28 Haziran 2011

Arı , baykuş ve çekirge

Güzel bir oğul değil mi?
Ağaçta salkım halde duran “bütün oğullar” güzel duruyor , heyecan veriyor insana.
Daldaki meyve gibi!

19 haziran, bu yıl benim ilk oğulum! Sabah saat 10 civarı. Ağaçta asılıydı. Küçük kovanımı aldım.İçine eski 2 petek koydum. Sehpaya çıktım, bir elimle kovanı kaldırıp diğer elimle dalı içine silktim.



Buraya kadar her şey normal.

Kovanın içine düşen arı “gürrrr” diye, düştüğü gibi kalktı ve ver elini gurbet ellere…
Birkaç saniyede kovanın içinde bir tane bile arı kalmadı ya!!!

Sehpanın üstünde elimde boş kovanla kala kaldım:)

Şimdiye kadar başıma gelmemiş bir durum.
Diyeceksin “Sen çok oğul kaçırmışsındır şimdiye”
Evet, ben görmeden kesin kaçmıştır. Ama… dalda görüpte, kovana silkipte, kovandan kaçan bir oğul şimdiye kadar hiç görmedim ve ne olduğunu anlamadım.

Bir yaklaşımla oğulun akşam çıktığı ve geceyi ağaçta geçirdiği bu sebepten sabah ben silkeleyince kaçtığı yönünde bir varsayım çıkardım bilmiyorum ne derece doğru.

Ben malın gittiğine üzülmem, üzülmedim de zaten. Ama kırlarda hiçbirşey yok, bu hayvanlar ne yer ne içer ona üzüldüm. Sonları büyük ihtimal hüsran olur. yaa işte öyle..

4 gün önce bir oğul daha çıktı. Arıların havada karıştıklarını gördüm aynı küçük kovanı getirdim. ve içine birkaç dal oğul otu attım.
Arı hiçbir yere konmadan dosdoğru kovanın içine girdi yerleşti. Bak bunu da ilk kez gördüm. Doğrudan kovana …




Benim kovanların üstünde kontraplak vardır ve propolisle yapışınca felaket bir şey olur. Kovanları açmaya kalktıkça çatır çutur yapıştığı yerden zor koparırım. Arılar rahatsız olur ben rahatsız olurum.
Yıllardır (6 yıldır) bu şekilde yapıyorum.



Bu bahardan beri ise kovanların üstünde çuval var onun üstüne de kontraplak koyuyorum.

Çuval sessizce kalkıyor, istediğin kadar kalkıyor! Kovanı açmak o kadar kolay oluyor ki!

Şimdiye kadar kendime işkence etmişim, arılara da tabii! İnsanların alıştıkları şeylerden vaz geçmesi neden bu kadar zor oluyor?

Mevsimler bir acayip gitti. Kırsal anlamda çok verimli bir yerde de değiliz. Kanola falanda yok. Arılar fazla ilerleyemedi. Bahar balı toplayanlar var ama onu da ancak ayçiçek balına katıpta süzebiliriz,inşallah .Sadece bir kovanıma ikinci ballığı attım.Diğerleri henüz tek ballıkta oyalanıyor. Nektar gelmeyince petekte kabarmıyor.

Minik kovana petek verdim yetmedi.

Normal kata çıktı:)Petekler biraz ters oluyor ama; daha önce sorun olmadı, şimdi de olmaz.

Küçük kovanlar çok daha aşkla çalışıyor, neden acaba?

Geçen günler bir kovanda çok arı ölümü gördüm. Arıların dilleri çıkmıştı ve ağır aksak yürüyorlardı. Bir yerden ilaç aldılar belli ki!

İşte; uçan hayvan olunca nereye gittiğine engel olamıyorsun. Bir iki gün ölüm devam etti sonra durdu.

Balı olanlar kovan önünde havalandırma ve salkım yapıyor.

Bizim bahçeyi mesken tutan baykuşa çatıda yuva yaptık ama oraya girmedi. En son evin saçağına girdiği yönünde şüphelerim vardı. Tarih 20 mayıs 2011. Saçağa zar zor ulaştım ki her an aşağıya patlayabilirim…
Tahminler doğru: İki tane baykuş yavrusu. Saçaktan iki metre kadar ileride. Daha ayakta duramıyorlar.

Gözleri bozulmasın diye flaşı kapattım. Sadece fener tutarak o ışıkta çekim yaptım. Görüntü bu kadar oldu.
Günler geçtikçe anneleri daha sık besliyor yavruları.Her zaman ağzında sarkan bir şeylerle(fare, danaburnu) yuvaya geliyor. Yavruların “şııı, şııı” sesini rahatça duyabiliyoruz. Anneleri gelince böyle bağırıyorlar.

Tarih 4 haziran, akşam ezanı olmak üzere. Anne baykuş çığlık çığlık bağırıyor. Bir baktık sabırsız yavrulardan biri aşağıya düşmüş. Hemen yavruyu aldım. Kedilerde sesi duymuş oraya gelmişler Abime seslendim. Fotoğraf makinesini getirdi.

Allahtan çok istemiştim baykuşun bizim eve yuva yapmasını. İşte şimdi baykuş yavrusu elimde duruyor.

Gördüğünüz gibi bağrıma basmışım hayvanı. Neredeyse severken boğacağım.
Şaka şaka, boğar mıyım hiç?

İki pozdan sonra abime verdim, “al bakayım sen iyi çekememişsindir. Birazda ben çekeyim fotoğraf” Baştan almak istemedi ısırır falan diye “yok ya, bir şey yapmıyor tut işte”

Evet bunları da ben çektim, yavru abimin elinde :)

Allahım nasıl anlatsam lokum gibi tatlı bir şey; böyle yumuşacık pamuk gibi tüyleri var. Isırmak tırnaklamak falan nedir bilmiyor, daha bebecik!

Bu dediklerim birkaç dakika içinde oldu bitti; hemen merdiven dayanıp yavru yuvaya geri kondu. Sonrasında bizde çekilince annenin sesi kesildi.

Devamında neler oldu….haftaya
…………………………………
…………………………………
değil şimdi;

Birkaç gün sonra yuvanın tam aşağısında baykuş tüylerini gördük. Yavrulardan biri aşağıya düşmüş ve kediler onu halletmiş( yemiş) Anne baykuş tedirgin sürekli bağırıyor.

Saçağın ucunda (dış tarafta) tünemek yada tutunmak için bir yer yoktu. Anne ustaydı, şıp diye aralıktan yuvaya süzülüyordu ama yavru dışarı bakmak isterken tutunamamış yere düşmüştü. Abimle düşündük ve yuvanın girişine geniş bir tahta vidaladık ki yavru dışarı çıkmak isterse bu tahtaya tutunsun. Eğer ilk yavru düştüğünde bu tedbiri alsaydık şuan yavru yaşıyor olacaktı ama nasip işte! En azından diğerinin başına aynı şey gelmemiş olur.

Yavrulardan biri gitmişti ve anne çok hırçınlaşmıştı. Bahçede dolaşırken sürekli bizim üzerimize dalış yapıyor. Yavrusunu biz öldürdük sanıyor.

Yine o günler içinde abim balkona çıktığı bir anda kafasında bir acı duyuyor elektrik çarpmış gibi. Bakıyor baykuş üzerinden geçmiş. Sonra kafasına bakıyorum 6-7 yerden tırnaklamış baykuş. Tırnak yerlerinden kan sızıyor. Biraz batticon sürüyoruz. Ve yüzünü tırnaklamadığı için şükür ediyoruz.
Buradan şunu anlıyoruz, anne baykuş yavrularına oldukça korumacı ve strese girdiği zaman insana da saldırabiliyor.




Anne ağaçta etrafı denetliyor.

Şu an tek yavrusunu uçurdu. Ağaçtaki yavru!



Akşamları anne yavru beraber dolaşıyor tarlada. Sabah olunca yavru yeniden yuvaya giriyor. Anne yavrusunu hala besliyor. Yavruda uçma kabiliyetini geliştiriyor.

Yavru; yuvasının olduğu saçakta oturuyor.


Kedilerin, yavru baykuşu yemesine çok kızan annem, kedileri beslememizi yasakladı. Zaten şimdi yaz olduğu için fare çekirge,kuş çevrede bolca var.
Kedileri beslemeyi kestik ama kediler yine evin kapısında uyuyorlar. Zaman zaman yakaladıklarını bana getiriyorlar.



İşte bir tanesi yeşilbaş yakalamış.

Aslında ben onu yakalamasını istemezdim. Çünkü sinek böcek türü şeyleri yer bu hayvanlar. Çok samimi olarak söylüyorum kovanların çevresinde, önünde bir kere bile görmedim. Ama otların içinde ve odunların üstünde güneşlenirken gördüm. Zaten benim kovanlarım yerden yüksek.


Hayvan can çekişiyordu aldığımda, pek çok yerini dişlemiş.Birkaç saat sonra da öldü. Çok güzel bir hayvan Allah özenmişte yaratmış.

Ertesi gün yine aynı kedim bu sefer bana yılan getirmiş.50- 60 cm vardı boyu. Onu da dişlemiş. Özellikle kafa kısmına yakın sıkmış.Hayvanın ağzı çarpılmıştı. Kımıldamıyordu. Ölü zannetmen çok normal. Çıplak elime aldım baktım azıcık nefes alıyor. Hemen bir kovaya koydum üstüne biraz su serptim. Yılanın kanları suyla birleşince aynen balık gibi koktu. Gölge bir yere dinlenmeye aldım.

Akşama baktım yılan dilini içeri çekmiş ,ağzını kapamış. İyiye işaret. Yakşalık 16 saati kutuda geçirdi. Sabahına baktım yaşıyor. Gittim saldım, ilk kımıldamadı. Sonra hafifçe dokundum süzüldü gitti. Umarım iyileşmiştir.

Benim yılanlarla hiçbir sorunum olmadı Allaha şükür. Bundan sonrada olmaz inşallah!
Babam da kırlarda çok yılanla karşılaşmış, özellikle ot keserken. Kimisi karşısına dikilir kafasını kaldırırmış. Babamda ona “haydi bakayım yoluna git” dermiş. Sonrasında süzülür gidermiş.
O da derdi ki “Şükürler olsun ne onların bana, ne benim onlara zararım dokunmadı”

Sıcaklar bir ara fena halde bunalttı. Benim “göbek adam” dili çıkmış vaziyette uyuyor.

Pembe dilini yerim onun!

Geçen yıl paket tohum almıştım. Kara hatmi.
Arılar hatmiyi çok seviyor.

Bu arı kendini polene iyice bulamış.
Bu da pembe hatmi.

Kaktüsler açıyor.



Böceklerin; zaman zaman eskiyen elbiselerini değiştirdiğini biliriz. Yaprakların üzerinde kılıflarını bırakırlar.
Bende bu kılıfları sıkça görürüm ama ilk kez elbisesini değiştiren bir çekirge gördüm:)

Ezan çiçeklerinin üzeri akşam vakti. Tepetaklak asılı durmuş elbisenin içinden çıkmaya çalışıyor.

Sonradan gördüm ki arkadaşı da yaprağın üstünde onu bekliyor.


Belliki bir yere gezmeye gidecekler.

İlkin antenleri kurtuldu. Sonrasında bende yardım ettim elbisesini değişti.

Haydi şimdi birlikte yaprak yemeye gidebiliriz:)



Aslında orjinal fotoğraflarımda resimler çok çok daha net. Eğer imkanım olursa, ileride çiçek böcek fotoğraflarımla bir sergi açmak isterim. O sebepten fotoğrafları internete orjinal haliyle değilde ,boyutlarını küçültüp öyle koyuyorum. Bu yüzden blogtaki resimlerde netlik bozuluyor.



Bu arada kandilinizi kutluyor; inananların duasının kabul olmasını diliyoruz.


Son birşey daha: Buğdaylar bir haftadır biçiliyor; ayçiçek açan birkaç tarla gördüm ama diğerlerinin açmasına çok var. Arılar biraz daha dişini sıksın.