27 Temmuz 2009

Ne olduğunu bilen var mı?

Çiçek böcek; bilumum canlılara özel ilgim olduğunu biliyorsunuz! Çok sayıda fotoğraf çekiyorum. Bilgisayarda binlercesi var!
Ama düzenleme yapmadığım için aradığımı bulmam neredeyse imkansız! Bu yüzden fotoğrafları çektiğim gibi göstermeyi tercih ederim.
Bu akşam ezandan sonra çektiğim görüntüleri (fırından yeni çıkmış sıcak ekmek havasında) yayınlıyorum.

Bu böceğin ne olduğunu bilen var mı? Düşünün bakalım!

Ben çok şanslıyım; pek çok arkadaşım bu böceğin sadece adını duymuş şimdiye kadar:)

Cevabı veriyorum: Bu bir dişi ateş böceği!!! Gündüzde görsem mutlaka tanırım; ama karanlıkta poposun da yanan ışıkla görmemek imkansız.
Erkekleri kanatlıdır ve uçar. Ve yine gördüğüm kadarıyla dişiler sürekli ışık yakarken; erkekler ışıklarını yakıp söndürür!
Gündüzleyin nemli yerlerde bitkilerin toprağını kabartırken dişileri çok rahat görebilirsiniz. Uçamazlar ve larvaya benzerler.

Bununla ilgili bir hatıram var: Bir gece yatmak üzereyim; ışığı söndürdüm. Baktım ups in önünde yeşil bir ışık parlıyor (ups: bilgisayarın kesintisiz güç kaynağı) Işığı yaktım baktım; bir dişi ateş böceği! Nerden gelmiş nasıl gelmiş?

Ama sebebini biliyorum; benim ups’in (çalıştığına dair) üstünde bir ışık var ; aynen fosforlu yeşil bir renk. Dişi ateş böceği bu ışığa; erkek ateş böceği olduğunu düşünerek gelmiş!!!
Seni gidi seni !!!Yakalayıp bahçeye atmıştım kendisini:)

Ancak (sokak ışıkları ve ev ışıkları gibi) yapay ışıklar onları da etkilemiş olacak ki; son yıllarda sayıları oldukça azaldı.

Işığının resmini çekmek istesem de karanlıkta bir türlü başarılı çekim yapamadım. Işık altına getirince zaten böceğin ışığı gözükmüyor! İdare edin:)

Erkek ateş böceği resimlerimi göstermek isterdim ama nerede bilmiyorum ; bahçede görürsem onu da çeker yayınlarım.

Gündüz başka alem gece başka!

Havanın kararmasıyla avlanmaya çıkan bir ufaklık! Tam ufaklık ama. Şeker niyetine yiyesim geliyor:)

O kadar küçük ki ! iki parmak arasında tutabiliyorum.

Sonra sevilmekten hoşlanmayan bebekler gibi başını arkaya itmeye başlıyor. Klasik kurbağa davranışı:)Bırak beni diyor!!!

Ben adamı yakaladım mı o kadar kolay bırakmam bir kere! Belkide kurbağa prens'sin ne malum?
Kıyamam sana; hadi git bakalım:) Bol bol sivrisinek yakala!!!

25 Temmuz 2009

Sezon henüz kapanmadı!!!

Bir arkadaşımız “hasat sırasında karpuz yiyen” ekibimizin resmini istemiş. İllaki karpuz yerken!
İyide bu şimdimi söylenir. Dün söyleseydiniz; bugün marketten bir karpuz alır ekibimle hatıra fotoğrafı çektirirdik:)

Yok canım başka arzunuz? Ben 41 derecede arıdan bal alıyorum birde karpuz düşünücem. Bizde bal ve arı resmi var o kadar :)

Aklım fazla geliyor ya; bal süzmek için yılın en sıcak gününü tercih etmişim. Meteoroloji ölümcül sıcak dışarı çıkmayın diyor! Güleyim bari :):)
Evet sabahtan işe koyuldum. Önce bal süzme makinasını başka yere taşımam gerekti.
Ama ayaklarından dolayı kapıdan geçmiyor. Önce bacaklar söküldü. Sonra çeke çeke taşındı. Amma da ağırmış köpek ölüsü gibi! Neyse yerine kondu ve monte edildi.

Arılara giriş yaptım. Evetttt! Öncelikle çift kat giyiniğim. Ha unutmadan kendime yeni bir eldiven aldım. Özellikle “sarı renkli” dikkatimizi toplayabilmek için:) Çalışma sırasında sarı renk önemli biliyorsunuz!

Bu yıl farklı geçiyor. Baharda arılar çoğaldı ama nektar pek iyi değildi. Ondan sonra yağışlar başladı. Ancak vakit geçti sanırım.

Sırlanmış balları alıyorum. Yarı yarı sırlıları bırakıyorum. Arkamızdan kovalayan yok ya; onları da sonra süzerim. Dikkatimizi çeken şu an arı sayısının oldukça fazla olması. Dikkat çeken başka bir şey ise ballıklarda ana arıların faaliyette olması.
Ballı çerçevelerde kapalı yavrular! Ana ızgarası kullanılması isabetli olurmuş. Probleme sebep olur diye hiç kullanmayı denemedim şimdiye kadar. Ancak bu kadar yavruyu beklemiyordum kesinlikle. Kovanların hepsinde benzer durum!



Bunun aksine kuluçkalıkta da bal olabileceğini düşünüyorum. Daha sonra durumlara bakarız!
Ancak bir sorun var ki; daha bal süzmeyi planlıyorsam varroa mücadelesini ertelemek zorundayım! Bu da negatif bir durum!

Süzülecek çerçeveler taşınıyor. Ben bu arada balık olmuş; maskenin içinde yüzüyorum. Dedim ya 41 dereceymiş dışarısı. Ben 50 hissediyorum en azından.
İnanır mısınız gözlerimin içine bile ter giriyor ve gözlerim yanıyor. Her seferinde bir kere daha anlıyorum ki arıcılık gerçekten “alın teriyle” yapılıyor, zor bir uğraş!

Evet ballı petekleri taşımayı bitirdim sonunda; gerçekten canım çıktı. Bu gece belim fena ağrıyacak!!!
Şimdi bedenimi soğutmam lazım. Bir saat soğutma çalışması yapıyorum. Terli giysilerimizi ve maskemizi çıkarıp rahat bir şeyler giyiyorum.

Eldivenleri çıkarınca içinden su boşalıyor; bu sefer tam anlamıyla buruş buruş:)

Bal süzme makinamız!

Yeni aldığım plastik kaplar. Çerçeveleri içine koymak için birebir. Bizim sır alma tezgahımız yok çünkü.

Haydi bakalım!
Sır bıçağımda olmadığı için tarakla işe koyuluyoruz.




Tek tük yavrular;
Bunlar erkek gözü;

Arada bir kaç işçi gözüde var;


Süzümden sonra çerçeveler zarar görmemiş. Özellikle yeni petekler bir seferde hızlı döndürülünce hapı yutuyor.

Yaptığım işi beğeniyorum:) Aferin bana; bir zamanlar çok petek kırmıştımda hehehe!

Bazı petekler çok engebeli; kesilmesi lazım ama taraklıyoruz işte!

İşçiler çıkmaya çalışıyorlar. Gözden fırlamayacaklarına kanaat getirdikten sonra makinada acayip bir turluyorlar:)

İşte hayattalar; bişey olmamış! Tabii ki (n.ş.a) böyle bir uygulamamız yok! Nşa? Normal şartlar altında demek:)

Balı sık süzgüden geçirip ;

Dinlendirmeye alıyoruz.

Akşam üstü süzülen petekleri zayıf kovanlara veriyorum. Bu kovanın kuluçkalığı;

Çuvalı üstünde besleme kutusu için bir delik var;

Petekleri; ballıkla beraber kovana veriyorum. (Selahattin bey; geçen gün bu uygulamayı çok güzel anlatmıştı :)

Delikten yukarı çıkmaya başlıyorlar;

Kapı önünde birden hareketlenme başlıyor! Eee bal bu! Heyecanlanmıycak gibi değil!
Asım abi; bizim "bahtıkaranın anası döllenmeye çıkmamış olabilir" diyor! da; ben onu hep yumurtlarken görüyorum. Yumurtlamaya başladıysa daha o bir yere gitmez artık değilmi :)

Bu gün ne yaptım biliyormusunuz? O kovana içinde birkaç yumurta olan geri kalanıda kapalı yavru olan bir çerçeve hediye ettim. Ana gözü yapacaklar gibi bir his var içimde! Eğer ki öyle olursa 4. ana denemesiyle resmen rekora koşuyorum:)

24 Temmuz 2009

Bizim ekip!

Dün akşam “Beyazkovan” foruma baktım; bizim bahtıkara hakkında bir şeyler yazıyor. Kulaklarım çınlamıştı ama nerden bileyim? Urfa’da internete girmedim açıkçası!
Neyse; foruma (gece gece) kısa bir savunma yazısı yazdıktan sonra:) bu gün koloniyi kontrol etmek farz oldu.
Hava aşırı sıcak olmasına rağmen; açtık kovanı ! ( Açtık diyorsam ben açtım yani; Tekil konuşmaktansa çoğul konuşmak daha hoşuma gidiyor)

Giderken bir çerçeve arkalı önlü yavrulanmaktaydı ; şimdi baktığımda ikinci bir çerçeve daha yavru alanı olarak tahsis edilmiş.

Annemiz sıcağa ve bana aldırmadan yumurtaya devam ediyor.

Ediyor da bu yavrularda erkek değil mi !
Savunma yazımda yazdığım gibi eğer kovanda yalancı analar olsa genelde bir göze çok yumurta atmaz mı ve düzensiz yumurtlamaz mı? Ben mevcut anada bir sorun olduğunda ısrarlıyım yinede! Eğer değilse yeni doğan işçiler nerede?

Bak yeni doğan erkekler turlayıp duruyor!!! Hem de üzerlerinde varroa zararıyla!!!

Neden savunmaya geçtiğime gelirsek; kovanı yalancıya giden arıcılar bana göre arılarına karşı ilgisiz ve başarısız!!!
Bir koloniyle yeterince ilgilenilse yalancıya gitmesi mümkün mü? Değil!
Evet bende başarısızlığı kolay kolay sindiremediğim için anada bir sorun olduğunu düşünmek daha hoşuma gidiyor.
Yada gidip eczaneden bir kutu talcid yada rennie almalıyım:)
Ama bu durumda ne yapacağımı henüz bulamadım sıcaktan beynimdeki proteinler erime noktasında:)

Diğer kolonilere kuş bakışıyla bakıyorum! Nasıl mı? Karıştırmadan sadece üstten.
Giderken ballar sırlanmıştı zaten! Yarın süzmeyi planlıyorum ! Hava sıcaklığı 39 derece olacakmış ;hadi bakalım hayırlısı!

Bizim ekipte bir ben varım; birde…. yine ben:)
Emri veren ve uygulayan benim yani!
Annem derki: “ el işinin ustası olacağına kendi işinin amelesi olmak her zaman için daha iyidir”
Tam benim egomu okşayan bir cümle:)
Evet bizim ekip yarın bal süzmeye hazır!!! Nasipse:)

16 Temmuz 2009

Bahtıkara!

“Sen; bu mektubu okurken ben çoktan gitmiş olacağım” diye başlar veda mektupları.
Bizimki veda olmasa da ; siz yazdıklarımı okurken; ben büyük ihtimal valizimi toplamış ve yola çıkmış yada çıkmak üzere olacağım.

Ülkemiz sınırları içinde birazcık uzağa gidiyorum: Şanlıurfaya!
Madem ki orası da ülkemizin bir parçası; elimize de bir fırsat geçmiş iyisi mi orasının da ekmeğini yemeli suyundan içmeli!

Üstelik kırmızı dipli mumla çağırıldım neredeyse! Gitmemek olmaz:)
(kırmızı dipli mum nedir derseniz: Bizim burada Kırkpınara davet amaçlı kullanılan; özel misafirlere ve esnafa dağılan mum!!! Dibi de gerçekten kırmızıdır:)
Hani istemediğin misafire dersin ya: “seni kırmızı dipli mumla mı çağırdım?" diye:)
İşte öyle; ne diyordum önce otobüsle İstanbul; akşam uçağınla Urfa’da yım nasipse!!!

Arıları kontrol etmeden gidemem; bu akşamki kontrolden notlar:
Nisan ayının ortasından beri bahtı gülmeyen bir kolonim var.
En başta anasını kaybetti( bir ihtimal ben ezdim) Ana gözü yaptı anasını çıkardı. Yeni anayı ben gördüm.Birkaç gün sonra ana da yok yavruda.

Sonrasında ben yine kapalı yavru ve yumurtalı çerçeve verdim. Yine ana gözleri yaptılar. Ana çıktı onu da gördüm sonrasında anada yok yavruda.
Bende ısrarla bu koloni anasını yapacak; döllenip gelecek diyorum; iş inada bindi!

Bir kere daha yavrulu çerçeve takviyesi; yine ana gözü yapıldı.Bu 3 oldu!!!
Ana çıktı. Yumurtlamaya başladı. Dedim artık bu iş oldu galiba. (Nede olsa çiftleşmeye gide gele kırlangıçlara yakalanma ihtimali yüksekti!)



Bu akşam baktım yavrular kapanmış ana yumurtlamaya devam ediyor.



Ama yavrular; ah yavrular !!!

Erkek gözü değil mi !!! Allahım inanamıyorum! Bu koloninin bahtı neden böyle kara oldu? Ana döllenmedi mi anlayamadım ki? Yoksa kısır mı? Çık işin içinden çıkabilirsen. Büyük mü konuştum ne yaptım? Gerçi bu durumu kimseyle paylaşmadım ama!!! Kendi kendime benlik yapmış olabilirim!
5-6 gün içinde eve döneceğim nasipse; o zaman ne yapacağıma karar vermiş olurum!

Geçen hafta verdiğimiz temel petekler işlenmiş.

İçine nektar da konmuş. Elbette petek isteyen kovanlara vermiştik ham petekleri!!! Yoksa boşluğu doldursun diye değil!!!

Bu peteğe dikkat edersek yine geçen hafta ballığa verdiğim ama telleri "dik" bir çerçeve!!! 9 numaralı.

Arılar azıcık alttan tırtıklamışlar onun dışında şimdilik iyi gözüküyor:)

En son verdiğim temel petekler katlarda 9 ve 2 numaralı yerlerde.

2 numaralı; çıkarmaya gerek yok kabartma yapılmış.

Ballar sırlanmaya başlamış.Bazılarında boş çerçeve kalmamış. Süzülme yapılabilir ama vaktim yok hava kararmak üzere!!! Yumurta kapıya gelince iş yaparsan böyle olur!

Boş bir kat koydum. İki tam ballıyı yukarı aldım.

Yerine temel petek koydum. Boşluğu da çuvalla kapattım. Ben dönene kadar uslu uslu dursunlar.

Kovanlardan genel görüntüler;






Kovanların altındaki tuğlalarda eşek arıları;

Kovan kapağının altındaki eşek arıları;

Hımm başka bir zarar! Sürekli ağalarını bozmama rağmen. Örümcekler!!!

Her dafasında birkaç arıyı yakalamış oluyor.

Yağan yağmurların etkisi; kovanların önleri taze otlarla dolmuş!!!

Son olarak bölmelerin giriş delikleri her hangi bir vukuata karşı daraltıldı ve Allah emanet edildi.

Görüşmek üzere inşallah!


(Yazıya başlarken günlerden çarşambaydı; şu an gecenin 1'i olmuş ve günlerden perşembe)