşadığım sıkıntıyı bir çırpıda anlattım. Ve ilaç beklemeye başladım. şöyle hayatı toz pembe görmem için böyle güzel bir ilaç:) niye geldik ya buraya!!!!

Doktor beni dinledi. Birkaç soru sordu , istemezsen anlatma dedi. yoo anlatırım dedim anlattım.
En sonunda dedi ki
"gidebilirsin Demet Hanım"
"efendim? İlaç yazmıycak mısınız!"
"Hayır" (niye ki yaa o kadar da umutla gelmiştim)
"Demet Hanım. siz hasta değilsiniz. Bu kadar yükün altından kalkmayı başarmışsınız bu güne, bundan sonrada başarırsınız!"
"Emin misiniz" dedim.
"Eminim. Hadi git şimdi"
..........................................
............................................
............................................
Heh:) tam gazı almış olarak başım bulutlarda odadan çıktım. Bahçeyı geçtim. Baya bir yürüdüm yol kenarına oturdum. Ben güçlü biriyim; bunu da atlatırım ne ki? peh:)

Yukarıdaki fotoğrafta o günden kalma( aylar oldu o günden beri) Bir köpek yanıma yattı bende kışt demedim:)



Hayatta zorluklar imtihanlar hep karşımıza çıkıyor. kimine hastalık kimine fakirlik. kimi kocasından çekiyor kimi karısından yada çocugun dan. kimi zulme uğruyor (Arakan da korkunç zulüme yeniden başlamışlar, okuyun araştırın haberleri ne vahşet. duyarsız kalmayın!!! ihh ya 5 lira bağışlayabilirsiniz en azından bir mesajla. ARAKAN yaz 3072 ye gönder.)
    
 Bu resim 2 gün önce çekilmiş. Arkadaşımıza hediye ettik. Yazmamıza vesile oldu yeniden.

Bunu da abim benim için yol kenarından söktü. Soğanı çok derinde.. baya da uğraştı sağolsun...Millet diycek ne gömüyor bu!! Arabasına bir tane küçük katlanan kazma almış:) heh.  Bahçeye ektik. Güz çiğdemi. neredeyse nesli tükenecek. Hiç yok ortalıkta. Çiçekleri pert oldu ama biz soğanına bakalım.

Ağacın dibine su verirken, dibinde bir yuva oluşmuş, Bu ufaklık ta oradaymış ve baya bir ıslanmış zor attı kendini dışarı. Boğuluyormuş. Saç kurutma makinasıyla kuruttum. Sonbahar hava soğuk ölebilirdi. Bu kurumuş hali.

Şu güzelliğe bakar mısınız Allah için. Onu tutmak bile çok güzel bir duygu.

 Armut verdim ama yemedi. Kaçtı gitti. Uzağa gitmez ya buralardadır.

 Bu da iki gün önce sis çökmüştü. Çok kuraklık yaşanıyor. Toprak hala çatlak.

 Bahçe yeterince yeşillenemedi. Bu arada bir miktar yağmur yağdı iki gündür. şimdi poyraza döndü.

Benim çamım. Pazardan elimle taşıyıpta getirdim. Elimle ektim. Bahçedeki bütün ağaçlar benim ekimimdir şükürler olsun.

 Aylar öncesine gidecek olursak. Parmağımda ki bir başka güzelliğe bakın..Mantis, peygamber devesi. Bunun büyümüşünü elime alamam pençeleri çok güçlü olur. Ama bu kadar küçüğünü hiç görmemiştim.

Bu yılın yavrusu. Her yıl başka yavrularla yola devam ediyoruz. Buda esek sıpası kadar olmuş yani baya büyümüş ama yine bacaya düşmüş. Gece yarısında. Hemen çıkardım. Tatlım benim.

Annem tespih çekiyordu.. Kadıncağız.. seninle resim çekicem dedim. Kucağına koydum. Annem titiz kadındır. Kedidir bilmem nedir öyle haşir neşirden hiç hoşlanmaz kıl tüy. Ben kime benzedim hastanede mi karıştım ne:)

 3 yavrumuz oldu. Benim penceremden palownia ağacı.

 Bu yıl yediğim en tatlı ve güzel kirazdı. Çoğunluğu da hep dördüzdü. İlginç.

Arıları bu yıl çok ihmal ettim depresyon takılıyorum derken. Sonbaharda bir yığın varroalı yavru görünce toparlandım da ilaçladım. Ama bayıra 60 tane kovan koymuşlar. Benimkini yağmaya başladılar. Belli ki aç bırakmışlar. Daralttık falanda girişleri zor kurtulduk. Bilmiyorum bahara ne olur.

 Bahçemiz böyleydi.

 Sayıyla 4 tane falan süper tırtıl. Güllerde yaprakları yiyorlar. En son çektiklerim daha küçük ve siyah bantlıydı. Bunlar benekli ve büyük.

 Ama arsız değiller. Bir yaprağı köküne kadar yemeden diğer yaprağa geçmiyor.

 Afiyet olsun birşey olmaz.

 Yavrum benim.

 Nasıl bir kelebek çıkacağını görmeyi çok isterdim.

 Bahçe kapısı açık kalınca bize kaçmış bir eşek.  Dökülen dutları yerken:)

 Bu yıl sadece tohum yenileme amaçlı domates ektim. Yoksa tohumlar gitmek üzereydi ekilmeye ekilmeye.

 6 çeşit domates vardı. hibrid değil kendi tohumundan devam ettiriyoruz. Soldakiler Murat hocanın yıllar önce gönderdiği domates.

 Bunlara bohça domates diyorum. İnce kabuklu şeker gibi çekirdeği bol biraz.

 Buna mühürlü diyoruz. Dibinde muhrü var. İnce kabuklu tatlı.

 Bu uzun cherry. Minik domates yani.

 Bu ilk defa bu sene elime geçti cheryy.  Maraştan geldi. Bir eniştem maraşlı ordan bir dosttan. Ekşi domates demişler. Bana göre tatlı. görüntüsü çok güzel. Minik.

 Bu orta boy çok verimli dayanıklı baya dayanıklı bir domates.Salkım domates. İlk kez ablamdan almıştım tohumunu adını da öyle koydum.. Buket ablamın domatesi:)

 İki ay önce İstanbul daydım. Uskudar sahili. Fethipaşa korusu civarı.Dost dostunu her yerde buluyor.
Biz yemeğimizi aşağıda yemiş burda çay içiyorduk. Ama çantamda güzel bir istanbul ekmek vardı. Hani orada minik somunlar oluyor ya poşette. Poğaça gibi. Dostumuzun nasibiymiş. Yedi yedi en sonunda doydu. Arkada deniz .Böyle bir manzarada kedi olmak... Mutlu mu acaba? Allah bilir...

O güne yazmaya fırsat olur mu olmaz mı bilinmez. Bu gece giren rebiülevveldir.
11 de efendimizin doğumudur. Mevlid kandili.

İyi ki doğdun efendimiz Muhammed Mustafa..Sallallahu teala aleyhi vesellem. İyi ki varsın..Elimizden tut. Bizden şefaatini esirgeme.

Bu kardeşiniz duanızı bekler. Eğer bugüne bir yazımı okuyup bir resmime bakıp ta bir tebessüm ettiyseniz onun hatırına Allah rızası için bana da bir dua edin. Müslümanın müslümana uzaktan duası kabuldur. Ne çıkarımız var birbirimizden?

Allah hayırlısıyla bana da hayırlı bir eş, hayırlı bir yuva nasip etsin. Bende size duacıyım Allah size yada evlatlarınıza da hayırlı eşler nasip etsin.Her ne sıkıntısı ne derdi ne hastalığı olan varsa cümlenizi feraha tebdil eylesin cümle hayırlı muradlarınıza nail eylesin... Aminn. amin amin. Bi hürmeti ta ha ve ya sin..

Allaha emanet