14 Ocak 2012

Bahara ne kaldı?

Bahara az kaldı. Kış hangi ara geçti? İnan bilmiyorum. Bu kış tam fakir kışı oldu.

Ekimde yağan kardan sonra buralara kar yağmadı. Bolca yağmur yağdı. Yer altı suları adam akıllı beslendi. Yoksa kuraklıktan halimiz haraptı. Hava soğuk olsa da çok soğuk olmaması güzel şey:)

Güneşi gören tavuklar toprak banyosunda, kendilerinden geçmişler.

Dün ilk kez arıları uçarken gördüm; çok zamandan beri!

Kovanlar posta posta uçup biraz rahatladılar. Şöyle ki bütün kovanlar aynı anda uçuşa geçmiyor. Bir kovan çıkıyor havalanıyor içeri giriyor ondan sonra başka bir kovan harekete geçiyor.


Kediler camda bekleye dursun;

Benim ufaklıklar hiç durmadan hareket ediyor.

Koca adam oldular:) Yere biraz kedi maması döktüm de o şekilde fotoğraflarını çektim.




Anneleri gelince sütaş vakti… yani süt vakti:) Yuppii.

Geçen yıl “dere ıslahı” adı altında ağaçlarımızı söküp atmışlardı hatırlarsanız. Bizde ağaçları nasıl değerlendirelim diye düşünüyoruz.Burada metreküpünü 150 liraya biçiyorlar.

Birazını biçtirdik. Gladiçya sert, karaağaç ondan sert! Bıçkıcılar özellikle karaağacı biçmek istemiyorlar. Sanırım testerelerini körlüyor:) Ağaçlar kuru ama neme lazım küflenebilir diye dizerken aralarına çıta koyduk.

Tahtaların bir kısmıyla araba garajının arka tarafını kapladık.

Bu gördüğünüz gladiçya. Rengi ve dokusu çok güzel. Ağaçların damar damar hali tahtaya ayrı bir güzellik katıyor.

Hafif olsun diye kapısını yine biçtirdiğimiz kavaklardan yaptık. Kavak daha hafif , yumuşak, çivi rahatça giriyor ama bir o kadarda dayanıksız.
Dur bakalım ilerleyen günlerde kovanlık söğüt biçtirebilirim. Tabii önce tarlaya girilebilir hale gelmesi lazım. Çünkü ağaçlar dereboyunda.

Malum kış olunca her tarafa yağmur kar sürüyor. Traktörün garajının kapısı yoktu. Oraya bir sürme kapı yaptık.

30*30 kutu profil ve ondülin kullandık.Bizim için kapının hafif olması önemli; çok kalın ve ağır olması değil. Sonuçta kapı dostaymış düşmana değil! Yere 30mm köşebendi ray olarak betonladık.

Ondülinleri profile akıllı vidalarla monte ettik. Akıllı vidayı ben iki yıl öncesine kadar bilmiyordum. Abim göstermiştir. Akıllı vida ucunda kendi delici sistemini taşıyan ve sizi ayrıca matkapla delme derdinden kurtaran bir vida. Sanayiden tane hesabı alabiliyoruz:)

Burada bizdeki birkaç boy akıllı vida. Soldan ikinci mercimek başlı, diğerleri havşa başlı.


Traktörün kapısını başarılı bir şekilde tamamlayınca arabanın garajı içinde aynı şekilde bir kapı daha yaptık. Ama onun rayını betonladıktan sonra baktık ki beton dondan patlamış! Demek ki bu günler beton yapmak için pek müsait değil!!!

Kar olmasa da kardelenler çiçek açtı.

Baklalar yeni çıkıyor.

Otlar çok güzel büyüdü. Ne yazık ki yiyecek kuzumuz yok!

Isırganlar kendi kendine çıkmış yakında yenecek hale gelirler.

Isırganın makbul olanı bahar ısırganıymış!

Bu yıl küçük kuşlar için bir çuval ayçiçek ayırdım. Kuşları her kış düzenli besliyorum. Evde çok sayıda kedi olunca yemi yere koyamazsınız.

Çok önceleri bu teneke kutuyu yapmıştım. İçine ayçiçek koyup asma çardağına asıyorum. Kuşlar buradan tek tek ayçiçeklerini taşıyorlar.

Şöyle diyeyim ki yıllar önce sayıları 5-6 taneyken şu an 20 civarı “Baştankara”mız var.

Bunlar mavibaştankara. Küçükler ve renkleri mavimsi.

Bunun ismini bilmiyorum ispinoz olabilir mi?

Soldaki büyükbaştankara sağdaki mavibaştankara.

Heyecanlanınca saçlarını dikiyor. Yemleri bitince eğer bahçedeysem beni buluyorlar;etrafımda uçmaya başlıyorlar. Anlıyorum gidip yem koyuyorum. Yakında yavru zamanı gelince bir tanesi kalmaz herkes kendi yoluna gider.

Kış sert geçmediği için dalında kalmış inci çalısı meyveleri. Normalde kuşlar gelip bunları tek tek yerdi. Çünkü içlerinde tohum var.

Bu da kırmızı inci çalısı. Bunun da küçük küçük meyveleri var.

Bu dikeni de tarlada buldum ve eve getirdim. Boyu benim kadar, belki daha uzun.

Çok güzel bir diken ilk kez görüyorum.

8 yorum:

TUYSAL dedi ki...

Selam, kışın arılarla pek iş olmuyor ama maşallah siz bir yandan bitkilerle bir yandan hayvanlarla, doğayla içi içe bir hayat sürdürüyorsunuz. Çiçeklere doğru yürüyen kedi görselini beğendim.

d.m.t dedi ki...

Sizlere de selamlar Tahsin bey.
Sormayın; bu doğayla iç içe yaşamak bende fena halde bağımlılık yaptı. Apartman dairesinde duramıyorum.Başım ağrımaya başlıyor, içim daralıyor.

Şükürler olsun; şimdi bahçeye çıkacağım ve sabah sabah buz gibi ve de mis gibi havayı ciğerlerime çekeceğim. Herkese tavsiye ederim:)
Kendinize iyi bakın, selamlar.

muratakın dedi ki...

Demet Hanım:

Sizde havalar daha iyi bizden iki hafta ilerdesiniz.
Yeşiliklerden belli oluyor.

Kuraklık dediniz. gördünüzmü şimdide su çok diyorsunuz.

Üstü yeşil kovanın altı dar çift delikli iki deliktende arı çıkıyor.
Onun alt katıda ballık olarak kalmış gibi.

Ağaçlar güzel desenliymiş başka yerde kullanılabilirdi, siz kışta olsa boş kalmamak için kuruluk yapmışsınız.

Yakında olsam o yaygaracı cins olan köpeğin birisini alırdım.

Vidaların üçü havşa başlı birisi bombe başlı, mercimek başlının altında havşası da olur.

Şöyle bakıyorumda yaşadığınız ortamla iç içesiniz bir bakıma doğaya olan borcunuzu ödüyorsunuz.

Şimdilik iyi günler.

d.m.t dedi ki...

Yağışlar iyi geldi şükürler olsun!

O kovanda 3 giriş var;ben yapmışım.Arı üst katta kışlıyor; kışlasın bakalım.

Ağaçlar güzel; arasan bulamazsın. Taş yerinde ağır demişler ya; işleyecek alet olmayınca kıymeti yok!

Siz vidaları bizden iyi tanırsınız; ben acemiyim; ama öğrenirim, hevesliyim.Yeter ki öğreten olsun!

Doğaya olan borcumuz ölünceye kadar bitmeyecek gibi gözüküyor:)

Sağolasınız;size de iyi akşamlar.

murat (erkan) dedi ki...

Doğaya bakış açınız ve çevrenizde bulunan canlılara karşı şefkatinizi ,burdan alkışlıyorum , ğerçekten tam bir doğa insanısınız ,benim şehrin stresinden ,yorucu temposundan kurtulup arılığa gittiğimde dikmiş olduğum fidanların hiç açmamış tomurcukalrına bakıp kovanalrın yanında gezip meşe ormanının içerisinde farklı bir çiçek görüp onun resmini çektigimde ,karıncanın eşek arısı ölüsünü kaldırıp götürdüğünü izlerkenki hazzını duyduğum gibi sizinde bu şekilde doğayla içli dışlı olduğunuzu görünce işte bir doğa sevdalsı daha diyorum (bu sayının artmasını da istemiyor değilim tabiki )neyse uzun lafın kısası yapmış oladuğunuz herşey çok güzel gerçekten blogunuzu severek takip ediyorum ,bu arad solucanlar ne durumda , ufaklıkların durumu bir harika da :))

d.m.t dedi ki...

İlginize çok teşekkür ederim. İçimizden geldiği gibi yaşamaya çalışıyoruz işte!

Solucanlar kasanın dip kısmına inmişler. Uykudalar sanırım, bir şey yeyip içtikleri yok. Hava gündüz 2 dereceydi.Hadi ambarda 3-4 derece olsun.Bu sıcaklıkta oynamamaları çok normal:)
Selamlar.

mcsumer dedi ki...

Eski padişahlar da yaptırdıkları binaların duvarlarına ''kuş evleri'', ''kuşsaraylar'' yaptırırlarmış. :)

Kolaylıklar dilerim.

d.m.t dedi ki...

Kuşların bile sarayı varmış:)
Vallahi padişaha da böylesi yakışır!

İşin esprisi bir yana, hem kuş yuvası yaparım hemde bunu mevcut binaya uyumlu; estetik bir şekilde yaparım demek tebrik edilmesi gereken bir durum. Ustalarına Allah rahmet eylesin. Sonuçta iyilik amaçlı çok güzel şeyler yapmış atalarımız.

Selamlar efendim.