14 Mayıs 2011

Hava nasıl oralarda üşüyormusun'uz?

Ağaçta bir oğul! Aman Allahım…
Hangi kovandan çıkmış? Ne zaman çıkmış? Düşünüyorum bulamıyorum. Hani kontrolde ediyorum ; üstelik fazla beslemede yapmadım!

Kan ter içinde kalıyorum ki …uyanıyorum.
Henüz arıcılığa acemi olanlarda görülen bir durummuş rüyasında arı görmek!
Peki benim için oğul görmek neden hala kabus oluyor anlayamadım:) 5-6 yıldır arıcılığa alışmış olmam gerekirdi değil mi?

Neyse; bu yıl ancak rüyada oğul görebilirim gibime geliyor.Çünkü; arılar geçen yıllara göre geç gelişiyor. Elbette kendim için konuşuyorum başkasını nerden bileyim?
Burada, benim bölgemde hava uzun süredir yağışlık ve doğru düzgün ısınmadı. Soğuk desek yanlış olmaz!
Mayısın kaçı oldu? On ikisi mi? Ayçiçek balı alacak olanlar yavru doğumlarını tarlaların çiçek açacağı zamana endeksler. Ona göre bala yetişecek işçi arıları olmuş olur!
Normalde nisan ayının başında ayçiçekler ekilmiş olurdu. Çiftçilerin çoğu henüz ekimi gerçekleştirmedi. Buna bizde dahiliz.
Bir ay kadar önce ekim yapmayı başaran birkaç çiftçi de tarlalarını bozmak zorunda kaldı çünkü ayçiçekleri fazla yağıştan çıkmadı.
Şimdi iki gündür yeni yeni tarlaya girebiliyor çiftçiler. Bizde önümüzdeki birkaç gün içinde ekmeye başlayacağız inşallah!Yani nereden bakarsan bak takvim bir ay şaşacak!

Tarlaya yağmur yağarken,durup yağmurun geçmesini bekleyen leylekler. Hemde 4 tane!

Birkaç kovana kat vermeyi düşünüyordum. Ama havanın istikrarsız olmasından cesaret edemedim.Bir tane yarım ballığım vardı. 9 tanede çerçevesi. Dedim diğer kovana da bir yarım ballık yapayım.

Ölçüleri normalden kısa olan çerçevelerim vardı. Arıları ilk satın aldığımda bir kovanın çerçeveleri normalden kısaymış ve onları sistemden çekene kadar canım çıkmıştı. Aslında imha edecektim!
Baktım çerçevelerin boyunu uzatmak mümkün değil. Ama kısaltmak mümkün:)

O halde bende yarım ballık çerçevesi yaparım. Kestim çaktım.


Yarım ballık hazır. Çerçevelerde hazır. Bir sıra tel ve petekte takıldı tamam.

Kovan açıldı ve çıkıntı petekler temizlendi.

Kovanları boyamak için boya aldım. Beyaz kovan kışın karda güzel oluyor kamuflaj! Ama yazın yeşilliğin içinde beyaz renk yapay ve dikkat çekici duruyor. Ben böyle çağla yeşili gibi bir şey istemiştim ama koyu renkte güneşi çeker mi diye karar veremedim. En sonunda kendime uygun bu rengi buldum polisan defne rengi! Nispeten güzel bir renk.

Yarım ballığıda bu boyayla boyadım.

Petekleri keserken erkek yavrular zarar gördü. Üzülüyorum tabii. Onlarında canı var.

Genç bir erkek arı.

Petekleri koyunca böyle oldu.

Kendi yaptığım katları boyadım. Ham tahta olunca boyayı güzel alıyor.


Atılacak 2 tane demir divan vardı. Abime dedim "Bana bunları sehpa yapsana" "Sen kes" dedi "Ben kesemem korkarım" dedim.

Sonunda beni kıramadı ve ihale abime kaldı:)

Yaylarını falan kesmek çok zor oldu. "Yeni demirden yapsam kırk kere bitmişti" diyor.

Enden kesti, daralttı. Çıkan parçalarıda demirlerin orta kısmı sarkmasın diye bacak olarak koydu. Divanın boyu 2 metre, böylece sehpalarda 6 bacaklı oldu.

Antipasladım.

Belki boyarımda. 3-3 üzerine 6 kovan alır!


Hava çoğunlukla yağışlık ve soğuk olunca bende kendimi marangozluğa verdim.
Bizim sundurma güneşe açık bir yer; yazın çatır çatır yanıyor.Zaman zaman rüzgar yağmuru duvarlara kadar vurduruyor. Oraya koymak için bir dolaba ihtiyacım vardı. Ama mobilya koyamazdım yoksa çatlar giderdi! Odunlukta iki tane eski divan duruyordu.Fi tarihinden kalma:) Tahtaları çam olmalı! Onu gözüme kestirdim söktüm. Kimi tahtalar sökerken çatırdadı tabii; iyice kurumuş !

Sağlam kalan tahtalarla dolabımı inşa ettim. Dolabımın ölçüsüde mecburen tahtaların ölçüsü kadar oldu:) İçinede iki tane raf .

Menteşe falan evde vardı. Sadece iki tane tutamak aldım 75 kuruşa o kadar. Sonra yine polisanın beyaz dış cephe boyasıyla boyadım.

En alt katına arı maskemi koydum. İyi oldu.Nereye koyacağımı bilemiyordum. Maske ordan oraya gidiyordu:) Diğer raflarına da ister ayakkabı koy, ister benim gibi kalemdi, tohumdu şuydu buydu koy:)

Üzerine de çiçeklerden birkaçını koydum. İyi oldu.

Onu bitirince kaktüslerim için raf yaptım, boyadım.
Sonra diğer çiçeklerin düzenlemesine karar verdim.

İlk olarak kapının sağ ve soluna birer saksılık yaptım. Birine sarmaşık saksısını;

Diğerine yasemini oturttum.

Çiçeklerimin çoğunu yoğurt kutularına( kovasına) ekerim. Hem atılacak kutuları değerlendiririm, hem de saksı masrafı yapmamış olurum. Ama yoğurt kutuları görsel olarak pek güzel durmuyor üzerleri yazılı. Ayrıca delik yerlerinden topraklarda akıyor. Aslında uzun zamandır saksıları nasıl dertop hale getirebilirim diye düşünüyordum.

En sonunda bu kasaları yaptım. Genişliği bir yoğurt kutusunu alabilecek kadar. Yüksekliği de öyle! Tahtalar son yapılan inşaattan kalma 3 metre kalıplıklar.Kasaların rahat kalkabilmesi için 1,5 metre boyunda yaptım. Toplamda 8 metre kasa yaptım. Yine onları da içli dışlı dış cephe boyasıyla boyadım. Kasanın renginin beyaz olması iyi oldu. Böylece saksılar sıcaktan yanmayacak!!!

Bende çiçek çok; kasa falan alacak gibi değil. Duvara da birkaç raf yapayım dedim. Raf ayakları biraz güzel dursun istedim; tekzenden 5’er liraya aldım.

Ferforje ayak!Çok kaliteli değil ama idare eder.

Evet; saksılar toplanmaya başladı!Bu girişin sağ tarafı,

Burasıda sol tarafı!

Bunlarıda arabayla geçerken yolda gördük. Durup kopardık, sanıyorum bir tür saz.

Acem boruları kıştan beri yerde sürünüyordu. Aslında daha önce ağaç dalı saplamıştım ama çürüdü gitti. Bende onlara böyle kendi başına ayakta duracak bir şey yaptım.

İşte; arkasıda devrilmesin diye böyle destek koydum. Hani küçükte değil çardağın boyu 2 metre eni 1.70 oldu.

Kovanların straforlarını toparlarken bu yavrulara rastladım. Bu kozaları ben daha önce görüyordum ama yumurtaların içinde tırtıl olduğunu bilmiyordum. Böyle minik minik tırtıl yavruları. Bu tırtıllar sonrasında kocaman olup karaağaçları falan yiyorlar. Serçelerde onları yiyor:)



Birkaç gün sonra baktım yerlerini terk etmişler. Ama simli yumurtaların izleri görülebiliyor.

Bunuda boş kovanları koyduğum mekanda yakaladım. İçeri girmiş

Çok tatlıydı arada bir dilini çıkarıp atlıyordu. Azad ettik.

Bu arada geçen hafta sonu İstanbul'a kaçtım. Sadece 3 gün için. (En son 1,5 yıl önce gidebilmiştim. Ondan sonra hiç fırsatım olmadı)

Döndüğümde heryer orman olmuş. Kovanlar ota gömülmüş:)

Malzeme sandığım ota gömülmüş. Onu da yeşile boyamıştım:)

Kapakların yağlı boyaları kabarmış.

Kovanların önlerindeki otları kestim arılar giremiyordu.Bu yıl iyice tembel oldum galiba.Geçen yıllar birkaç haftada bir otları keserdim.

Bu da İstanbul hanımefendisi!
İstanbul geçen hafta yağmurluydu Bu minikte Acıbadem de apartmanın önünde sabahtan beri bağırıyormuş! Ablam simit almaya aşağı inince bakmış yavru ıslanmış, gözleri çapak içinde bağırıp duruyor. Almış yukarı bana getirmiş. 2 gün orada baktık. Sonra ben gelirken Edirne ye getirdim. Annem kediyi hiç sevmiyor. Haklı! Benim pek çok kedim var bahçede zaten!

Ama bu yavruyu getirdiğim için fazla kızmadı.Benim annem merhametlidir:)
Ne yapsaydık, yavruyu geri sokağamı atalım? Allah elbet bir yüze kararlar.

Papatyalar açmış.

Arıların sulukları iyice eskidi. Yeni bir suluk yapacağım nasip olursa.

Geçen haftalar asmayı budadım biraz geç kalmışım asma çoktan sürmüştü; ama neyse şimdi kendini toparladı..

Bana asma budamasını Mehmet enişte göstermişti.

Mehmet enişte halamın eşi, 24 nisan 2011'de vefat etti. Anlattıklarını masal gibi dinlediğimiz bir büyüğümüzdü. Biz böyle kırsala yerleşip; toprağımız olunca; pek çok fidan getirdi bize!Ağaçları meyve verdi.

Benim donuk ballarıma bayılıyordu. Bahar balı versem onu istemiyordu illaki donuk olacak:)
Halam marketten bal alırmış; eniştem “Hayır ben ondan istemiyorum, demetin balından çıkar” dermiş. 5 yıldır hastaydı. Kalp yetmezliği; böbreklerde sorun, birde gizli kan kaybı vardı. Ama durumu iyiydi; geziniyordu, aklı fikri yerindeydi. Allah Rahmet eylesin; taksiratını affetsin.

....................
....................
....................

Bir arkadaş yorum yapmış “ Bir ağaca başka bir ağacın dalını aşılamak caiz mi?” diye. Kusura bakmayın yorumu şimdi gördüm.
Ben işin o yönünü cidden bilemiyorum, ama… sert çekirdekli ağaçlar sert çekirdeklilere, yumuşak çekirdekli ağaçlarda yumuşak çekirdekli ağaçlara aşılanabilir diyorlar.Tabii teknik olarak.
Gönül ister ki yaban eriğine erik; yaban kirazına kiraz aşılayalım. Ama bu her zaman mümkün olmuyor. Ondan dolayı daha çabuk üreyen daha kolay bulunan yaban ağaçlarına diğer türler aşılanıyor.
Bunun sebebi de yaban ağaçlarına yapılan aşıların daha uzun ömürlü ve hastalıklara dayanıklı olması sanıyorum.

Benim aşıların bandını söktüm. Yaban eriklerine yaptığım erik ve kayısı aşıları sizlere ömür:) Benim yapacağım aşıdan...

Ama... ayvalara yaptığım bütün aşılarım tutmuş.yuppii!:)
Benim için büyük başarı! İki tane muşmula aşısı, diğerleri elma aşısı.

Tabii burada şöyle bir sorun var ki ; ben diğer ağaçlara kıyamadığım için ;afedersiniz piç tabir edilen kökten fırlayan dallara aşı yaptım. Normalde aşı kendi başına yaşayan ağaçlara yapılmalı öyle değil mi?

Olsun tecrübe tecrübedir.


Bir dahakine daha cesaretle aşı yapabilirim. Nasip olursa.


Tabii erik ve kayısı niye tutmadı anlamadım ya neyse:)

Mor salkım çiçek açtı.

Marangoz arılar bu çiçeklere bayılıyor.Bal arısı pek itibar etmiyor.

Gelincikler 2 gündür ilk kez açmaya başladı.Daha çok açacak tomurcuklara baksanıza!

Cezayir menekşesi. Ha şu evlerde, camda olan afrika menekşesiyle karıştırmayın.Bu bahçede yayılıcı,örtücü bir bitki ve kışı donmadan geçirdi, şimdi bolca çiçek açıyor.

Çiçek bahçemde yapılacak çok iş var.

Sebze tohumlarını gübreyle ektim ve ısı kaçmasın diye tohumlar çıkıncaya kadar üzerlerini naylonla kapadım! Tavukların fideleri yememesi içinde üstünü tavuk teliyle kapladım.

Tohumlar çıktı ve fide oldu. Yakında yeni yerlerine aktarılacak.

Lalelerim ve nergislerim çok güzel açtı. Tam seyirlik bir manzara.

Dün Başbakan Tayyip Erdoğan Edirne’ye mitinge gelmişti. Bende hayatımda ilk defa mitinge gittim.
Gelişi gecikince yaklaşık 3-4 saat ayakta kaldık. O bir şey değil de; hoparlörlerden yükselen şarkı sesi beni mahvetti.
Ben burada kuş sesiydi yaprak hışırtısıydı doğanın sessizliğine alışmışım gürültüye maruz kalmıyorum. Bütün gece zonk zonk kafam ağrıdı:)
Bu arada konuşmanın sonunda başbakanımızın havaya attığı karanfillerden biride benim avucuma düştü. Yakalamak için özel bir çaba göstermedim ama… yinede çiçeği kapmak çok hoşuma gitti:) hehehe!
Bende karanfili doğruca eve,anneme getirdim. Zaten anneler gününde hiç birşey almamıştım kendisine:) Kuru bir “Anneler günün kutlu olsun anneciğim” o kadar!

Şaka bir yana anneler gününde anneme bir gün için evlatlık yapmayı istemem!
Ben 365 gün annemin hizmetindeyim. O ne derse benim için birer emirdir. İsteklerini yapamadığım zaman uykularım kaçıyor huzursuz oluyorum. O bize çok hizmet etti şimdi sıra bizde!
Bu vesileyle biraz geç oldu ama “Bütün annelerin anneler günü kutlu olsun”

(2 gündür yazımı yayınlamaya çalışıyorum olmuyor.Bir sorun olmazsa şimdi yayınlandı galiba:)