25 Ocak 2011

Kapana Kısılmak

Şubat ayı buraları için mevsim normallerinin altında geçecekmiş! Hayırlısı! Hava günlerdir sisliydi. Ardından yağmur !
Dün ise bahar gibi; bugün ayazlamaya başladı! Şu an saat 22.30 kar yağışı başladı! Hava durumu yarın gece için -9 der!

Ne olsun işte ;ben de 10 gündür hastayım! 7 gündür antibiyotik kullandım en sonunda yeter dedim bıraktım. Birkaç yıl önce bademcikleri aldırdım ama aynı sorun hala devam ediyor! Boğazım sanki kaktüs yutmuşumda batıyor gibi acıyor! Şimdide elimde mendil burnumu çeke çeke iyileşmeye çalışıyorum bakalım:)

Dün güneşi görenler dışarı çıkmıştı!

Sanırım bu yıl arılarıma en az kışlık balı bıraktım!
Bu yetersiz bal bıraktığım anlamına gelmesin; ben her yıl oldukça çok miktarda bal bırakıyordum. Hatta bal hasadında eski ballarla karşılaşıyordum:) Bu yıl daha azını bıraktım. Şubat sonu gibi kovanları beslemeyi düşünüyorum inşallah! Ya nasip!

Bir hindiba çiçek açmış! Bir çiçekle bahar olur mu? :)

Yağmur birikintileri ördeklerin işine geliyor!

Suyu görünce deliriyorlar!

Çamurlu suda yıkanıp ta bembeyaz kalacak bir kişi daha var mı içimizde? Yok:)
.....................................
.....................................
.....................................
.....................................
Bir şekilde tahıl, yem, saman yada herhangi doğal bir şeyleri depolamışsanız; olmadı yakınınızda ağaç, tarla, toprak varsa mutlaka fareyle tanışmışsınızdır!
Yada fare sizinle çoktan tanışmıştır da sizin haberiniz yoktur!:)
Yada bütün bunları geçin kovanları olanlar mutlaka fareyle tanışmıştır gibime geliyor!

Allaha şükür kovanlarıma şimdiye kadar fare girmedi; bazı kovanlarımın giriş delikleri oldukça geniş olmasına rağmen! Girse farkına varırdım!
Kedilerin bu konuda faydası oluyor diye düşünüyorum! Yada fareler açık alanlarda çok rahat iş göremiyor!
Yalnız bir keresinde ,baharda arılara vermek için sakladığım 10 kadar ballı çerçeveyi fare tırtıklamıştı; mecburen eritmeye gitti! Fare bize göre necis bir hayvan! Dokunduğu her şeyi mındar ediyor! Pisliyor batırıyor! Öyle Hintliler gibi farelerle beraber yaşamamız; yemeklerimizi falan paylaşmamız söz konusu olamaz!

Fareler benim gördüğüm kadarıyla iki çeşit; birisi tarla faresi yada sıçan; zaman zaman meyve ağaçlarının köklerine zarar veren; yer altında çok miktarda kanallar açan; rivayete göre kimi zaman kümeslere girip piliçleri yedikleri söylenen; benimde bizzat güvercin yavrularımı yemiş olan; büyüklükleri küçük birer tavşan kadar olabilen yaratık!

Diğeri fındık faresi dediğimiz; adındaki fındıktan mıdır nedir bilinmez oldukça sevimli görünen küçük fareler!
Tarla faresi yada sıçan öyle her küçük delikten içeri giremiyor ama kocaman dişleri sayesinde kısa sürede malzemeyi kemirip kendine birkaç saatte delik açabilir; Bizim kediler şükür tarla farelerine fırsat vermiyorlar da bu yakınlarda hiç görmedik!

Ama fındık fareleri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.Özellikle ambarda büyük zarar veriyorlar !
Çuvalları güzel istiflemişsiniz; Çuvalı bir kaldırıyorsun haydi… buğday şarrr akmaya başlıyor! Çuvalın delinmiş olduğuna mı kızasın buğdayın yere aktığına mı?Bir çuval iki çuval kaç çuval varsa hepsine delik açılmış!

Her ne kadar kedi olsa da faydasız! Nedeni: fare küçük olduğu için çuvalların arasına pek güzel saklanıyor hatta saklanmakla kalmayıp buraya yuvasını da yapıyor!

Bütün canlılara sempati besliyor olsam da; bütün emeğinizi fareye teslim edemezsiniz! Fare kırda tarlada ne yaparsa yapsın ama ambar olmaz!

Bu iş için önünüzde iki seçenek var:
Fare zehiri pratik uygulama gibi duruyor! Paketi sanırım 6-7 lira civarıdır! Fareler hazır zehirli yemleri bayılarak yiyor( yemi yiyince bayılmıyor canım yani yem çok hoşuna gidiyorda ondan:)
Bir paket yemi önüne koy sabaha hepsini yeyip bitiriyor! Akşama bi daha koy onu da yeyip bitiriyor! Böyle birkaç gün fareyi hazır mamayla besliyorsun bir gün bakıyorsun yem yenmemiş yerinde duruyor! Ohhh; diyorsun sonunda fareden kurtuldum! Evet gerçekten o fareden kurtulmuşsun!

Birkaç gün sonra bakıyorsun yem yine yerinde yok; Haydiii başka fareler gelmeye başlıyor; sende hazır yem almaya devam ediyorsun bu çark böyle devir daim ediyor!

Zehirli yemleri yada zehirlenmiş fareleri; kedi köpek veya etçil kuşların(örneğin baykuşun) yada yılanların kesinlikle yememesi lazım yoksa onlarda zehirlenir!
Bu zehirlerin etki yolu farelere iç kanama geçirtmek; ilkin hayvan hasta hasta etrafta dolaşmaya başlıyor ve sonunda nerede öleceği belli olmuyor! Bu yüzden o fareyi başka bir canlının yemeyeceğini garanti edemezsin!
Bu sebepten dış ortama açık yerlerde kesinlikle zehirli yem kullanmam! Kapalı yerlerde de kullanmam yoksa fare istemediğiniz bir yerde ölüp orada kokuşup gidebilir.. beak!

Klasik ve “en çevreci” çözüm kapan kurmak gözüküyor!
Çok samimi olarak söylüyorum; hayatta en nefret ettiğim şey “kapan kurmak” ; ikinci nefret ettiğim şeyde kapana yakalanan orası burası parçalanmış fareyi kapandan atmaya çalışmak! Bir canlıyı öldürmek öyle kolay bir şey değil elbet!!!Kolay olur mu hiç? Ama mecbur kalınca yapıyorsun!

Kapan kurmayı babamdan öğrendim ki oldukça hassas kapan kurabilirim.
Çoğunlukla kapana kaşar yada küçük çıkınlar içinde fındık fıstık bağlarım! Yemi bağlamak önemli çünkü kapanı ne kadar hassas kurarsanız kurun yavruları yakalayamaya bilirsiniz! Ama yem bağlı olduğu zaman fare onu çekelerken kapanı kapatıyor.

Kapanı kurmanın en dikkat edilmesi gereken noktası da kedi yada kuşların kapana yakalanmasına sebep vermeyecek şekilde gizli yerlere yerleştirmek!

Birkaç yıl önce kapanı böyle yere kurmuşum! Kedinin giremeyeceği bir yer! Bir gün sonra baktım kapan kapanmış…. Allahım “Yavru bir kurbağa”… iki bacağı birden kapana tutulmuş! İki bacak birden parçalanmış! Kurbağacık debelenip duruyor! Kurbağaları çok severim; masum hayvancıklardır.
Bir taraftan ağlıyorum bir taraftan kapanın telini açmaya çalışıyorum. Kurbağayı çıkardım; kurbağa ön bacakları üstünde sürüne sürüne gitmeye çalışıyor.
Fare kapanına kurbağa kapanacağı kimin aklına gelir? Sonrasında kurbağaya bakamadım. Ölmüştür….
Hala aklıma geldikçe vicdan azabı duyuyorum. Allah affetsin… yoksa bu günahlar birike birike halimiz nice olur bilmiyorum!!!

O günden beri kapanları zemin yere kurmuyorum. Olmadı bir tuğla koyup kapanı onun üstüne kuruyorum!
Nerden buraya geldik dersek bu günlerde fareyle mücadele sürecine girdim!5 günde 4 kapanla 13 fare yakaladım!

Bir kapana iki fare birden yakalandığını şimdiye kadar hiç görmedim. Bu resmi ondan çektim!

Fareler zehirli olmadığı için kapana tutulan fareleri olduğu gibi kedilere verebiliyoruz!

Mademki fareden gidiyorum aklıma bir olay geldi onu da anlatayım; baharda buğdayları satıyoruz! Çuvalla buğdayın etrafına set yapmışız. Buğdayları helezonla aldık sıra çuvalları kaldırmaya geldi. Çuvalları kaldırıyoruz altından fare çıkıyor kedi hoop yakalıyor. Başka çuvalı kaldırıyoruz hop kedi fareyi yakalıyor. Böyle 5-6 tane fare yedi. Son çuvalları kaldırıyoruz bir yuva;sapla çöple yapılmış içinden bir yetişkin fare çıktı onu da yedi! Yuvayı eşeledim içinde 5 küçük fare yavrusu! Pespembe; gözler kapalı! Kedi; yavruları kokladı kokladı yemedi. Babam kediyi yakaladı getirdi ; ıııh kedi yavruları yememde yemem diyor! Zaten fareye de benzemiyorlar sanırsın böcek, minicikler! Babama dedim “ben bunlara bakıcam; zaten annelerini de kedi yedi! Yoksa ölürler!”

Sağolsun babam benim hemen her yaptığıma müsamaha ederdi; “tamam” dedi! Yavruları derin geniş bir kutuya koydum. İçine bol kağıt kırpığı; sığ bir kaba su; peynir kırıntısı falan! 10 gün kadar baktım onlara ;zamanla gözleri açıldı; kırt kırt nasıl yemek yediklerine hayran olursun! Uyurken hep bir arada yatıyorlar! Ama çişlerini yattıkları yere yapmıyorlar; kenar bir yere gidip gazete kırpıklarının üstüne yapıyorlar!
Annem o sırada merkezdeki evde; benim neler karıştırdığımdan haberi yok! Bir bilse beni de babamı da kapının önüne koyar:) hehehe! Sonra annemin geleceği duyumunu alınca şöyle 300 metre kadar ileride yaşlı bir ağaç vardı gövdesinde kovuklar açılmış; yavruları oraya götürüp bıraktım. Şimdi hamster bakıyorlar ya bende fare baktım; duyda inanma! Tabii yıllar önceydi fotoğraf makinam yoktu; bilseydim bloğumda yayınlamak üzere fotolardım:)

Kapanlara kapanan o fareler var ya; her birine başka bir gözle bakıyorum. Gördüğüm o ki ; çirkin yaratılmış hiçbir canlı yok;hepsine üstün birer özellik verilmiş, hepsi doğal dengenin birer parçası!

Bize zararları dokunmaya başladı mı olaya müdahale etmek gerekli elbette ama işin dozunu kaçırıp ta onları tamamen ortadan kaldırmaya çalışmak yapılacak en son şey olmalı! İnsanoğlu bu dünyanın tek varisi değil; istese de istemese de onu diğer canlılarla paylaşmak zorunda!

Ben yazarken saat yarım olmuş! Dışarı baktımda kar yağışı son sürat devam ediyor! Yarın kardan adam mı yapacağız ne:)?

8 yorum:

Unknown dedi ki...

demet hanım (dmt die hitap etmek zor oluyor)zehiri hayatımızdan tamamen çıkartmamız gerekiyor.Babam yıllarca elma bahçelerine ddt ve bilimum zehir attı kendi bahçemiz yetmiyormuş gibi komşu bahçelere de atardı sonra ne mi oldu akciğer kanseri oldu içki sigara bilmez genede Allaha şükür hayatta

yusuf şimşak dedi ki...

SLM...

Demet Hanım.

Geçmiş olsun.

Faer ile ilgili yaşadığın ikilem ilginç.Bir taraftan yaşatmaya çalışmak ve devamında yaşattığın bu canlıyı öldürmek zorunda kalmak !

Hayatın anlamı bu olsa gerek...

SLM ve Muhabbetle...

HB dedi ki...

Farecikler elbette hesap soracak.

d.m.t dedi ki...

Abdullah bey; çok geçmiş olsun!
Bilinçsiz ilaç kullanımı kimi zaman cahillikten oluyor! Cahile kızmalı mı; dövmeli mi acımalı mı ne yapmalı?

Kimi zamanda ilaç kullanımı geçim derdinden! Bakıyorsun meyveleri kurtlar kemiriyor; sen o meyveleri satmayı planlıyorsun ne yapacaksın atacaksın ilacı!!! İlaç satıcılarının bilinçlenip çiftçiyi de bilinçlendirmesi lazım başka yolu yok!

Gerçi şimdi işler değişti;ilaç kullanılmamış ürünlere rağbet daha fazla! Geçen gün televizyonda bir “Pazar yeri” gösteriyor. Böyle kurtlu elmaları koymuşlar tezgaha; satıcı diyor ki: “Bunlar organik hiç ilaç kullanılmadı ondan dolayı kurtlu!” Yalan mı söylüyor? Sanmam; meyvede ilaç olsa kurt olmazdı !
Bizim meyvelerinde hemen hepsinde ya kurt bulunur; ya tırtıl; ya bit:) Ağacın üstünde uğur böceklerini, örümcekleri, arıları gördükçe ilaç atmaya gönlüm elvermiyor! Selamlar!

Sağolun Yusuf bey; yavrulara kıyamadım işte! Anneniz suçluydu bizim buğdayları kemiriyordu sizde suçlusunuz diyemedim! Daha gözleri açılmamıştı yahu:)

Normalde fare üretimiyle ilgilenmiyorum elbet:) Zararlıları üretmek olmaz! Ama onların nesillerini tamamen kürütmekte olmaz! Dengeyi yakalayabilsek o da yetecek! Selamlar:)

“Farecikler hesap sorar” diyorsunuz!... Eyvah eyvah; ben de öyle düşünmüştüm!

Unknown dedi ki...

"Klasik ve “en çevreci” çözüm kapan kurmak gözüküyor!"

Elektronik fare kovucu cihazlar da alternatif olarak düşünülebilir.

d.m.t dedi ki...

Kovuculardan haberim var! Hatta bizim bir köpek kovucumuz var. El tipi! Küçük bir şey! Cihazı yanınıza alıp köpek size saldırdığında düğmesine basacaksınız! Şehirde köpek yok ta; kırsalda karşınıza çıkabiliyor! Köpeklere karşı gerçekten etkilimi bilmiyorum! Şükür köpekle burun buruna gelmedim şimdiye! Ama cihazın kılavuzunda saldırmayan köpeğe karşı etkili değil yazıyor!!

Sizin bahsettiğiniz kovuculara gelince; ben duruma biraz temkinli yaklaşıyorum. Dediğiniz aletleri kullanmadım ancak cihazlar 7 gün 24 saat çalışacak! Sürekli belli bir ses yayacak! Haydi bu sesin insan sağlığına zarar vermediğini düşünsek bile benim beslediğim yada yuvası burada olan hayvanlar var! Kediler; kumrular, baştankaralar, kırlangıçlar; 2 tane yarasamız birde baykuşumuz var! Onların bu işten rahatsız olmalarını istemem!

Birde bunun üstüne “arılarım” var ki ! Arıların seslere, manyetik alanlara ne kadar duyarlı olduklarını pek çok yerde okuduk. Kovan terki gibi bir durum yaşanabilir! Yani ben öyle düşünüyorum. İlginize teşekkürler ; selamlar!

Adsız dedi ki...

Cok etkilendim. Samimi güzeldi

d.m.t dedi ki...

Aradan yıllar geçince ne yazdığımı bende unutuyorum:)
Sonradan okuyunca bana da değişiklik oluyor:) Beğenmenize sevindim.