09 Nisan 2009

Dertler bitmez!

Ana kaybeden kovanıma; yeni anayı pazar günü salmıştım. Salı günü baktığımda anayı öldürmemişler ancak üzerinde baskı kurmuşlar( sıkıştırıyorlar)

Yumurtlamasına engel oluyorlar sanki? Neden böyle yaptıkları konusunda hiçbir fikrim yok! Ayrıca dediğim gibi yumurtlamasına izin vermemişler hiç yumurta yok!!!

Aynı kovanın önüne baktığımda ise çok miktarda ölmüş ve can çekişen arı gördüm. Diğer kovanlarda bir iki tane ölü varsa bunda görüldüğü gibi bir sürü ölü arı var. Yağma değil eminim!!!

Erkek arılar bile ölmüş! Yazık be!
Bir yerden ilaç falan mı aldılar ! Arıların yeni ana üzerinde baskı kurmasının sebebi bu ölümler olabilir mi? Düşündüm taşındım kovana şerbet vermeye karar verdim. Çünkü ölen arılarla birlikte kovanın moralinin bozulduğu anlaşılıyor. Şerbeti verdim.

Anayı rahat bırakacaklar mı ?Ölümler devam edecek mi? Hafta sonu kontrolde göreceğiz nasipse!

Bu yeni bal taşıma sandığım( yani ballı çerçeve!)

İstenirse önden bir delik açılıyor ve 5 çerçevelik küçük bir kovan haline dönüşüyor. Süperrrr :)

Bunlar da yeni çerçevelerim; henüz çakamadım! Çakacağım İnşallah!

Bu nedir? Bir martı!
Yakından görmemiştim. Ayakları ördek patisi gibi ama daha minik. Gagası kıvrık ve güçlü!
Bu martı nerden çıktı derseniz dün eniştem getirdi. Okulun bahçesinde bulmuş (kendisi öğretmendir) Martının kolu fena halde parçalanmış. 3-4 veterinere götürmüş ama yardım edecek kimse bulamamış!

Ama öneriler gelmiş “nehir kenarına bırakın gitsin”

Yabancı ülkede olsa pek çok veteriner bu hayvanın kolunu bir operasyonla tamir edebilir. Ama benim şimdiye kadar gördüğüm veterinerler köpek tüyü kırkmaktan ileri gitmiyor!

Doktorlar nasıl hipokrat yemini ediyor! Veterinerlerin böyle bir yemini yok mu! Her koşul ve durumda hayvanlara yardım edeceğim diye!!!
İçinizde veteriner olan varsa lütfen alınmasın! Ben kendi gördüğüm veterinerlerden bahsediyorum! Belkide benim şansıma böyleleri rastlamıştır:)

Evet martımız son durak bana geldi. Böyle durumlar için kafesimiz hazır zaten!!! Eldiven giydim ve kırık kanadın ucundaki tüyleri kestirdim. En azından yarasına daha fazla yük olmasın!

Gagası çok kuvvetli. Kerpeten gibi . Eldivenin üstünden kolumu nasıl sıktı bir türlü bırakmıyor. Kemik birkaç yerden parçalanmış. Saçma tarzında bir silah olabilir!!!

Eğer ki bu zavallı hayvana bu kötülüğü bir “insan” bilerek yaptıysa; aynen bu kuşun kolu kanadı gibi onunda kolu kanadı kırılsın… Başka bir şey demiyorum!!!

Hamsileri yuttu karnı tok; üstelik benim yanımda güvende; ancak....
Uçamadıktan sonra yaşamasının ne anlamı var?

11 yorum:

muhteşem turunç dedi ki...

Uçamadıktan sonra yaşamasının ne anlamı var?.... Vay be ölümle yaşam arasında ne kolay karar verilebiliyor dimi ama atladığınız nokta karar verilecek olan yaşam o martıya ait. Söz konusu olan sizin yaşamınız olsaydı bu kadar kolay olurmuydu bunu söyleyebilmek. Şimdi gelelim diğer konuya martılarda da aynımıdır bilemem ana kırık kemik uçlarını olması gerektiği pozisyonda yada şekilde sabitleyin (karton mukavva vs ile) insanlarda 21 gündür bunlarda da aynıysa sabitlenmiş olarak bekletin kırık kemikler kaynayacaktır. Yara varsa bildiğimiz yara merhemlerinden (örneğin teramisin) kullanabilirsiniz enfeksıon oluşmasın. Bunlarda imdada bir veteriner yetişmezsse en kötü ihtimalle yapılacaklardır.

d.m.t dedi ki...

Muhteşem bey; Muhteşem bey;

Yine beni tanımayan biri olarak konuşuyorsunuz!!! Ben ki temizlik yaparken minicik bir karıncayı bir örümceği dahi elektrik süpürgesine çekemem biliyor musunuz?
Bir kuşu uçamıyacak diye öldürmek benim kitabımda yazar mı sizce? Bir düşünün bakalım!

Şimdiye kadar tedavi etmeye çalıştığım kedinin; köpeğin; kuşun haddi hesabı yoktur (Kuş dediysek güvercindi; serçeydi; kargaydı; kırlangıçtı; saksağandı hatta geçen yıl elektrik çarpan bir şahini tedavi etmiştim) Bu hayvanların hepsinin özelliği yaralanmış yada hasta olmalarıdır.

Kendi çapımda antibiyotikten tutun ağrı kesicisine dezenfektanına kadar her yolu denemeye çalışırım. Ama bu arada hayvanları kesinlikle kobay olarak kullanmam ve acı çektirmem. Bir seferinde kedinin ağzından kocaman bir yeşilbaş almıştım. Kedi kuyruğunu koparmış hayvan baygındı. O yeşilbaşa dahi tedavi uyguladım ve iyileşince doğaya geri saldım.

Bir seferinde de derede su çekilmiş. Balıklar yüzeyde kalmış. Yakalayıp su olan yere salıyorum. Baktım birkaç tane dip balığının derisi parçalanmaya; çürümeye başlamış. Akvaryumum olduğu için balık hastalıklarını üç aşağı beş yukarı biliyorum. Onları aldım eve getirdim ve önce tuzlu su banyosu ardından gerekli ilaçlar verilerek tedavi ettim. Derilerindeki çürüme durunca da dereye geri saldım.

Bir seferinde de bir kumrunun kursası parçalanmış. Hemen enişteme telefon açtım bu hayvanın yarasının dikilmesi lazım diye! Eniştem genel cerrah; o zaman burada tıp fakültesinde çalışıyordu. Birkaç malzeme toplamış geldi. Kumrunun parçalanan göğsünü 3 kat olarak ayrı ayrı dikti. Antibiyotikte verdik ama kumru bir gün sonra öldü.

Eniştem burada olsaydı martının kanadına bakmasını ondan isterdim. Ama yok!!!

Daha örnek istemediğiniz kadar çok! Yazmaya sayfalar yetmez; sayfalar yetse siz okumaya bıkarsınız!!!
Anneme benim hayvan sevgimden daral gelmiş vaziyette. Her daim evde tedavi edilecek bir hayvan mutlaka bulunuyor.

“Uçamadıktan sonra yaşamasının ne anlamı var?” dediğim; bu caniliği kuşa yapanlaradır.
Bir kuş ki hayatı uçmak üzerine kurulmuş ve “siz” bunu onun elinden almışsınız!!!
Evet sayemizde bu kuş yaşayacak ama birileri onun elinden hayatını zaten çoktan almış…

Abdullah Bulca dedi ki...

Henuz taze minik bir arıcı olarak elimden geldiğince pek çok blog sitelerini okumaya gayret ediyorum ilk defa da bir bloga yorum yazıyorum.

neticede bende bir çevre tutkunu olarak o kuşun hayatını idame etmesi için göstermiş olduğunuz gayreti takdir ediyorum. uçamadıktan sonra neye yarar düşüncesine de şiddetle karşı geliyorum...

d.m.t dedi ki...

İlk defa bana yorum yazmanız ne kadar güzel:)
Çevreyi sevmenizde ayrıca güzel!!! Ne kadar minik bir arıcı olduğunuzu merak ettim!

Hangi düşünceye karşı çıktığınızı ise anlayamadım?
Ben her koşul ve durumda elimden gelen gayretin fazlasını canlılar için gösterdim; göstermeye devam edeceğim!

Abdullah Bulca dedi ki...

sizin değil bir üstteki " Uçamadıktan sonra yaşamasının ne anlamı var?... " yorumuna karşı geliyorum.

minik derkende arıcılık dünyasında ki zamanı baz alarak konuşuyorum henüz 2 aylık arıcıyım ya emeklemeye başlıyorum :) yoksa az biraz yaşlıyım yani :)

ilk defa yorum yazmam daki sebeb de kanadı kırılmış bu martıcığa göstermiş olduğunuz ilgidir.

muratakın dedi ki...

Demet Hanım:

Anaarıyı zaten uyduruk fileyle kovana verdiniz alışma süresini doldurmadan hemen saldınız, o ana arını kovanda yaşaması mucize.

Bu günlere buğday ilaçlaması ve arkasından Ayçiçek ekim öncesi ilaçlama var, sizinde arılarınızın yakınında tarla var sanırım.

Çerçeve çakmaya acele etmeyin nasıl olsa ağustosta çakarsınız.

Saygılar.

d.m.t dedi ki...

Değerli doktorumuz Muhteşem bey olaya duygusal yaklaştı. Aramızda bir yanlış anlama oldu; onu hallettik sanıyorum:)
Sonuçta hepimiz aynı taraftayız!

Murat bey; çerçeveler için acele etmiyorum.
Ne demişler acele işe şeytan karışır:)

onderharman dedi ki...

siz doğanın kanunlarına karşı çıkamazsınız,içinizdeki merhamet ve acıma duygusuda.her canlı doğar büyür ve ölür.seyrettiğim belgesellerde hiçbir belgesel yapımcısı aslanın kovaladığı ceylanı kurtarmaz yada yaralı bir aslanı sırtlanların elinden .
maalesef doğa böyle güçlüler yaşar zayıf ve hastalar ölür.
ama yinede yaralı martıyı yaşatmaya çalışmanız büyük bir insanlık örneği.

Amatör dedi ki...

İyi günler bende çok yorum yapanlardan degilim.
Blogları devamlı takip ederim kim neler yapmış bakarım sizin çevreye olan duyarlılığınızı taktir ediyorum.
Herhangi bir canlının yaşamasını yardım edebilirsek daha çok mutlu huzurlu oluruz kendi adıma söylüyorum.
18 yaşlarındayken bazen ava gidip avlanırdım bir gün kara tavuk denilen bir kuşu vurdum yaralıydı uçamıyordu elime aldım kaçmaya çabalıyordu kaçamıyor çünkü yaralı.
Elimde kalbinin can acısıyla hızlı hızlı attıgını hissediyorum o an çok pişman olmuştum ama onu ben yaraladım suçluluk duygusuyla yere bırakıp gittim bazen düşünüyoru acaba ölmüşmüdür.
Bir dahamı kesinlikle hayvanları kötü davranmamayı çalıştım.
Yerim musait 5 adet keçi 3 adet güvercin 4 adet beyaz kaz 2 adet köpek 11 adet paçalı cin tavuğu 14 köy tavuğu besliyorum.
Hayvan beslemek bana huzur veriyor kalın sağlıcakla.

d.m.t dedi ki...

Önder bey; doğanın kurallarına karışmak diye bir şey yok! İşin tuhafı ortada doğa diye bir şey kalmamış!
Dereler yazın tarla sulamaktan tamamen kurur hale geliyor. Balıklar telef oluyor.
Avlanması yasak olduğu halde tilkiden tutunda pek çok kuşa kadar hayvan ateşli silahlardan nasibini alıyor!
İlaçlardan yılanlar kuşlar ölüyor! Kabuklu salyangozlar bile vatandaşlar tarafından tamamen toplanmış; nesilleri kurutulmuş!

Bunun doğa kanunu neresinde? Bir aslan bir ceylan yer; bilemedin 10 ceylan yer! İnsanoğlu bir yere girdimi bitirmeden çıkmıyor. Keşke doğa olsa da biz karışmasak!
Bazen diyorum en iyisi Avustralya ya gitmek! Belki orada doğal dengenin bozulmadığı yerler kalmıştır:)

İsminizi bilmiyorum; Sayın Amatör! Benim dışımda; canlıları seven başkalarının da olduğunu görmek beni çok heyecanlandırıyor. Çevremizde bu tip insanları pek fazla göremiyoruz da!

Bir karatavuk sizi bu hale getirdi demek? (Karatavuk deyince bilmeyenlerde büyük bir şey sanacak:) Benim gördüğüm karatavuk kargadan küçük; turuncu gagası ve güzel gözleri olan bir kuştur! Hızlı hareket eder; ağaç altlarında eşinerek kurt solucan gibi şeyleri yer:)
Kısaca karatavuk bilgisi verdikten sonra;
Bakıyorum da sizin çiftlik Ali babanın çiftliği gibi olmuş :) Gerçi bizim çiftliğinde sizden kalır yanı yok!!!
Ama türleri biraz daha arttırmamız lazım:)

Abdullah Bulca dedi ki...

doğal seleksiyona mudahil olmayı bende doğru bulmuyorum yani bir aslan ceylan peşinde koşuyorsa onun yaratılışında vardır koşar yakalar öldürür ve yer. buna müdahil olmayız.. Cünkü doğası gereği böyledir. ancak birileri gelipte tarla açacağım diye ormanı yakar o ceylanları diri diri öldürürse yada bilmem kaç bin dolar veripte safari turları yaparlarsa işte o zaman olay doğal seleksiyondan çıkmış demektir.

şimdi burada ortada doğal olmayan bir şey var oda martının vurulması. bunu yapanda bir insan neticede onu alıp tedavi etmeye çalışan yaşamını sürdürmesine destek veren de bir insan.

doğal olgu içerisinde o martı nasıl bir başka canlı olan balık yiyerek hayatını devam ediyorsa öyle etmeli ama biz insanoğlu olarak denizleri kirletmekten kanalizasyon ve petrol atıklarından dolayı zaten balık bırakmadık hayvancağız zar zor hayatını devam ettirmeye çalışırkende birileri tarafından vurulması da çok manidar...