07 Eylül 2009

Pembe Arılar

Yağmurlu bir eylül gününden herkese merhaba!
İki gündür aşırı sıcak ve dün geceden beri pıtır pıtır yağan kış yağmuru. Çok özlemişiz bildiğiniz gibi değil:)
Ama yağmurla birlikte sıcaklık ani düşüş yaptı; sabah sabah paltolar dolaptan çıktı ve üzerimizdeki yerini aldı:)

Sebebi ziyaretimize gelecek olursak( yazma sebebimize:) Bu sonbahar gününe renk katmak!

Teknik arıcılık forumunda çok renkli bir konu gördüm geçende!
Doğuştan renkli analar!
Aklıma ilk gelen benim yetiştirdiğim analar olsa hepsinin doğuştan çingiş pembesi olacağı yönünde!

Arı boyama, etiket yapıştırmayı hep yapıyoruz ( yani ben yapmıyorum da siz yapıyorsunuz:)
Ama doğuştan bir canlı nasıl renkli olur?
Embriyo olarak bulunduğu ortama renkli bir madde enjekte ederek;
yada en temel şey: “ Yavruları renklendirici besinlerle beslemek”. Gerçekten çok zekiyim olayı çözdüm galiba!
Sürekli sebze yiyenler “yeter artık iyice yeşerdik” derler ya onun gibi bir şey:)

Anayı geçin; bu şekilde bütün arılarımızı işaretleyebiliriz. Hani bazen oğullar kaçıyor ya! Senin miydi benimmiydi kavgası çıkıyor. Besle arıları renklendirici mamayla; bütün arılarınız renkli olsun!
Örneğin dalda pembe bir oğul varsa bilin ki demetin arılarıdır:)

Tek yapmanız gereken arıların şerbetine birkaç damla boya damlatmak!!!
Yine düşünüyorum eczane yada kırtasiyede bu arı boyama setlerinin satıldığını:) Elinize verilen renk kartelasından canınızın istediği arı rengini seçtiğinizi; hatta katalog ta olmayan ara renkleri uygun ana renk karışımıyla elde ettiğinizi! Kovanların isimleride şöyle olur: yeşil kovan , mavi kovan,pembe kovan:)
Tabii arı kuşları bu renkli arıları görünce ne yapar? Daha hoşunamı gider; yoksa tiksinir mi bilmeyiz?

Ama bunlar hayal değil ki; zaten yapılabilir şeyler;

Biz biraz daha ileri gidelim; Yıllar önce yapılan bir araştırmada; ateş böceği geni aktarılmış tütün bitkisinin karanlıkta parıldadığını duymuştum; Hatta bu yöntemle kendinden ışık saçan yılbaşı çamları üretmeyi düşündüklerini!

Yine birkaç yıl önce denizanası geni aktarılmış yeşil domuzlarla ilgili bir yazı vardı. Domuzların vücutları ve iç organları yeşil renkliydi; geceleri ise ışık saçıyordu!!!

Şimdi biraz daha hayal kuruyorum: “Renkli ana arıların doğuşunu güneşin doğuşu gibi izlemek istersiniz” değil mi? Güneşi veremeyiz ama karanlıkta parıldayacak analarımız olabilir!
Düşünsenize sıcak bir haziran akşamı; gece gece kovanı açıp; yıldızları seyreder gibi parıldayan analarımızı seyredebiliriz! Amma fantezi olur be..! (hem gen transferine ne gerek; fosforlu boyayla boyarız anaları olur biter:)

Daha ciddi olacak olursak (gerek tıp, gerek diğer dallarda) çoğu araştırmaları okurken “radyoaktif izotop”la işaretlemek ve izlemek cümlesini hep duymuşuzdur. Radyoaktif izotop bir şekilde canlıya verilir ve organları organelleri her neyse (özel ışık altında veya özel ortamlarda) takip edilir; işaretlenir.

Bunlar ilk olarak öylece aklıma gelen şeylerdi; doğaçlama olarak!!!

Sonradan dedim ki ya; böcek işaretleme yöntemleri nelerdir acaba? Bununla ilgili bir yazı var mıdır?
Bir tane buldum. Çok eski bir yayın 86 yılına ait!
Bakmanızı öneriyorum http://www.entomoloji.org.tr/Arsiv/1986_10_3/1986_10_3_185-192.pdf hiç olmadı genel kültür olur:)

Benim dediğim pek çok şey var burada zaten! Gen transferi hariç:)

Toplu olarak boya püskürtme; enjektörle boya verme; organları kesilmesi ,çentilmesi yakılması, radyoaktif izotopla işaretleme, böcekleri parmaklar arasında tutarak etiketleme:)

Burada küçük bir bilgi var “ Eğer böcekler çok hareketliyse öncelikle hareket edemez duruma sokulmalıdır. Bunun için böcekleri 1-5 derecede tutmak iyi sonuç vermektedir. Ayrıca C02, kloroform, azot ve azot oksit ile de uyuşturma sağlanabilir.
Ancak uyuşturucular bazı böceklerin örneğin balarılarının vaktinden önce yaşlanmasına neden olmakta; Bu nedenlerle ekolojik çalışmalarda uyuşturucuların kullanılmasından olanaklar ölçüsünde kaçınılmalıdır.”

(Suni dölleme çalışmalarında arıları uyuşturuyorlardı değil mi? Bu uyuşturma anaları yaşlandırıyor olmasın sakın!!!)

Evet sonuca gelecek olursak siz benim öyle dediğime bakmayın; pembeye boyanmış arılarım olsun istemem. Mümkün olduğunca doğallıktan kaçmamalıyız!

Böcekleri cümleten boyama,işaretleme yöntemleri ancak araştırmalar için kullanılıyor ki; öylede olmalıdır!

Ben kendi ana arılarımın sırtına kalemle “bir beyaz noktacık” koyabilsem benim için fazlasıyla kafi!

2 yorum:

muratakın dedi ki...

Demet Hanım:

Doğarken renkli doğan arılar veya ana arılar şimdilerde biraz fantazi olsa gerek ama önümüzdeki günler neler gösterir bilemem.

bana kalsa oğullar yine karışacak bu boyama işi öncelikle ana arı yaşı için olacak.

Böyle giderse arıları soytarıya çevireceğiz gibime geliyor.
Arılarda bal yapma işini bırakıp defilelere çıkmaya başlarlarsa şaşmayalım.

Bu arada yeni bir renk daha öğrendim 'çingiş pembe' herhalde tekstilcilerin çingene pembesi dedikleri olsa gerek.

d.m.t dedi ki...

Ne zaman okudum bilmiyorum; çingene demek suç diyordu! Roman demek gerekmiş!
Ondan çingiş pembe diyorum:)

Arıları boyama işi olur hocam neden olmasın? Zaten böcekleri boyuyorlarmış gördüğünüz gibi!
Ama bu tarz boyamalar normal arılar için değil de araştırmada kullanılan arılarda olur!