09 Nisan 2012

Nisan yağmuru!

Dün gece nasıl güzel bir yağmur yağdı ki;iyi ki yağdı! İnanır mısınız bilmem toprak yarılmıştı kuraktan, buğdaylara gübre attık su yok.

Bir hikaye vardı; annem anlatır: Hükümdarın biri altından bir saban yaptırır ve şehrin meydanına koyar. Bilgelerden(yada halktan) bu altın sabana değer biçmelerini ister. Gel gelelim hiç kimse altın sabana değer biçemez.

O sırada hükümdara gücenmiş olan alimlerden biri dağlarda inzivaya çekilmiş. Köylülerden biri gelir ve der ki : “Aman efendim, hükümdar böyle böyle bir altın saban yaptırmış şehrin meydanına koymuş ama gel gör ki hiç kimse değerini biçemiyor.Siz ne dersiniz?”

O zat da der ki: “ Git hükümdara şöyle söyle: Martta kar; nisanda yağmur yağmazsa altın saban neye yarar?”

Köylü cevabı hükümdara söyler. Hükümdar köylünün bu cevabı bilemeyeceğini bilir. Nereden öğrendin bunu der; o da söyler böyle böyle şu dağlardaki zattan. Hükümdar oraya gider ve hocasından özür diler. Hikaye burada biter.

İşin özü “martta kar nisanda yağmur yağmazsa altın saban neye yarar?"

Eğer baharda yağmur yağmazsa bizim traktörümüz aletimiz ne işe yarar?

Ayçiçekler çoktan ekiliyor. Hatta bazılarının ayçiçekleri çıkmış bile! Umuyorlar ki soğuktan etkilenmesin.Ayçiçeklerinin posta posta olması bize daha çok yarar inşallah.

Annemin dizi yeniden sakatlandı. On gün zerre kadar yerinden kımıldayamadı. Lavaboya bile tekerlekli sandalye ile götürmek zorunda kaldım. Allah hastalara acil şifa versin.

Arılara son olarak yarım kilo daha kek verdim. Şerbetle uğraşacak zaman bulamıyorum. Toplamda 1,5 kilo kek vermiş oldum.

Geçen gün İbrahim abi gelmişti. Bende arıların bir kısmını satmak istediğimi söyledim. Çerçeve usülü satar mısın? dedi. Neden olmasın dedim. Kaça satarsın dedi, benim piyasadan haberim yok dedim. Geçen gün falanca köyden çerçeve hesabı tanesini 15 liradan aldık. Telefonunu vereyim istersen ara sor dedi.

Aramaya ne gerek;İbrahim abiye güvenirim. Kendisine de söyledim aldatan kendisini aldatır.

Ben aldatırsam kendimi; sen aldatırsan kendini!

Şu günler gelip 5-6 koloni alacak. Arılı çerçevesi 15 liradan. Bakalım hayırlısı olsun.

Arıların 10 gün önceki genel durumları böyle.








Bu koloni katlı kışladı.




Arılar içindeyken kovanları boyadım. Abim kovanların yeşil rengini beğenmemiş. Türbeye benzetmişsin kovanları diyor.

Bir koloni ana kaybetmiş onu zayıf başka bir koloniyle birleştirdim.

Erikler çiçek açtı.

Birkaç asmanın olduğu bir yer vardı. Onlara bir çardak yaptım. Tahta çardak pek uzun ömürlü olmuyor ama bir müddet idare eder.



Bahçeye bir sera yaptık.

Tohumlar yeni yeni çıkıyor.





Yaklaşık 15 gün önce bahçemizde bir yaramazla karşılaştım. Kulağında sarı küpesi olan bir köpek. Adını afacan dennis koydum. Nasıl insan canlısı pati veriyor, boylu boyunca kalkıp ellerini üstüme dayıyor.

Arada yalanıyor belli ki canı yanıyor; baştan anlamadım ki siyah dikiş ipliklerini görünce kısırlaştırılmış olduğunu anladım.
Geçen gün bir amca diyordu ; kızım belediye köpekleri toplayıp getirip köyün kırsalına atıyor diye!
Bu köpek pat diye nereden çıktı. Belli ki birileri atmış ama kim?


Sarı küpe ; kısırlaştırılmış aşılanmış, çevreye zararı olmayan munis hayvanlara takılıyor.
Bu hayvanlar daha sonra yakalandıkları noktaya geri salınıyor. Yakalandığı yere geri salınmalı çünkü o zamana kadar hayatını nerede devam ettirmişse bundan sonrada orada devam ettirebilir.
Şimdi siz bu hayvanı getirip köyün kırsalına attığınız zaman bu hayvanın orada ne yemesini bekliyorsunuz? Toprak mı yesin ot mu?
Olmadı evlere mi yanaşsın? Burada bütün bahçelerde evlerin kendi köpekleri var. Yabancı bir köpeği anında parçalarlar. Belli ki o da mecburen bizim bahçeye sığınmış.

Hani diyorum köpek bizde kalsa? Ama nasıl yaramaz; tavukları ördekleri dört döndürüyor bahçede; hayvanlar kümeslerinde hapis kaldı. Tamam onun amacı oyun oynamak ama benim oyun kaldıracak halim yok ki.
İçim kan ağlıyor , yardıma muhtaç herkesi her şeyi sarmak istiyorum ama ne yapabilirim?

2-3 gün kadar ne yapabiliriz diye düşündük. Sonra Edirne Belediyesi Kedi Köpek Evi ’ ne gittik. Birkaç sene önce kedi köpek evinin durumu berbattı.
Şimdi daha iyi gözüküyor; çalışan daha çok kişi var. Bizimle ilgilendiler. Durumu anlattık: kulağında sarı küpesi var. Numarası 22.01.290. Yeni kısırlaştırılmış ve bizim kırsala atılmış. Numaradan köpeğin nereden alındığına bakıldı. Yeri tespit edildi. Olması gereken yerden uzaktaydı. Hemen gelip köpeği alacaklarını söylediler ve özel arabalarıyla gelip aldılar benim afacanımı!



Gidişine üzüldüm. İşimi zorlaştırıyordu ama alışmıştım kerataya! Sonrası ne oldu bilmiyorum. Umarım şu an karnı toktur.

Apartmanda olan insanlar; kapılarına kilit vurup dışarıyı dışarıda bırakan insanlar çok şanslı!
Onlar dışarıda yardıma muhtaç hiçbir canlıyı görmüyor. Görmüyor ya yok olduğunu sanıyor. Herkesin karnı tok sırtı pek sanıyor.
Köpek barınağının içi hayvan dolu; sokaklar hayvan dolu. Bu hayvanların vebali birkaç kişinin üstüne mi sadece ! Siz görmüyorsunuz diye sizden hesap sorulmayacak mı sanıyorsunuz? Öyle sanmaya devam edin.

Herkes elinden geldiğince bir şeyler yapsın bana ne demesin.

Evde şu an 6 kedi var. Hepsi ya bizim bahçeye yada sokağa atılan kediler.
(Her gün annemin bana kediler yüzünden iyi bir fırça çekmesine rağmen kedileri beslemeye çalışıyorum. Çünkü kedi kılından ve kedilerden hoşlanmıyor)

Onu yapamıyorsanız hayvan barınaklarına makbuz karşılığı yardım yapabilirsiniz bende yapacağım.

Onu da yapamıyorsanız barınakları ziyaret edebilirsiniz.( ziyaret saatleri kapıda yazıyor)
Böylece orada çalışan insanlarda “bizim yaptığımız işle ilgilenenler var” deyip motive olurlar yaptıkları işe daha özen gösterirler. Sonuçta kazanan sahipsiz hayvanlar olur, sonuçta kazanan biz oluruz. Bunu bir düşünün...