08 Mart 2011

Kapıdan bakıyoruz!

Bazen günlerce internete girmeye fırsatım olmuyor.Bloğuma yazmak için açıyorum. Yazımı bitirip yayınlıyorum sonra diğer blogları forumları dolaşmaya çıkıyorum.
Amanın o da ne? Benim şimdi yazdığım konuyu millet bir gün yada birkaç gün önce forumda tartışmış veya başka bir blogta aynı konuda yazı çıkmış:(
İşte o zaman yazımın başka bir yazıyla pişti olmasından yada ben sonradan yazdığım için taklitçi durumuna düşmekten sıkıntı duyuyorum.

Normalde özgün yazmaya gayret ediyoruz. Zaten başımızdan geçen günlük olaylar birbirimizin tıpatıp aynısı olamaz.
Ama… bazen “takvimler” bizi benzer zamanlarda benzer şeyleri yapmaya itiyor.
Baharda arı ilaçlaması ve beslemesi; mayısta oğul salkımları; ağustosta hasat görüntüleri; aralık ayında kar altındaki kovanlar konusunda birbirimizle bol bol pişti olduğumuzda bir gerçek.
Nerden aklıma estiyse bunu da yazmak istedim işte!:)

Bugün 8 mart kadınlar günüymüş!
Ben kendi ailemde, çevremde, kadın erkek gibi bir ayrım göremediğim için bugünün benim için önemi yok! (olsa olsa bu konuda pozitif ayrımcılık görmüşümdür ki bu benim hiç hoşuma gitmez; herkese davranıldığı gibi davranılması benim için kafi)

Ayrıca bayan olduğumu hatırlamama ve bunu başkalarına hatırlatmama gerek te yok! Sonuçta ben elinden pek çok erkek işi gelen bir bayanım ki bundan mutluyum ve kendimi hiçbir durumda ezik hissetmiyorum:)

Bu arada blogları ve forumları takip etmeye devam ediyoruz. Bazılarına yorum yazamasak ta; yazmasakta bu takip etmediğimiz anlamına gelmesin.

Ayrıca yeni okudum ki; arıcılık forumlarında bayanlara yer verilmiyormuş gibi bir yaklaşım oluşmuş; çok saçma!
Ben şu an herhangi bir arıcılık forumuna yazmıyorum. Ama yazılan bilgileri gayet güzel yalayıp yutuyorum. Forumlarda bir şey sorsam cevap alacağıma; bir şey bilipte cevap yazdığımda yayınlanacağına eminim. Neyse bunlar tartışması gereksiz konular; geçelim... bizim daha önemli işlerimiz var!

Arılara bal vermeyi düşünüyorum. Her bahar mevsimi yaptığım şey bu zaten! Benim her zaman yeterli balım bulunur ve kek yapmayı pek düşünmem!

Besleme kutularını sonbahardan beri ellememiştim. İlk olarak onların propolislerini kazıdım. Sonra bazılarının içinde (geçen sene yapılan sıvı beslemenin etkisiyle)hafif küflenme gördüm. Düşündüm ne yapsam; kutuların hepsini eve getirdim.

Bir tas “sıvı sabunlu” sıcak su hazırladım; yeni bir sünger ; bir güzel besleme kutularını köpürttüm, telledim!

Aslında “çamaşır suyu”yla yıkamayı düşündüm ama sonra arıtamazsam belki arıya bir zararı olur yada çamaşır suyu kokusu arıyı rahatsız eder diye düşündüm. Bu arada sular burada buz..zzz gibi akıyor. Çeşme altında bir şey yıkamak çok zor; bende kutuları önce bir leğen dolusu temiz suya bastım; sonra başka bir leğen dolusu suya daha! Böylece kutuları tek tek güzelce duruladım. Sonra sobanın yanında iyice kurudular. Bilmiyorum iyi olmuştur inşallah!


Soğuk hava devam ediyor, kovanları açamadım gitti. Meteoroloji daha da soğuk hava geliyor deyince, ılık bir havayı kollamaya başladım. Martın 5’i cumartesi günü açık ve güneşli gösteriyordu. Cuma gecesi balları hazırlamaya koyuldum. Amacım balı üstten besleme kutusunda vermek…ti! Ancak; havanın daha da soğuyacağını ve arının üst tarafa çıkamayacağını da düşünmek gerek!

Geçen sene arılar için plastik kaplardan almıştım( hani şu gıda konulanlar var ya)

Dedim ben balı bunun içine koyayım; kutuları da çerçevelerin üstüne koyarım; böylece balı daha rahat alırlar!

Şu an 11 arım var! Kutulara yarım kilo bal çıkardım. Bal bu yılın balı ama donduğu için bıçakla kese kese çıkarmak oldukça zor oluyor neyse..
5 mart sabahtan hava güzel ; körük yakıldı hem kontrol hem besleme!
O anlara dair birkaç fotoğraf var elimde. Onu da son kovandan çektim.
Vakit kısıtlı olunca insanın eli ayağına dolaşıyor, fotoğraf falan umurunda değil!

İşte böyle koydum. Örtü kabın üstüne yapışmasın diye birkaç dal parçası! Her kovan için aynısı yapıldı.
Kovanlarda şükür ana kaybı yok sanıyorum. Kimisinde anaları bizzat gördüm kimisinde kapalı yavruları. Bende anaları vardır diye iyi yönde hüküm verdim.

Kayıtlara bakıyoruz 5 ekim 2010 da kovanların son beslemesini yapmışım. Aradan beş ay geçmiş !
Sonbaharda geçen yıllara göre daha az besleme yaptım.
Normalde ocak ayında bile kovanlara bal verdiğimi biliyorum.Aradan beş ay geçmesine rağmen henüz arıları beslememişim. Bu yıl arıları bayaca zorladık ! Aslında bir tür tecrübe oldu diyebiliriz.
Kovanlarda nüfus önceki yıllara göre az! Yavru alanları çok küçük; avucun içi kadar var yok! Bir ara yavrulayıp sökmüş olabilirler; besinler oldukça azalmış. Duvar çerçeveleri var ama üzerine bastıkları çerçevelerde kemerler bitmiş, bitmek üzere!

Kovanlarımda kayıp yok, sadece bölme kovanlardan birinde yarım çerçeve kadar arısı kalmış. Anası var mı diye baktım var; eğer nasip olur da bu soğuk havayı da atlatırlarsa inşallah, şerbet vereceğim.

Kovanları kontrol ettik, çerçevelerin üstüne ballarımızı koyup; üstüne naylon poşet onun üstünede çuval, sonra kapak falan kapattım. Maksat sıcak hava dışarı çıkmasın !

Poşetin altında şıkır şıkır nem olacağı bir gerçek ama şu soğuk havayı atlatalım Allah kerim!


Göbek adam:)


Can aman kovanları açtım kapattım fazla çerçeveleri dışarı aldım; daralttım. Bu arada arılar çıkardığım ballı peteklere doldular. Bende ellemedim nasıl olsa yarından sonra hava soğuk! Nereye yağmaya çıkacaklar. Akşama kadar peteklere üşüşüp durdular.

Ertesi gün Pazar! Tahminler yanılmamış; hava kapalı soğuk; dün rüzgar soğuk; bugün çok çok kuvvetli poyraz fırtınası; yürümek bile zor! Mart kapıdan baktıracak galiba.
Umarım bizimkiler balları azda olsa mideye indirmişlerdir!

Sol taraftaki çerçevelerde nemlenme ve küf!

Peteklere kafalarını sokup ölmüş bir gurup arı! Besin stokları azalınca galiba bunlar ihtihar etmiş!

Gereksiz duvar çerçevelerini aldım.

Bunu dün akşam çektim; bizim çifte kumrular yan yana:)

Resimden ayırt edemezseniz; bunlar benim baykuşlarım( nasılda hemen sahiplendim)
Dişi olan daha büyük erkek olan daha küçük. Yakında yumurtlayacak ama yuvası neresi olacak onu bilmiyorum.


Bu kış çok soğuk geçmedi; çok sıcakta geçmedi! Bir ton ithal sibirya kömürü almıştım, bir iki torba kaldı bitmek üzere. Kömürün markası “nuryak”. Ben çok memnunum bu kömürden çok güzel yanıyor, geriyede hemen hiç kül kalmıyor. Bunun yanında odunda yakıyoruz. Ağaçları kestiler ya; ister istemez odunumuzda oldu!
Bizim motorlu testeremiz var (benzinli) abim çalıştırıyor onu; ama büyük ağaçlar için. Ben o testereyi elimde tutmaya bile korkuyorum kendimi keseceğim diye!
Ayrıca hem ağırlıktan hem de titreşimden kollarım kopacak gibi oluyor:) Neyse bana göre değil yani!

Abim benim elle odun kesmeme acımış olacak ki; “ne el testeresiyle kesiyorsun ağaçları; ben sana elektrikli küçük bir testere alayım onunla kes” dedi. İnternetten sipariş etmiş.

Bakar mısınız! Benim şahsıma alınmış bir testere! İlgi alanlarım farklı olunca bana gelen hediyelerde böyle farklı oluyor:)

Abim testere ilk geldiğinde bir kesti “ ne biçim şey bu; çok hafif hiç kesmiyor” dedi.
Ben kesmeye başladım “ya! Ne kadar harika bir şey kırt kırt kesiyor odunu” dedim:)
Daha güçlü testereye alışmış biri için bu oyuncak gibi bir şey!Ama el testeresiyle kesmeye alışmış biri için süpper bir testere:)

Çalıştırma derdi yok basıyorsun çalışıyor; bir tek yağına dikkat edeceksin; keserken oldukça yağ harcıyor.

Bir kaptırdım bayaca bir odun kestim. Odun bitince yine keserim.

hımm...Bu da yasemin çayı eniştem Çin’den getirmiş. Çinliler hemen hep yasemin çayı içiyorlarmış. Geçen gün bende yaptım. Bildiğimiz yasemin çiçeği kokuyor. Tadı hafif acı! Her ne kadar çok methedilen; çok şifalı bir çay olsa da ben pek beğenmedim.
En iyisi biz bildiğimiz çaya devam...

8 yorum:

HB dedi ki...

Demek ki forumlarda yazarken daha da dikkat edeceğiz birileri bizi izliyor olsa gerek...

Varroa ile aranız nasıl?

Tam zamanıydı geçtiğimiz hafta...

O balları arıya geri verdiğini de mümkünse bizim arılar görmesin.

Mehmet Gökhan BAKIRCI dedi ki...

Demet hanım bloğunuzu uzun zamandır takip ediyorum . Bende yeni kurduğum blokta arıcılık faliyetlerimi anlatmaya çalışıyorum, yardım ve tavsiyelerinizi bekliyorum

d.m.t dedi ki...

Kovanlardaki varroalar iyidir herhalde! Henüz mücadele yapmadık.

Gökhan bey; belkide siz benden daha iyi arıcısınız?
O halde bende sizin önerilerinizi beklerim. Selamlar.

Abdullah Bulca dedi ki...

baykuşlarınız hayırlı olsun :) darısı benim başıma :)

MURAT AKIN - ARICI dedi ki...

Geçen yılda yıkamıştınız.
Hijyenik arıcı böyle olur deyip örnek gösteriliyorsunuz.

Sizi örnek aldığımıza göre şerbetlikleri bende yıkayacağım.

Arılara bal vermek için bal üreten bir arıcı olarak, şanslı arılarınızın rahatı yerinde olmalı.

d.m.t dedi ki...

Sağolun:)

Murat hocam;şerbetten kalan nemle gri küfler oluşmuş.Arının küfleri bünyesine almaması için şimdi temizlemeli; yoksa kapları arılar temizler!

Ne yapalım; onlar bize bal veriyor biz onlara:)Geçinip gidiyoruz.
Soğuklar geçince onlarında bizimde keyfimiz yerine gelecek inşallah!

İki katlı kovanımda, kontrol sırasında bir tane erkek arı gördüm; söylemişmiydim?

Çok yakında oğul gelirse şaşmayalım:)

Unknown dedi ki...

Demet hanım emeğinize sağlık kompozisyon gibi bir haber yapmışınız,bir çok konuyu işleyerek güzel bir paylaşım olmuş.BÖLGENİZİN SESİ OLMAYA DEVAM EDİN,SAĞLICAKLA KALIN.

d.m.t dedi ki...

Sağolasınız Salih bey! Selamlar.