Hangi kovandan çıkmış? Ne zaman çıkmış? Düşünüyorum bulamıyorum. Hani kontrolde ediyorum ; üstelik fazla beslemede yapmadım!
Kan ter içinde kalıyorum ki …uyanıyorum.
Henüz arıcılığa acemi olanlarda görülen bir durummuş rüyasında arı görmek!
Peki benim için oğul görmek neden hala kabus oluyor anlayamadım:) 5-6 yıldır arıcılığa alışmış olmam gerekirdi değil mi?
Neyse; bu yıl ancak rüyada oğul görebilirim gibime geliyor.Çünkü; arılar geçen yıllara göre geç gelişiyor. Elbette kendim için konuşuyorum başkasını nerden bileyim?
Burada, benim bölgemde hava uzun süredir yağışlık ve doğru düzgün ısınmadı. Soğuk desek yanlış olmaz!
Mayısın kaçı oldu? On ikisi mi? Ayçiçek balı alacak olanlar yavru doğumlarını tarlaların çiçek açacağı zamana endeksler. Ona göre bala yetişecek işçi arıları olmuş olur!
Normalde nisan ayının başında ayçiçekler ekilmiş olurdu. Çiftçilerin çoğu henüz ekimi gerçekleştirmedi. Buna bizde dahiliz.
Bir ay kadar önce ekim yapmayı başaran birkaç çiftçi de tarlalarını bozmak zorunda kaldı çünkü ayçiçekleri fazla yağıştan çıkmadı.
Şimdi iki gündür yeni yeni tarlaya girebiliyor çiftçiler. Bizde önümüzdeki birkaç gün içinde ekmeye başlayacağız inşallah!Yani nereden bakarsan bak takvim bir ay şaşacak!
Tarlaya yağmur yağarken,durup yağmurun geçmesini bekleyen leylekler. Hemde 4 tane!
Birkaç kovana kat vermeyi düşünüyordum. Ama havanın istikrarsız olmasından cesaret edemedim.Bir tane yarım ballığım vardı. 9 tanede çerçevesi. Dedim diğer kovana da bir yarım ballık yapayım. Ölçüleri normalden kısa olan çerçevelerim vardı. Arıları ilk satın aldığımda bir kovanın çerçeveleri normalden kısaymış ve onları sistemden çekene kadar canım çıkmıştı. Aslında imha edecektim!
Baktım çerçevelerin boyunu uzatmak mümkün değil. Ama kısaltmak mümkün:) O halde bende yarım ballık çerçevesi yaparım. Kestim çaktım.
Yarım ballık hazır. Çerçevelerde hazır. Bir sıra tel ve petekte takıldı tamam.
Atılacak 2 tane demir divan vardı. Abime dedim "Bana bunları sehpa yapsana" "Sen kes" dedi "Ben kesemem korkarım" dedim.
Hava çoğunlukla yağışlık ve soğuk olunca bende kendimi marangozluğa verdim.
Bizim sundurma güneşe açık bir yer; yazın çatır çatır yanıyor.Zaman zaman rüzgar yağmuru duvarlara kadar vurduruyor. Oraya koymak için bir dolaba ihtiyacım vardı. Ama mobilya koyamazdım yoksa çatlar giderdi! Odunlukta iki tane eski divan duruyordu.Fi tarihinden kalma:) Tahtaları çam olmalı! Onu gözüme kestirdim söktüm. Kimi tahtalar sökerken çatırdadı tabii; iyice kurumuş !
Sonra diğer çiçeklerin düzenlemesine karar verdim.
Çiçeklerimin çoğunu yoğurt kutularına( kovasına) ekerim. Hem atılacak kutuları değerlendiririm, hem de saksı masrafı yapmamış olurum. Ama yoğurt kutuları görsel olarak pek güzel durmuyor üzerleri yazılı. Ayrıca delik yerlerinden topraklarda akıyor. Aslında uzun zamandır saksıları nasıl dertop hale getirebilirim diye düşünüyordum.
Bu arada geçen hafta sonu İstanbul'a kaçtım. Sadece 3 gün için. (En son 1,5 yıl önce gidebilmiştim. Ondan sonra hiç fırsatım olmadı)
İstanbul geçen hafta yağmurluydu Bu minikte Acıbadem de apartmanın önünde sabahtan beri bağırıyormuş! Ablam simit almaya aşağı inince bakmış yavru ıslanmış, gözleri çapak içinde bağırıp duruyor. Almış yukarı bana getirmiş. 2 gün orada baktık. Sonra ben gelirken Edirne ye getirdim. Annem kediyi hiç sevmiyor. Haklı! Benim pek çok kedim var bahçede zaten!
Ama bu yavruyu getirdiğim için fazla kızmadı.Benim annem merhametlidir:)
Ne yapsaydık, yavruyu geri sokağamı atalım? Allah elbet bir yüze kararlar.
Mehmet enişte halamın eşi, 24 nisan 2011'de vefat etti. Anlattıklarını masal gibi dinlediğimiz bir büyüğümüzdü. Biz böyle kırsala yerleşip; toprağımız olunca; pek çok fidan getirdi bize!Ağaçları meyve verdi.
Benim donuk ballarıma bayılıyordu. Bahar balı versem onu istemiyordu illaki donuk olacak:)
Halam marketten bal alırmış; eniştem “Hayır ben ondan istemiyorum, demetin balından çıkar” dermiş. 5 yıldır hastaydı. Kalp yetmezliği; böbreklerde sorun, birde gizli kan kaybı vardı. Ama durumu iyiydi; geziniyordu, aklı fikri yerindeydi. Allah Rahmet eylesin; taksiratını affetsin.
....................
....................
....................
Bir arkadaş yorum yapmış “ Bir ağaca başka bir ağacın dalını aşılamak caiz mi?” diye. Kusura bakmayın yorumu şimdi gördüm.
Ben işin o yönünü cidden bilemiyorum, ama… sert çekirdekli ağaçlar sert çekirdeklilere, yumuşak çekirdekli ağaçlarda yumuşak çekirdekli ağaçlara aşılanabilir diyorlar.Tabii teknik olarak.
Gönül ister ki yaban eriğine erik; yaban kirazına kiraz aşılayalım. Ama bu her zaman mümkün olmuyor. Ondan dolayı daha çabuk üreyen daha kolay bulunan yaban ağaçlarına diğer türler aşılanıyor.
Bunun sebebi de yaban ağaçlarına yapılan aşıların daha uzun ömürlü ve hastalıklara dayanıklı olması sanıyorum.
Benim aşıların bandını söktüm. Yaban eriklerine yaptığım erik ve kayısı aşıları sizlere ömür:) Benim yapacağım aşıdan...
Benim için büyük başarı! İki tane muşmula aşısı, diğerleri elma aşısı.
Bir dahakine daha cesaretle aşı yapabilirim. Nasip olursa.
Tabii erik ve kayısı niye tutmadı anlamadım ya neyse:)
Gelişi gecikince yaklaşık 3-4 saat ayakta kaldık. O bir şey değil de; hoparlörlerden yükselen şarkı sesi beni mahvetti.
Ben burada kuş sesiydi yaprak hışırtısıydı doğanın sessizliğine alışmışım gürültüye maruz kalmıyorum. Bütün gece zonk zonk kafam ağrıdı:)
Bu arada konuşmanın sonunda başbakanımızın havaya attığı karanfillerden biride benim avucuma düştü. Yakalamak için özel bir çaba göstermedim ama… yinede çiçeği kapmak çok hoşuma gitti:) hehehe!
Bende karanfili doğruca eve,anneme getirdim. Zaten anneler gününde hiç birşey almamıştım kendisine:) Kuru bir “Anneler günün kutlu olsun anneciğim” o kadar!
Şaka bir yana anneler gününde anneme bir gün için evlatlık yapmayı istemem!
Ben 365 gün annemin hizmetindeyim. O ne derse benim için birer emirdir. İsteklerini yapamadığım zaman uykularım kaçıyor huzursuz oluyorum. O bize çok hizmet etti şimdi sıra bizde!
Bu vesileyle biraz geç oldu ama “Bütün annelerin anneler günü kutlu olsun”
(2 gündür yazımı yayınlamaya çalışıyorum olmuyor.Bir sorun olmazsa şimdi yayınlandı galiba:)