14 Ağustos 2009

Urfa,balık,harran,şıllık!

16 Temmuz’da yaptığımız Urfa gezisinden bahsetmeye söz vermiştik ! Vakit bulup yazamadım! Kısaca anlatmaya çalıştım umarım okuduğunuza pişman olmazsınız :)

İstanbul’dan akşam uçağıyla kalkıyoruz. “feel like a star” sloganlı uçağımızla “normal” bir yolculuk yapıyoruz ve işte Urfa’dayız!!!
Havaalanı şehir merkezine baya bir uzak. Git git bitmiyor! Karanlık olduğu için etraf gözükmüyor.
Sonrasında şehir merkezi ve gece gece kebap yiyerek karnımızı doyuruyoruz!(sağlıklı beslenmek buna denir!)

Ertesi gün arabadan gördüğümüz manzara: İlk dikkatimi çeken evlerin çatısı yok! Hemen hepsinde güneş enerjisi takılı!

Burada böyleymiş; salçalar sebzeler terasta kurutulurmuş. Kar, kışta olmadığı için çatı yapmıyorlarmış (Çatısız ev olur mu hiç? Bence olmaz! Salçasız yemek; çatısız ev olmaz gibi bir slogan bile uydurabilirim:)

Şehrin dış kısımlarında daha fakir evler; şehrin merkezine doğru ise yüksek katlı ve çok sayıda ev var! Anlıyoruz ki şehrin nüfusu fazla! Trafik oldukça yoğun ve korno sesi rahatsızlık veriyor!
Urfa da küçük çocuk çok fazla!

Kadınların çoğunluğu zor şartlarda yaşadığı, bakımsız olduğu, ve çok çocuk dünyaya getirdiği için bebek ölümleri ve kadın hastalıkları da yaygınmış!!!

Balıklı gölün de bulunduğu yere geliyoruz. Burada her şey yan yana! Çarşılar, dükkanlar camiler,kutsal mekanlar!

Sağ tarafta balıklı göl, üst tarafta Urfa kalesi!

10 yıl önce bu kadar da yeşil değilmiş buraları! Sonra gayretlerle bir şeyler yapmaya çalışmışlar! Yoksa Urfa da birkaç fıstık ağacından başka yeşil bir şey gözükmüyor!!!

Balıklı göl! Uzunluğu 150 metre, genişlik 30 metre derinliği de 3-5 !

Yan tarafta görülen Rızvaniye camii!

Amcam çok dikkatli şekilde bana bakmış! Bu kız benim fotoğrafımı çekiyor diye:)

Hz. İbrahim’in ateşe atıldığı zaman bir mucize olup ateşin suya; odunların balığa dönüştüğü anlatılıyor! İçindeki balıklar sazan ; ama kimse yakalayıp yemiyor. İstanbul’da güvercinlere yem satanlar var ya! İşte burada da balıklara yem satılıyor. 50 kuruş verip bir kapak yemi balıklara döküyorsunuz. Bir ara insanlar balıklara önüne geleni atıyormuş; sonra balıklar dengesiz beslenmekten nalları dikmişler. Bunun üstüne sadece palet balık yemi satılmasına izin vermişler:)


Balıklar öyle bir şartlanmış ki; siz havuzun kenarında yürürken aynen eskortluk yapıyorlar! Siz yürüdükçe onlarda yanınızda yüzüyor:)

Az ileride Hz. ibrahim’in doğduğu mağara (dergah) var! Bitişiğinde mevlidi Halil camii! Karşısında yeni dergah camii!


Camilere girmek istiyoruz ama yanımızdaki ablamız bunun hoş karşılanmayacağını söylüyor! Çoğunluk Şafii mezhebi olduğu için erkekler kadınlarla muhatap olmak istemiyorlarmış!(abdestleri bozulacağı için) O yüzden kadınlar camilerin içinde değil de hep mescitlerde namaz kılmak durumunda!!!İlginç!
Oysa bizim burada camilerin üst katları yada arka kısımları kadınlara ayrılmıştır!


Dergaha giriyoruz(Hz ibrahimin doğduğu mağara)kadın erkek diye iki bölmeye ayrılmış.

Bir mağara burası!

Namaz kılmak için yerler var!
Mağaranın camla kapatılmış olan ileri kısmı!

Gerek mağaranın içindeki yoğun nem; gerek aşırı kalabalıktan çok rahatsız oldum ve iki rekat kılıp kendimi dışarıya zor attım. Hava almam lazım!
Az ilerliyoruz, bir havuz etrafı çay bahçesi isterseniz yemekte yersiniz!

Havuzun içinde para karşılığı kayıkla turlayabiliyorsunuz! 9 çocuk bir kayıkta!

Demlikle çay istiyorsunuz (Seylan çayı geliyor; karadeniz çayı bulmak pek mümkün değil!)
4-5 bardak içiyorsunuz kesmiyor!
Başka bir yere oturup orada da içiyorsunuz!

Çok ters bir zamanda Urfa gezisi yapıyorum:) Hava çok sıcak ancak havuzun etrafı dinlenmek için iyi bir ortam; çoğu kere gelip burada çay içiyoruz. Bardaktaki balık desenleri hoşuma gitti:)

Havuzlar birbirine bu yollarla bağlı sanırım!

Her yerde balık var;

Birkaç tanede güvercin!

Balıklı gölün etrafındaki dükkanlar! Bu şekilde dizayn edilmiş!


Bir baharatçı! Kaç çeşit acı biber var:) Yiyebilene tabiiki!!!

Yine bu noktaya yakın olarak çarşılar var! Bakırcılar kumaşçılar, kuyumcular,bıçakçılar falan filan! Çarşılar çok kalabalık! Nedendir bilinmez çoğu noktada fotoğraf çekmekten utanıyorum! Sanki biri çıkıp “ hop!!! Niye fotoğrafımızı çekiyorsun?” diyecek diye. Belli mi olur birisinin hanımını kızını falan yanlışlıkla kadraja alırız da sonra başımıza iş açılır:)

Bir akşam yemeğini polis evinde yiyoruz! Terastan bütün Urfa gözüküyor.

Arabayla biraz yol yapıp Eyüp Peygamberin makamına gidiyoruz!

Eyüp peygamber hastalanıp vücudu yaralarla kaplandığı zaman hanımı onu bu mağaraya getirmiş.


Hastalığı ilerlemiş, ilerlemiş ! Ama o sabretmiş!
Sonrasında yerden şifalı bir su çıkıyor ve Eyüp Peygamber bu sudan içip; yıkanınca Allah’ın izniyle iyileşiyor.
Bu mağara çok daha küçük. Kadınlar 10 dakika; erkekler 10 dakika ayrı ayrı giriyorlar. Kadınlar o kadar izdiham yapıyor ki; ezilicem diye korkuyorum. Girdiğime de bin pişman oluyorum ama nafile geri çıkamıyorum:)

Hemen orada bulunan camii! Kadın mescidi yine aynı; caminin altında küçük bir yerde!

Şifalı olduğu söylenen kuyu bu! Suyu pompalarla çeşmelere bağlanmış!

Urfa da geleneksel kadınlar bu renk eflatun başörtü takıyor!

Ama; erkeklerde aynı eflatun başörtüden takıyor! Kadınların ki süslü erkeklerin ki sade! Eflatun rengin ne anlam ifade ettiğini cidden bilmiyorum. Birkaç erkeğin başörtülü resmini çekmek istesem de son anda vazgeçtim:) Bir bu görüntüdeki şalvarlı ağam var resim olarak!!!

Oradan dönüşte kavşakta gördüğüm biber heykeli:)

Başka bir gün Harran dayız! Harran arabayla 1-1.5 saat çekiyor! Kalıntılar bizi karşılıyor!

Eski devirlerde tarihi eser bilinci olmadığı için insanlar taşları söküp kendilerine ev falan filan yapmak için kullanmışlar.

Şimdi durum değişmiş midir? Bilmiyorum!

Hayat el Harrani türbesindeyiz!



Türbenin yanında yine bir camii var!

Ziyaretçilerde yoğun sayılır!
Harran halkının çoğunluğunun Arap kökenli vatandaşlarımız olduğunu duyuyoruz!

Kubbeli Harran evleri!



Bir tanesi turistik amaçla açık!



Rastladığımız eski bir alet; tırmığa benziyor!

Bu kubbelerin her biri aslında bir oda! Odalardan birbirine geçiliyor.

İçerisi yazın serin; kışında sıcak olurmuş. Bizim Trakya da köylerde bu şekilde örülmüş ekmek fırınları vardır . Bana onu hatırlatıyor:) Tavandan sarkan şey; nazardan korunmak amaçlı üzerlik tohumu!

Eğer ki içinde ateş yakacak olursanız bu bacalar dumanı içeriye dağıtmadan dışarıya emiyormuş. Burada ateş yakılmış ki taşlar kararmış!

Harran önemli bir bilim merkeziymiş eskiden! İlk üniversitenin kurulduğu yer olduğu söyleniyor! Her yerde kazılmayı bekleyen kalıntılar var. Bu İslam dönemindeki en eski caminin kalıntısı.


Arkadaki uzun yapı ise caminin minaresiymiş! 30 metre civarında ayakta! Üst kısmı yıkılmış!


Etrafta tarihi eserler konusunda düzgün bilgi verecek ne bir yetkili , ne bir yazı var! Bence Urfa’nın bu konudaki en önemli eksiği!!!

En azından tabelalar olabilir değil mi? Şükür okumamız var!!! Okuyarak bilgileniriz hiç olmadı.

İnsanlar gittikleri yerlerde illaki fotoğraf çektirirler ya! Ben oradaydım diye!
Bence hiçbir önemi yok; önemli olan insanların aklında kalanlar sadece!!!

Zorla benimde fotoğrafımı çekiyorlar; sonradan bakıyorum bu soluk benizli kim diye? Benmişim!!! Sıcaktan ve yürümekten iyice rengim solmuş:)

Yerlerde üzerlik tohumlarını görüyorum ve topluyorum eve getirip ekeceğim:)

Yine Harran'da tarihi bir kale mi diyim ne diyim! Tabela varda ben mi göremiyorum acaba?

Her yerde tarih var!

Harran; Urfa merkeze nazaran daha yeşillik. Çünkü sulama kanalları var! Ama yinede altına arabanızı çekip dinlenebileceğiniz bir tek ağaç yok!
Yoldaki asfalttan tek kelimeyle alev fışkırıyor!

Bunun harici Urfa’nın bildiğimiz şehirlerden hiçbir farkı yok. Her türlü giyim, mobilya, teknoloji mağazaları hizmetinizde! Ne ararsanız var yani! Ama biz işin o kısmıyla ilgilenmiyoruz!!!

Gece saat 10.30 civarı balıklıgöl! Çok daha sakin; balıklar uyumamış bizden yem bekliyorlar!

Urfa da gezecek yer çok; ama birkaç saatlik mesafede!

Bu sıcakta ev sahiplerimizi daha fazla zahmete sokmak istemiyoruz.


Bir dahaki sefere gelince oraları da dolaşma sözü alıyoruz. Ama daha serin bir havada!!!

Çantamıza birkaç bakır kap; biraz Seylan çayı, özel sipariş “pilavlara koymak için” küçük yeşil mercimeğimizi ve şifalı sularımızı alıp:) geri dönüşe geçiyoruz!

Yediklerimiz içtiklerimiz bizim olsun! Size sadece şıllık ‘ın fotoğrafını gösteriyorum. Bir tür krep; yada bizim akıtmaya benziyor (ama mayalı değil) İçine dövülmüş ceviz sarıyorlar. Üstüne sıcak şerbet!

Oluyor size çok hafif bir tatlı! Şıllık adı da buradan geliyor sanırım:) Urfa da garson size yemeğin üstüne “şıllık ister misiniz efendim?” derse şaşırmayın sakın!

13 yorum:

muratakın dedi ki...

Demet Hanım:

Bu kadarda gezilmezki.
Okurken, resimlere bakerken başım döndü, siz gezmekten yorulmamışsınız.
birisi gezi notlarını yazın demişti alın size gezi notları der gibi 75 tane resim sıralamışsınız.

Boşuna demiyorlar yarım hacı olunur diye, Her tarih ve de dini yerler.

Diğer ülkelerden dini gezi için insanlar gelmeli ama işin satışını yapamıyoruz.

d.m.t dedi ki...

Resimleri ayıklarken cidden zorlandım! Hepsini yayınlamak isterdim ama mümkün değil!Bazı yerlerde de şarjım bitti, resim çekemedim!

Ayrıca henüz gezmediğimiz o kadar çok yer var ki!En güzeli gidip herşeyi yerinde görebilmek!

mahmudiyearicilik dedi ki...

Teşekkürler Demet Hanım,
Bizleri urfayı gezdirdiğin için

TEŞEKKÜRLER

d.m.t dedi ki...

Ne demek! Zahmet edip okuduğunuz için asıl ben teşekkür ederim.

mcsumer dedi ki...

Demet Hanım,

Paylaşımınız için teşekkürler.

Aslında, "biraz daha ayrıntı, lütfen" diyerek bitirecektim sözü.

Ayrıntı sözcüğünü yazdıktan sonra dönüp baktım ki; şalvarlı ağanın başörtülü fotoğrafını çekerken tanımadığım hemşehrilerimden birinin Urfa'ya kazandırdığı bir hayrat çeşmesini görüntülemişsiniz. Keşke çoluk çocuğunu bulup gösterebilseydim.

Hava ne kadar sıcaksa...
Çeşme başı da epey kalabalık.

Bahtıkara'dan n'aber? Hala bahtıkara mı?
Yeni öğrendiğime göre; (son) eşleştiği kendi ailesindense olabiliyormuş böyle bir durum. Yani (ilk) yumurtalar, döllü olduğu halde erkek yavru verebiliyormuş. (Düzgün ve sağlıklı yumurtlamaya başlamış olduğu düşüncesiyle, parantez içindeki "son" ve "ilk" sözcüklerini ekledim.)

Hayırlısı neyse o olsun.

Mustafa Hilmi ÖZKAL dedi ki...

D.M.T Bacım merhabalar 1976 da Ş.Urfaya gittim o muhteşem resmeyledigin yerleri rahmetli eniştemle gezmiştim bana o günleri hatırlattın senin gezdigin yerleri sanki bende gezmiş oldum teşekkür eder sagol var ol saglıklı ve neşeli ol esen kalasın

TUYSAL dedi ki...

Sayın d.m.t,

Urfa ve çevresiyle ilgili yazı ve görselleri paylaştığınız için teşekkürler. Bu aylarda oralardaki sıcağın şiddetini biliyorum, çünkü 3-4 sene Mardin'de görev yaptım.

Harran harabeleriyle iltgili yazı, foroğraf ve yorumlarınız beni de harab etti.

Mehmet Gündoğdu dedi ki...

paylaşımıza teşekkürler demet hanım
gezmiş gibi oldum

Unknown dedi ki...

bacım çok teşekkür ederim şu anda 16 /8 2009 saat 01 22 .20 dakikada anca okuyup resimlere bakabildim sayende urfayada gittim allah razı olsun.

HB dedi ki...

Artık demek ki arıcılık ülkemizin her yerinde yapılabilir diye ahkam kesmeyeceğiz. Ş.Urfa hariç her yerinde yapılabilir...

Eğer oralarda bir yerlerde arı olsaydı haberimiz olurdu değil mi?

İlhami Uyar dedi ki...

Demet hanım göstermiş olduğunuz incelik ve zahmet için teşekkür ederim,değişik kişilerin görüş açısından izlemek ve dinlemek gerçekten çok güzel,arada nüans farkı oluyor,verdiğiniz ayrıntılı bilgiler için şükranlarımı sunarım,iyi çalışmalar kolay gelsin.

Adsız dedi ki...

Tarih konusunda şansızmışsınız, yada size "tarihi anlatammı abla" diye soran afacanlara denk gelmemişsiniz.

Zafer ANLAYIŞLI dedi ki...

Demet hanım selamlar,

memleketten yeni döndüm sizde bu arada boş durmamışsınız urfaya kadar uzanmışsınız.

bende 80 yıllarda iki ve 90'Lı yılların başında bir defa olmak üzere o güzergahtan slopiye kadar gitme imkanım oldu şunu söyleyebilirim memleketimizin her yanı ve insanları ayrı bir güzel.farklılıklarımız, Kültürlerimiz, zenginliğimiz olarak düşünüyor bu güzel vatanımızda o kadar çok ortak noktamız varki bu kadar ortak nokta arasında kardeşçe yaşamamamız için hiç birsebep yok.
diye düşünüyorum.

Urfa'nın gönlümdeki yeri bir başşkadır ve beni ayrı bir etkilemiştir.
Şehrin insanlarının misafirperlikleri ve mistik havası peygamberler şehri olmasından kaynaklanıyor olduğu kanaatindeyim fakat ne yazıkki harrana gidemedim inşaallah yine bir doğu gezisi nasip olursa gidip görmek istiyorum.

arılarınız ve sizlere sağlıklı günler diliyorum Allah'a emanet olunuz.